Onlar, idam cezalarına çarptırılmalarına rağmen tarih sahnesine isimlerini kazımayı başarmış; davalarından, fikirlerinden vazgeçmemiş kişiler. Bu isimlerden bazılarını sizler için derledik.
“Asırda onlar yendi, onlar yenildi. Çok sözler edildi onlara dair ve onlar için ‘zincirlerinden başka kaybedecek bir şeyleri yoktur’ denildi… Niceleri var ki; fikirleriyle, yıllara meydan okuyan eserleriyle dikkatleri üzerilerine çekmiş ve zamana kök salmışlardır. ‘Onlar ki toprakta karınca, suda balık, havada kuş kadar çokturlar. Ve kahreden yaratan ki onlardır, destanımızda yalnız onların maceraları vardır.” –Nazım Hikmet
Nefi
17. yüzyılın Divan şairlerindendir Nefi. Divan edebiyatının da en büyük hiciv şairlerindendir. Padişah I. Ahmet zamanında İstanbul’a geldi. Ve burada iyi bir öğrenim görmüş olmakla beraber, farklı memurluklarda çalıştı. II. Osman ve IV. Murat döneminde sanatının ve ününün zirvesine ulaştı. Dönemin padişahlarına ve devrin ileri gelenlerine yazmış olduğu kasidelerle, ayrıca hicivleriyle tanınmıştır. Ve dönemin birçok isminin nefretini üstüne çekmiştir. Padişahın, hiciv yazmasını yasaklamasına rağmen Sadrazam Bayram Paşa’yı hicvetmesi sonucu idam edilir. Üslup olarak, ağır bir dil ve cesur bir söyleyişi vardır. Eserlerini ölçüsüz yazmış, övdüğünü göklere çıkarır, yerdiğini ise yerin dibine geçirir. Bu konuda babasını bile tanımaz, ki babasına bile hiciv yazmıştır. Hicivleri bazen yumuşak takılmalar şeklindedir; kimi zaman ise oldukça ağır ve küfürlüdür. Bu türdeki şiirlerini ‘’Siham-ı Kaza” adlı eserinde toplamıştır.
Merhabâ hoş geldin ey rûh-i revânım merhabâ
Ey şeker-leb yâr-ı şirîn lâ-mekânım merhabâ
Çün lebin câm-ı Cem oldu nefha-i Rühu’l-Kudüs
Ey cemilim ey cemâlim bahr u kânım merhabâ
— Nef’î
Thomas More
Thomas More, (7 Şubat 1478 – 6 Temmuz 1535) İngiliz yazar, hukukçu ve devlet adamı. Yaşamında önde gelen bir bilgin hümanist unvanına sahip olup birçok kamu görevi üstlendi. Ütopya” eseriyle edebiyatta yeni bir nesil yarattı. 1516 tarihinde yazdığı Ütopya’da ideal hayali bir ada ülkenin siyasi sistemini tarif etmişti. Thomes More’un VII. Kral Henry’nin İngiliz klisesinin başına geçme niyetine ilke olarak karşı çıkmasıyla, siyası kariyenin sonunu hazırlayıp hain olarak idam edilmesine neden oldu. Ve bundan 400 yıl sonra,1935′ te Papa Pius XI tarafından aziz ilan edildi…
Bütün zenginliğin bir avuç açgözlü insanın elinde bulunduğu ve çoğunluğun sefalet içinde yaşadığı bir toplumda kimse mutlu olamaz. — Thomas More
Nesimi
İmadeddin Nesimî (1369, Şamahı – 1417, Halep), daha çok Seyid Nesimî mahlası ile tanınan, 14. yüzyılda yaşamış Azeriya da Türkmen Hurufi divan şairidir. Azerbaycan Türkçesinde ve Farsça divanların yanı sıra Arapça şiirler de yazmıştır.
Nesimi’nin kaynaklarda doğum yeri ve tarihi hakkında yeterli bilgi bulunmamaktadır. Araştırmacıların çalışmalarında da farklı bilgiler var. Azerbaycan’ın Şamahı şehrinde, İran kaynaklarında ise Şiraz ya da Şirvan da 16. yüzyıl Osmanlı yazarlarından Aşık Çelebi Diyarbakır’da, latifi ise Bağdat’ta dünyaya geldiğini söylemektedir.
Fazlullah Nâimî’nin (1339-1401) kurucusu olduğu Hurufilik hareketini Nâimî’den öğrenmiş Hurufiliği kabul etmiş ve bu mezhebin önde gelen savunucuları arasında yer almıştır.
Fazlullah Azerbaycan’da öldürülüyor ve Türkçe şiirleriyle tanındığı Anadolu’ya gelen Nesimi’nin, I. Murad devrinde Bursa’ya ulaştığı ve burada iyi karşılanmadığı anlaşılmaktadır. Hacı Bektaş-i Veli’den etkilendiği ileri sürülmüştür.
Nesimî şairlik gücünü fikirlerini yaymak için kullandı. “Tanrı’nın insan yüzünde tecelli etmesi” ve “vücudun bütün organlarını harflerle izah” gibi fikirleri Sünni çevrelerde tepkiyle karşılandı.
Bir vakit sonra Halep uleması, görüşlerinin İslam’a aykırı olduğunu öne sürerek idam edilmesi için fetva verdi. Mısır Çerkes kölemen hükümdarı Muavyed Şeyh’in onayını alan saltanat naibi Emir Yeşbek tarafından boynu vurulup derisi yüzülmek suretiyle 1417 yılında idam edildi. Cesedi Halep’de 7 gün teşhir edilmiş, sonrasında vücudu parçalanarak birer parçası inançlarını bozduğu düşünülen Dulkadiroğlu Ali Bey ve kardeşi Nâsırüddin ve Kara Yülük Osman’a gönderilmiştir.
Nesimi’ye Sormuşlar
Yarin İlen Hoş Musun
Hoş Oluyum Olmuyayım
O Yar Benim Kime Ne
Haydar Haydar O Yar Benim Kime Ne
— İmadeddin Nesimi
Olympe de Gouges
Olympe de Gouges (d. 7 Mayıs 1748 – ö. 3 Kasım 1793), Fransız kadın filozof, yazardır.
1780’lerde oyun yazarı olarak başlamış olduğu kariyerinde siyasi yazılarıyla ünlendi. Fransız Devrimi sırasında çok aktifti. Hakkındaki idam cezasının kaldırılmasıyla mahkemelerde halk jürilerinin kurulması, Fransız sömürgesi altındaki kölelerin özgürleştirilmesi, gayrı meşru çocukların tanınması, evlat edinilmesi, gelir vergilerinin adaletsizliği, yoksulluk konularında mücadele etti.
Günümüzdeyse daha çok kadın hakları konusundaki öncü görüşleri ile bilinir. Erkeklerin kadınlar üzerindeki tiranlığının tüm eşitsizlik biçimlerinin kaynağı olduğunu düşünmekteydi. Meclisin çıkardığı Erkek Yurttaş Hakları Bildirgesi’ne cevaben 1791 yılında Kadın ve Yurttaş Hakları Bildirgesi’ni yayımladı. Görüşleri, fikirleri nedeniyle 3 Kasım 1793’te giyotinle idam edildi. Eserleri insan ve kadın hakları açısından büyük bir öneme sahiptir. Ayrıca Fransız Devrimi’nin ve dönemin kadına ve özgür düşünceye bakış açısını anlamak açısından da yapıtları farklı bir önem arz eder.
“Bu devrim ancak bütün kadınlar kötü kaderlerinin farkında olurlarsa ve toplumdaki haklarını alamadıklarının bilincine varırlarsa tamamlanacak” — Olympe de Gouges
Abdulhaluk Uygur
Abdulhaluk Uygur, küçük yaşlarından itibaren ailesinin yanında dini ilimleri, Arapçayı ve Farsçayı öğrenir. Abdulhaluk, daha sonra Turfan şehrinde, Çin eğitim veren okulda Çince öğrenir. Burada Çin edebiyatının klasik eserlerinden “Su Boyida” (Su Boyunda) ve “Kizil Ravaktiki Çüş” (Kızıl Çadırdaki Rüya) gibi romanları okur, Sun Yat-sen (孙逸仙, Sūn Yìxiān) ve Lu Sin (鲁迅; Lǔ Xùn) gibi Çinli yazarların eserleriyle tanışır burada.
1923 yılındaysa birkaç genç arkadaşıyla beraber Sovyetler Birliği’ne giderek burada üç yıl boyunca eğitim ve öğretim görür. Şair, orada Tolstoy, Maksim Gorki, Michail Jurjewitsch Lermontow gibi ünlü Sovyet şair ve yazarlarının eserlerini okur. Sovyetlerde üç yıl kalan şair 1926 yılında tekrar vatana dönünce halkının fakirlik, cahillik ve baskı altında olduğunu görmeye dayanamaz. Şair, Uygur halkını fakirlik, cahillik ve baskısı altında tutan güçlerle mücadele etmeye başlar.
Kısa zaman içinde 1927 yılında “Akartiş Birleşmesi” (Medenileştirme Derneği) adı altında eğitim ve öğretim derneğini kurarak okul açar. Onun açmış olduğu bu okulda okuyan gençlerin bir kısmı Sovyetler Birliği’ne giderek, eğitim ve öğretim görüp halkının medeniyet seviyesini yükseltmede önemli rol oynarlar. Abdulhaluk, Çin Gomindañ (中國國民黨; Zhōngguó Guómíndǎng) Partisi (Çin Ulusal Partisi) ile amansızca savaşır ve halkını Gomindañ’a karşı teşkilatlandırarak mücadele etmeye davet eder. Onun bu amansızca mücadelesi karşısında Gomindañ Partisi, çareyi Abdulhaluk Uygur’u ortadan kaldırmakta bulur. 1933 yılında Sheng Shicai (Çince: 盛世才; Shèng Shìcái) Turfan şehrine gelerek şairi ve arkadaşlarını tutuklayarak hapse atar. Şair, hapiste iken 13 Mart 1933 tarihinde idam edilir.
Ey fakir Uygur! Uyan uykun yeter. Sende mal yok, şimdi gitse can gider.
Bu ölümden kendini kurtaramazsın. Ah..! senin halin hater, halin hater
Kalk, dedim başını kaldır… Uykunu aç! Rakibin başını kes, kanını saç!
Göz açıp etrafına iyice bakmazsan. Ölürsün armanda bir gün, yok ilaç
— Abdulhaluk Uygur