Var olabilmek için hayal gücü

Ve biz en sonunda ‘hayal gücü’müzü oyuncaklarımızla birlikte sandıklara kaldırıp olmamız gerektiği düşünülen yetişkinlere (!) dönüşüyoruz.

Doğuyoruz!

Ve hayata geldikten kısa süre sonra yavaş yavaş öldürülüyoruz. Ebeveynlerimiz bir numaralı katillerimiz, onların ebeveynleri de onların katilleri olmuş tabii. Sonra öğretmenlerimizden tutun da dünyada tanımadığımız milyarlarca insan katilimiz oluyor.

Bomboş açıyoruz gözlerimizi hayata ve bununla beraber sınırsız bir öğrenme isteği, sınırsız bir hayal gücü ile. Sonra anne babaların / ebeveynlerin sayesinde nasıl sürü olunur onu öğrenmeye başlıyoruz daha küçücükken. Yapmamız ve yapmamamız gerekenler giderek artıyor ilerleyen yaşlarımızla birlikte. Çünkü onlar da olması ya da olmaması gerekenleri bu şekilde öğrenmişler. Çünkü onlar da sınırlandırılmışlar. Oyunlarımızdan başlıyor mesela; çoğu tehlikeli olarak damgalanıyor ebeveynlerimiz tarafından ve “kendimize zarar vermemeliyiz” başlığı altında ilk yasağımız olarak giriyor hayatımıza. Bunun gibi basit koruma içgüdüleriyle başlıyor katlimiz.


Okul çağlarına geliyoruz. İşte bizlere en büyük darbenin indirildiği yer burası. Ki hayatımızın ortalama 15 senesini oluşturan, bizi biz yapan en önemli yıllarımız. Çocukluktan yavaş yavaş çıkarıldığımız (!), eğitim – öğretim kurumlarında eğitimin esamesi okunmazken dayatma bir öğretimle kafamıza zorla sokulan, çoğunu hayatımızın hiçbir evresinde kullanmayacağımız çöplük yığını doğduğumuzda öğrenme isteğiyle dolu olan beynimizin içine tıkıştırılıyor. Sadece bununla kalmıyor, gerek eğitim ve öğretim kurumlarında gerekse diktatör çobanlarımız ve tanıyıp tanımadığımız yüzlerce insan tarafından normlara sokulmaya başlanıyoruz. Olmamız ve olmamız gerekenler sonu gelmeyen listeler halinde veriliyor ellerimize.

Ve biz en sonunda hayal gücümüzü oyuncaklarımızla birlikte sandıklara kaldırıp olmamız gerektiği düşünülen yetişkinlere (!) dönüşüyoruz.

Hayal gücü tüm dünyayı sarmalar

Ne güzel özetlemiş Albert Einstein “Hayal gücü, bilgiden daha önemlidir. Çünkü bilgi sınırlıyken, hayal gücü tüm dünyayı sarmalar” diyerek.

Bizi biz yapanın hayallerimiz olduğunu unutuyoruz. Hayatımızı şekillendiren, geleceğimizi hazırlayan, insan olmamızı sağlayan en önemli yetimizi, sıradanlaşmak için bir kenara bırakıveriyoruz.

Herkes çocukken ne mutluyduk, çocukken hayat ne kadar da güzeldi demiştir eminim hayatında bir kere de olsa. Çünkü o zaman hayata dair hırslarımız yoktu, çünkü o zaman kibirlerimiz yoktu, çünkü o zaman sadece bencilliğimiz için yaşamıyorduk ya da sadece başkalarının hayranlığını kazanmak için!

Birilerinin madden üstünde olmayı, manevi olarak da üstte olmak olduğunu zannediyoruz. Çok çalışarak, çok kazanarak, çok sözü geçerek, çok yöneterek “çok” olduğumuzu zannediyoruz. Halbuki bilmiyoruz ki ne güzel “az” lar kaybediyoruz. Azıcık görebildiğimiz yıldızların güzelliğini, “çok olmak” için azıcığına sahip olduğumuz evimizin sıcaklığını, kendimize ayırabildiğimiz azıcık zamanları…

Ve zamanla yalnızlıklara mahkum ediyoruz kendimizi. Halbuki çocukken ne çok severdik arkadaşlarımızla oyun oynamayı, ne çok merak ederdik yıldızları… Yavaş yavaş hepsinden vazgeçer hale geldik, kendi özgür yollarımızı terkedip etrafı çitlerle çevrili dar alanlara sokulduk, kısırlaştırıldık, yobazlaştırıldık, kendimizi çevremizi, yaşadıklarımızı gördüklerimizi yorumlayamaz hale getirildik.


Çocukluğumuzda kendi hayallerimiz içerisinde, kendi benliğimizi kurmuştuk biz halbuki, hayallerimiz farklı yapıyordu bizi birbirimizden, ama farklı düşünmenin, farklı olmanın yanlış olduğu yetişkinler haline geldik.

Hayallerimizden uzaklaştıkça empati kurmaktan uzaklaşıyoruz, birbirini anlamayan tek olanın, doğru olanın biz olduğu fikriyle yalnızlaştırıyoruz kendimizi…

Hayallerimizden uzaklaştıkça önyargılarımıza esir oluyoruz.

Hayallerimizden uzaklaştıkça kendimizi geliştirmek için en ufak çaba gösteremez oluyoruz.

Hayallerimizden uzaklaştıkça otoriteye bağımlı hale geliyoruz, sürü olmak için savaşıyoruz adeta.

Hayallerimizden uzaklaştıkça bağımsızlıktan uzaklaşıyoruz.

Hayallerimizden uzaklaştıkça yaşadığımız dünyadan uzaklaşıyoruz.

En ünlü düşünürlerin, en ünlü yazarların, en ünlü ressamların, en ünlü bilim adamlarının mutlaka hayal gücüyle ilgili bir sözü vardır literatürde. Bu da gelişmek için, üretmek için, başarmak için en önemlisi de bu dünya da “sen” olarak var olabilmen için hayal gücüne ne kadar ihtiyacın olduğunun bir kanıtı değil midir?


Yaşıyoruz ve toplumların dayatmaları içinde büyüyoruz diye hayallerimizden vazgeçmek zorunda değiliz, aynı olmak zorunda değiliz, hayallerinden vazgeçmeden yaşayabilenler varsa biz neden onlardan olmayalım? Düzene karşı koyabilirsek eğer, benliğimize kavuşabiliriz belki de…

Toplumdan aynalanan benlik


Açelya Yılmazer
1984 Ankara doğumlu. Başkent Üniversitesi, Fizik Tedavi ve Rehabilitasyon bölümünden 2007 yılında mezun olduktan sonra 2007-2016 yılları arası engelli çocuklarla çalıştı. 2016 yılında Uluslararası Hipnoterapist olarak bu alanda çalışmaya başladı. Yazıları İnternet dergilerinde yayınlandı,. İnstagramda @hipnoterapist.acelyayilmazer adlı hesabın sahibi ve halen insanların fiziksel ve ruhsal sorunlarının üzerinden gelmek için çalışıyor. Kitap okumak ve öğrenmek en vazgeçilmezleri arasında. Yaratmayı ve üretmeyi seviyor. İnsanların, doğanın bir yansıması olduğunu ve insanın bu dünyaya bir amaçla geldiğini düşünüyor. Ve diyor ki; "Umarım yazdıklarımdan bir tanesi bile olsun, bir insanın bu dünyada ki amacını bulmasını sağlayabilir..."