Çocukken en sık sorulan kısır soruların başında gelir: “Anneni mi daha çok seviyorsun babanı mı?” bir numara; “Büyüyünce ne olacaksın?” iki numara… Ben ilkokulda ne astronotlar ne su altı bilimcileri ne arkeologlar tanıdım.
Hepsi işletme, uluslararası münasebetler filan okudular. İyi gene okudular. En azından ne okuduğumuzu biliyorduk hocam. Bir tane sınavımız vardı lisenin sonunda: ÖSYM. Ondan şikayet ederdik sürekli. “İnsanın koca hayatı 3 saatlik sınava mı bağlanır?” filan derdik. Ne güzel günlermiş. Şimdi takip edeyim biraz diyorum. Sınavın ismini bilmiyorum. LYS, LGS, TEOG, OGS, KGS, LPG… Uzayıp gidiyor liste.
Dershaneler filan vardı mesela eskiden. Onlardan da şikayet ederdik para tuzağı diye. Meğer onlar da paralelmiş. Paraleli eşkenar üçgenlerde olur sanardık hükümet, yargı, basın üçgeniymiş o da. Yani ben işin içinden çıkamadım. Dümdüz okudum öyle ben. “Büyüyünce ne olacaksın?” diye sorduklarında “Memleketi kurtaracağım” derdim. Başbakan olmak isterdim. Artık başbakan olmak için fazla vasıflıyım. 2 diplomam var. 3 dil filan biliyorum. Yazım konuşmam iyidir. Prezentıbılım söylemesi ayıp. Kaçırdım yani o başbakanlık trenini de. Nereden bileyim, bilsem, “Bajgan olacağım” derdim. Kısmet…
Ben devlet okulunda okudum. O zaman devlet okulları vardı. Uzak tarih değil ha. Aynı sırada 4 kişi bile oturduk. Sırayla yer değişir ortadakilerle, öyle not alırdık. İstanbul’un göbeğiydi burası. Öyleydi filan ama gene de iyiydi eğitim. Ne öğrendiğimiz belliydi hocam. Sonra “Öğretmen” olacak, “Doktor” olacak, “Hakim” olacak arkadaşlar vardı. Aynı sıralarda otururduk…
130 kişilik sınıfta 1 tane “İmam olacağım” diyen yoktu. Tevekkeli değil talep olmayınca imam eksiği oldu. Bizim devlet okullarını alıp imam hatip yaptılar. Halbuki en yüksek notu aldığımız ders de din dersiydi. Mümin çocuklardık. On numara dua bilirdik. Yükselen trend olacakmış o zamandan göremedik. Kör etmiş modern eğitim sistemi gözümüzü. Sen ne yapıyorsun arkadaşım? Öğretmen olsan dünyadaki son araştırmalar yerine memlekette atamaları bilmen gerek. Tıp dünyasını sarsıp Nobel alsan futboldaki yabancı transferi kadar kıymetin yok. Savcı, hakim olsan… Olma lan. Yani o zamanda kassaydık Arapça’ya şimdi kolumuzda altın bilezik, o bakanlık senin bu bakanlık benim meclisin içinde fink atıyorduk. Hey yavrum. Göremedik. Suçluyuz.
Milletçe ‘deli’yiz!
Bak şimdi ben böyle yazıyorum ya. “İmam, bajgan” filan diye. Polemik oluyor. Milletçe doğal dedektörümüz var bu polemiğe. Hemen yakalarız. Kahvede, internette, televizyon programlarında filan itina ile yaparız. Bilmeyen varsa yazalım:
Polemik, belirli bir inanç ile ilgili gerçeğin ortaya çıkartılması veya tam aksine inanç kurmaya, oluşturmaya yönelik tartışılan argümandır.
Yani herkes gider Mersin’e, biz gideriz tersine durumları… Deli işi yani. Haberlerin, spor programlarının, tartışma programlarının, hatta eğlence programlarının %98’inin yapı taşı polemik olduğuna göre milletçe deliyiz lan biz. Çocuklarımıza dürüst olmayı öğretelim. Ne astronot olacaklar ne de bilim insanı, onlar da canım memleketimde belirli bir oranda hava tükettikten sonra deli olacaklar hocam. Deli…