Cinsel istismar mağduru çocuk, istismarcısı ile evlendirilecek

Meclis Boşanma Komisyonu’nun üstünde çalıştığı kanun teklifi ile cinsel istismar mağduru çocuklar, istismarcısı ile evlendirilebilecek. İstismarcıya denetimli serbestlik verilecek.

Cinsel istismar mağduru çocuklar, istismarcısı ile evlendirilecek

Cinsel istismar mağduru çocuk, istismar edenle evlendirilecek

TBMM Boşanma Komisyonu, cinsel istismar mağduru çocukları istismarcısıyla evlendirecek. Mecliste, aile bütünlüğünü olumsuz etkileyen unsurlar ile boşanma olaylarının araştırılması ve aile kurumunun güçlendirilmesi için alınması gereken önlemlerin belirlenmesi için kurulan Araştırma Komisyonu, genel kurul çatısı altında şaşaalı bir kutlama töreniyle, kadınların ve çocukların haklarının nasıl gasp edileceğini açıkladı.

Evrensel‘de yer alan habere göre; 479 sayfalık rapor, kadınların ve çocukların haklarını koruyan az sayıdaki kanunu da kadınların ve çocukların aleyhine sonuçlar yaratacak biçimde değiştirmeyi öneriyor.


Eşitiz Kadın Grubu’nun açıklamasına göre Ceza Kanunu, Medeni Kanun ve 6284 sayılı Şiddet Önleme Kanunu’nda yapılması istenen değişikliklerin bazıları şunlar:

  • Çocukların, istismarcılarıyla/tecavüzcüleriyle evlendirilmesi; çocuk evliliğinin teşviki,
  • Boşanma ve kadına karşı şiddet “özel alan” kabul edilerek devletin sorumluluk alanı dışına çıkartılmaya çalışılıyor,
  • Hadım uygulaması,
  • Hem şiddet başvurularında hem de boşanma davalarında arabuluculuk ve uzlaşma uygulanması,
  • Şiddete maruz kalan kadınların mesai saatlerinde karakollara başvurmasının önünün kesilmesi,
  • Şiddete karşı koruma kararları için delil veya belge aranması, tedbir süresinin kısaltılması,
  • Aile hukukuyla ilgili tüm duruşmaların gizli yapılması,
  • Boşanmanın zorlaştırılması,
  • Kadının nafaka hakkının süreye bağlanması,
  • Mal paylaşımında dava açma süresinin kısaltılması,
  • Eşin ölümünde, kadının mal rejiminden kaynaklı %50 payının verilmek istenmemesi,
  • Aileye yönelik psikolojik rehberlik ve danışmanlık hizmetinin dini temele oturtulmak istenmesi.

Tecavüz ettiği çocukla 5 yıl sorunsuz evlilik yaşayan sapıklar serbest bırakılacak!

Rapor, çocukların cinsel istismarının “rızaya” dayalı olabileceğini ama yine de suç olarak kalması gerektiğini söyledikten sonra çocuk istismarcısının tecavüz ettiği çocukla 5 yıl boyunca “sorunsuz” ve “başarılı” bir evlilik sürdürmesi halinde denetimli serbestlikten yararlanmasını öneriyor.

Eğer cinsel istismar gerçekleştiren de 15 yaşın altında olursa cinsel istismar suç olmaktan çıkarılıyor. Bu, ailelerin 15 yaş altı çocuklarını (şimdilik resmi nikahla olmasa bile) fiilen “evlendirmelerinin” yolunu açıyor.

Aile mahremi bahanesiye gizlilik

“Aile mahremiyetinin korunması” bahanesiyle, aile hukukuna ilişkin tüm davalarda duruşmaların gizli yapılmasını öneren rapor, esas olarak kadın örgütlerini sürecin dışında bırakmak, kadınları yalnızlaştırmak ve zorunlu arabuluculuğa giden yolu açmak için bu öneriyi yapıyor.

Nafaka hakkı gasp ediliyor

Rapor, kadınların nafaka hakkını evlilik süresi ile bağlantılandırarak kısıtlıyor. “Boşanırsam nasıl yaşayacağım” diye düşünecek kadınları boşanmadan caydırmaya çalışıyor.

Nafaka kısıtlamasıyla yetinmeyen Komisyon, kadınların 1-2 yıl içerisinde mal paylaşımı davası açmazsa haklarını tümüyle kaybedecekleri yeni bir düzenleme öneriyor. Eğer evlilik eşlerden birinin ölümüyle sonlanırsa, sağ kalan eşin sadece kendi miras payını almasını öneriyor. Evlilik süresince edinilen mallar geleneksel olarak erkekler üzerine kayıtlandığı için, bu öneri, eşi ölen kadınların mal rejiminden kaynaklı paylarını alamayacakları anlamına geliyor.

Aile danışmanlığına ‘dini’ ayar

Aile terapisi ve rehberlik hizmetleri verenlerin eğitim alanlarının, psikoloji, psikolojik danışmanlık, rehberlik, sosyal hizmet, çocuk gelişimi ve eğitimi, sosyoloji, hemşirelik, tıp, öğretmenlik alanları ile sınırlı kalmaması, ilahiyat fakültesi mezunlarının da aile danışmanı olarak görevlendirilmesi öneriliyor.

Eşitiz Kadın Grubu’nun hazırladığı rapor şöyle:

14 Ocak 2016’da TBMM’de bir meclis araştırma komisyonu kuruldu: “Aile Bütünlüğünü Olumsuz Etkileyen Unsurlar ile Boşanma Olaylarının Araştırılması ve Aile Kurumunun Güçlendirilmesi İçin Alınması Gereken Önlemlerin Belirlenmesi İçin Meclis Araştırması Komisyonu”

Bu komisyon, kuruluşundan bugüne, kuruluş amacından kullandığı usullere,  kadınları ve kadın hareketini hiçe sayan görünüm sergilediği gibi; hazırlanan son rapor taslağında da, aşağıda sayılanlar gibi birçok konuda kadın ve çocuk haklarının açıkça gasp edilmesini istiyor: Çocukların, istismarcılarıyla/tecavüzcüleriyle evlendirilmesi; çocuk evliliğinin teşviki, hadım uygulaması; hem şiddet başvurularında hem de boşanma davalarında arabuluculuk ve uzlaşma uygulanması; şiddete maruz kalan kadınların mesai saatlerinde karakollara başvurmasının önünün kesilmesi;  şiddete karşı koruma kararları için delil veya belge aranması, tedbir süresinin kısaltılması; aile hukukuyla ilgili tüm duruşmaların gizli yapılması; boşanmanın zorlaştırılması; kadının nafaka hakkının süreye bağlanması; mal paylaşımında dava açma süresinin kısaltılması; eşin ölümünde, kadının mal rejiminden kaynaklı %50 payının verilmek istenmemesi; aileye yönelik psikolojik rehberlik ve danışmanlık hizmetinin dini temele oturtulmak istenmesi…

Örneğin, ilahiyat fakültesi mezunları da aile danışmanı olarak görevlendirilmek ve aile danışmanlığı dini perspektife oturtulmak istenmektedir. İlahiyat fakültelerinden mezun olan ilahiyatçıların, danışanların sorunlarına din perspektifinden yaklaşması kaçınılmaz olacaktır. Bu durum danışma hizmeti alacak aile bireylerinin ekonomik, psikolojik, kültürel ve olası başka nedenlerden kaynaklı sorunlarının gözden kaçmasına yol açacaktır.

Bu komisyon neden kuruldu?

Komisyon’un kendi taslak raporundaki verilerde de görüleceği gibi, Türkiye AB ve çevre ülkelerde evlenme oranında 45 ülke arasında 6. sırada,  boşanma oranında ise 43 ülke arasında 26. sırada. Türkiye’deki evlenme hızı 7.7 iken boşanma hızı 1.7 olarak tespit edilmiş. Öyleyse neden bir kaşık suda fırtına kopartılıyor? Çünkü bu Komisyon, aslında AKP tarafından üretilen, Türkiye’de boşanmaların önü alınamaz bir sosyal yıkım olduğu algısını pekiştirsin ve bu bahaneyle kadınların yasal haklarının ortadan kaldırılmasına hizmet etsin diye kurulmuştur.

Komisyon şimdiye kadar ne yaptı?

Komisyon, çalıştığı süre boyunca gerçekleştirdiği 20 toplantıda 70 kişiyi dinledi. Dinlenenler içinde kadına karşı şiddet, cinsiyete dayalı ayrımcılık, kadın ve çocuk hakları alanında çalışanların sayısı çok az. Örneğin, Mor Çatı Kadın Sığınağı Vakfı, Komisyon’da dinlenmeye “layık” görülen örgütlerden biri olmadı! Üstelik çağırılan az sayıdaki kadın hakları savunucusundan biri olan, EŞİTİZ üyesi Av. Hülya Gülbahar’ın, AKP milletvekili Sait Yüce tarafından “Ben sana haddini bildirmeye çalışıyorum” denilerek Komisyon’dan kovulmaya çalışılması da unutulmadı.! Sait Yüce, bir başka Komisyon toplantısında da Çocuk Vakfı’ndan Mustafa Ruhi Şirin’e “Kes sesini! Çık dışarı!” diye bağırarak mikrofon fırlatabildi.

Komisyon kadın ve çocuk hakları savunucularını dinlemedi. Bunu yerine erkeklerin “mağduriyetlerini” ve babaların bu ülkede ne kadar “ezildiğini” dinlemeyi tercih etti. Türkiye Boşanma Nedenleri Araştırması’nda, ”şiddet kadınların başlıca boşanma sebeplerinden biridir” tespiti yapılmasına rağmen, komisyonda kadın ve çocuklara karşı şiddet görmezden gelindi. Kadın ve çocuklara karşı şiddet, Komisyon raporunda, aile bütünlüğünü etkileyen unsurlar içerisinde bir alt başlık olarak, 479 sayfalık ana rapor taslağında, sadece 1 sayfa olarak yer bulabildi!

Komisyon taslak raporunda neler öneriliyor?

Raporda çok sayıda kanunla ilgili pek çok öneri yer alıyor. Kadın ve çocuklarla ilgili temel kanunlar olan Ceza Kanunu, Medeni Kanun ve 6284 sayılı Şiddet Önleme Kanunu’nda yapılması istenen değişikliklerin bazıları şunlar:


Çocukların, istismarcılarıyla/tecavüzcüleriyle evlendirilmesi, evlilik yaşının 15’in altına indirilmesi

Raporda, çocukların cinsel istismarının “rızaya” dayalı olabileceği, ancak böyle de olsa suç olarak kalması gerektiği söylendikten sonra, tam tersi, yani istismarcının/tecavüzcünün 5 yıl boyunca cinsel istismar / tecavüz ettiği çocukla “sorunsuz” ve “başarılı” bir evlilik sürdürmesi halinde denetimli serbestlikten yararlanması öneriliyor.

Üstelik, her iki tarafın da 15 yaşın altında olması durumunda ise, çocuklara cinsel istismar, çocuk tecavüzü ”şahsi cezasızlık” nedeni sayılıyor, yani suç olmaktan çıkarılıyor. Böylece ailelerin 15 yaş altı çocuklarını (şimdilik resmi nikahla olmasa bile) fiilen ”evlendirmelerinin” yolu açılıyor.

Komisyon bu önerileri ile çocukların tecavüzcüleriyle evlendirilmesi halinde suçu ve suçluyu görmezden gelelim diyor. Çocuklara cinsel istismar ile ilgili “Bir kereden bir şey olmaz” politikası yürüten AKP, hem Eski Ceza Kanunu’nda yer alan çağdışı ”tecavüzcüsüyle evlendirme” düzenlemesini üstelik de çocuklar için geri getirmeye ve hem de, evlilik yaşını 15’in de altına indirmeye çalışıyor.

Hadım cezasının uygulanması

Raporda cinsel saldırı, cinsel istismar ve reşit olmayanla cinsel ilişki suçlarında hadım uygulanması öneriliyor. Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanun’un 108. maddesinde göre, mahpusun “tıbbi tedaviye” tabi tutulması ve “tedavi amaçlı” programlara katılması yönünde infaz hâkimi tarafından karar verilebiliyor. Komisyon, düzenleme ile ilgili yönetmelik çıkartılsın diyerek, hadım uygulanmasının önünü açmak istiyor. İdam, linç, koğuş infazı, hadım, kısas gibi bireysel ve toplumsal öç alma mekanizmaları meşrulaştırılmaya çalışılıyor. Tüm bunlar, yaygınlaşan şiddet kültüründen beslenen ve onu daha da besleyen cezalandırma yöntemleridir.

Hem şiddet başvurularında hem de boşanma davalarında arabuluculuk ve uzlaşma uygulanması

Raporda, kadınlara karşı ev içi şiddetle mücadeleye dair İstanbul Sözleşmesi’nde arabuluculuk, uzlaşma gibi alternatif uyuşmazlık çözümlerinin zorunlu uygulanmasının yasaklandığı belirtiliyor. Ancak, Türkiye’nin çekince koymaksızın taraf olduğu İstanbul Sözleşmesi’nde yer alan bu yasağa rağmen, hem boşanma davalarında hem de 6284 sayılı Kadına Karşı Şiddetin Önlenmesine Dair Kanun’a dayanan başvurularda, bu yöntemlerin kullanılması öneriliyor. Komisyon, açıkça, İstanbul Sözleşmesi’ne aykırı yasal düzenleme yapılmasını istiyor. Ayrıca, arabuluculukta/uzlaşmada tarafların eşit olması kuralı görmezden gelinerek, kadınlar erkekler lehine işleyecek bir sürece sürükleniyor. Ayrıca boşanma ve kadına karşı şiddet “özel alan” kabul edilerek devletin sorumluluk alanı dışına çıkartılmaya çalışılıyor. Yargının müdahalesi azaltılırken, dinin müdahalesi artırılıyor.

Şiddete maruz kalan kadınların mesai saatlerinde karakollara başvuramaması

Raporda, ”gecikmesinde sakınca bulunan hal” tanımının daraltılarak, 6284 sayılı Kadına Karşı Şiddetin Önlenmesine Dair Kanun’a dayanan başvurularda  “en azından mesai saatleri içinde mülki amir ve hâkimin görevli olması, mesai saatleri dışında ve resmi tatil günlerinde kolluk amirinin görevli olması” önerilmektedir. Yani, karakolların kapılarının mesai saatleri içerisinde şiddete maruz kalan kadınlara kapatılması istenmektedir. Bu öneri, iktidarın kadına karşı şiddeti ortadan kaldırma konusunda hiç bir şey yapmak istemediğinin açık göstergesidir.

Koruma kararları için delil veya belge aranması, tedbir süresinin kısaltılması

Komisyon, 6284 sayılı Kanun’a dayanılarak verilecek tüm tedbir kararlarında “delil veya belge” aranması ve yoksa tedbirin en fazla 15 gün için verilmesini önermektedir. Bu öneri, yıllardır pek çok kamu görevlisi tarafından, ısrarla ve sıkça dile getirilen, ancak hiç bir güvenilir veriye dayanmayan, Kanun’un kadınlar tarafından “kötüye kullanıldığı” ve erkeklerin “mağdur edildiği” iddiasına  dayanmaktadır. Kadınlar, devlet eliyle şiddet dolu hayatlar sürdürmeye mahkum edilmeye çalışılmakta, Komisyon da bu önerisiyle bu çabayı somutlaştırmaktadır.

Aile hukukuyla ilgili tüm duruşmaların gizli yapılması

Komisyon raporunda, “aile mahremiyetinin korunması” bahanesiyle, aile hukukuna ilişkin tüm davalarda duruşmaların gizli yapılması önerilmektedir. Bu öneri, evrensel bir kural olan yargılamanın aleniyeti ilkesine açıkça aykırıdır. Zaten mevzuatta belli şartlarda gizli duruşma yapılabilmektedir. Aile hukukunun sadece iki kişiyi ilgilendirdiği, bu nedenle duruşmaların gizli yapılması gerektiği tezinin kabul edilmesi, “Kol kırılır, yen içinde kalır” demenin bir başka yöntemidir. Bunun kabulü devletin sorumluklarını görmezden gelme, kamuyu ilgilendiren yargılamaları kapalı kapılar ardına saklama, kadın örgütlerini sürecin dışında bırakma, kadınları yalnızlaştırma ve zorunlu arabuluculuğa giden yolu açma yöntemidir. Görülmelidir ki, tüm davaların kamuoyundan kaçırılmaya çalışıldığı bu dönemde, yargılamanın aleniyeti ilkesi kadınlar üzerinden bertaraf edilmeye çalışılmaktadır.

Boşanma davasının reddi

Medeni Kanun’da, boşanma sebeplerinden herhangi biriyle açılmış bulunan davanın reddine karar verilmesinden itibaren üç yıl geçmesine rağmen, ortak hayat yeniden kurulamamışsa evlilik birliğinin temelden sarsılmış sayılacağı ve eşlerden birinin istemi üzerine boşanmaya karar verileceği belirtilmiştir. Komisyon, bu üç yıllık sürenin bir yıla indirilmesini önermektedir. Uygulamada bu 3 yıllık süreyi genellikle boşanmak istemeyen kadınlar kullanmaktadır. Bu süreyi kısaltmak, Komisyon raporunun geneline içkin olan; kadınların boşanmasını zorlaştırmak, erkeklerin boşanmasını ise kolaylaştırma fikriyle uyumludur.

Kadının nafaka hakkının süreye bağlanması

Raporda, kadınların nafaka hakkının evlilik süresi ile bağlı olarak kısıtlanması, bu sürenin bitiminde kadının sosyal yardım, meslek edindirme, istihdam imkanlarından faydalanmasının sağlanması önerilmiş. Bu öneri, kadınların nafaka hakkını kısıtlamaya, kadınları boşanmadan caydırmaya, kadınları sosyal yardımlara bağımlı hale getirmeye, aileyi ve toplumu bu yardımlarla şekillendirmeye çalışan AKP’nin erkek egemen politikalarının Komisyon raporuna yansımasıdır.

Mal paylaşımında dava açma süresinin azaltılması

Komisyon, nafaka ile ilgili önerisiyle yetinmemiş, yasal mal rejiminin sona ermesi nedeniyle açılacak davalar için geçerli olan 10 yıllık zamanaşımı süresinin 1-2 yıla indirilmesini de önermiş. Yani kadınlar 1-2 yıl içerisinde bu davayı açmazlarsa mal rejimine ilişkin haklarının tümünü kaybetmiş olacaklar.

Eşin ölümünde, kadının mal rejiminden kaynaklı yüzde 50 payın verilmemesi

Komisyon, erkekleri korumak için cansiparane bir çalışma ortaya koymuş, kadınların mülkiyet/alacak haklarına da göz dikmiş. Raporda, evliliğin eşlerden birinin ölümü ile  sona ermesi halinde, evlilik içerisinde edinilen malların tasfiyesinde, sağ kalan eşin sadece kendi miras payını almasını önermiş. Evlilik süresince edinilen mallar geleneksel olarak erkekler üzerine kayıtlandığı için, bu öneri, eşi ölen kadınların mal rejiminden kaynaklı %50 payını alamayacakları anlamına geliyor.

Danışmanlık hizmetin dini temele oturtulması

Aile danışmanlığı hizmetlerinin içeriği CEDAW ve İstanbul Sözleşmeleri ilkeleri doğrultusunda olmalıdır. İlkeler açıktır: Kadın hakları, kadına yönelik şiddetin ortadan kaldırılması,  ayrımcılık karşıtlığı ve kadınların güçlendirilmesi.  Bu nedenle aile terapisi ve rehberlik hizmetleri verenlerin eğitim alanları, psikoloji, psikolojik danışmanlık, rehberlik, sosyal hizmet, çocuk gelişimi ve eğitimi, sosyoloji, hemşirelik, tıp, öğretmenlik alanları ile sınırlanmıştır. Oysa raporda İlahiyat fakültesi mezunları da bu kapsama alınarak aile danışmanı olarak görevlendirilmek istenmekte, danışmanlık hizmeti dini perspektife oturtulmaya çalışmaktadır.

Rapora serpiştirilen, kadın lehine gözüken ama aslında zaten kadınların hakları olan 1-2 öneri de var. Örneğin, 6284 sayılı Kadına Karşı Şiddetin Önlenmesine Dair Kanun’da yer alan kadınların kreşten yararlanma hakkının 2-4 aydan 6 aya çıkarılması… Bu önerilerin tümü ayrıntıya dair ve zaten yapılması gereken değişikliklerdir. Olumlu düzenlemelerin/önerilerin, sorunlu raporlara/taslaklara serpiştirilmesi, AKP’nin çok sık kullandığı yöntemlerdendir. Bunların rapora eklenme nedenin, kadın haklarını gasp etmeye yönelik düzenlemeleri gözden kaçırma çabası olduğunun farkındayız. AKP bunu hep yapıyor. Biz bu tuzağa düşmüyoruz! Düşmeyeceğiz!

Kadın örgütlerinin, ulusal ve uluslararası sözleşmelerin devre dışı bırakılarak yürütülen Komisyon çalışmaları sonucunda ortaya çıkan bu rapordaki akıl almaz ve temel yasaları alt üst edici önerilerin takipçisi olacağız! Yılmayacağız, yıldırılmayacağız!


Tüm kamuoyunu ve tüm kadınları, bugün (16 Mayıs 2016) TBMM’de yapılacak bir ‘törenle’ Meclis başkanlığına sunulacak bu rapora karşı çıkmaya; sürecin takipçisi olmaya davet ediyoruz.


Editor
İndigo Dergisi Haber Merkezi | İndigo Dergisi, 18 yıldır yayın hayatında olan bağımsız bir medya kuruluşudur. İlkelerinden ödün vermeden tarafsız yayıncılık anlayışı ile çalışmaktadır. 2005 yılında kurulan İndigo Dergisi, indigodergisi.com web sitesi üzerinden tamamen dijital ortamda günlük yayın yapmaktadır. Aynı zamanda Türkiye’nin ilk internet haber dergisi olmakla birlikte, tüm yayın kadrosu ve okurlarıyla birlikte sürekli gelişmektedir. İndigo Dergisi’nin amacı; gidişatı ve tabuları sorgulayarak, kamuoyu oluşturarak farkındalık yaratmaktır. Vizyonu; okuyucularında sosyal sorumluluk bilinci geliştirerek toplumun olumlu yönde değişimine katkıda bulunmaktır. Temel değerleri; dürüst, sağduyulu, barışçıl ve sosyal sorumluluklarının bilincinde olmaktır. İndigo Dergisi, Türkiye’nin saygın İnternet yayınlarından biri olarak; iletişim özgürlüğünü halkın gerçekleri öğrenme hakkı olarak kabul etmekte; Basın Meslek İlkeleri ve Türkiye Gazetecileri Hak ve Sorumluluk Bildirgesi’ne uymayı taahhüt eder. İlaveten İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi’ni benimsemekte ve yayın içeriğinde de bu bildiriyi göz önünde bulundurmaktadır. Buradan hareketle herkesin ırk, renk, cinsiyet, dil, din, siyasi veya diğer herhangi bir milli veya içtimai menşe, servet, doğuş veya herhangi diğer bir fark gözetilmeksizin eşitliğine ve özgürlüğüne inanmaktadır. İndigo Dergisi, Türkiye Cumhuriyeti çıkarlarına ters düşen; milli haysiyetimizi ve değerlerimizi karalayan, küçümseyen ya da bunlara zarar verebilecek nitelikte hiçbir yazıya yer vermez. İlkelerinden ödün vermeyen şeffaf yayıncılık anlayışını desteklemektedir. Herhangi bir çıkar grubu, örgüt, ideoloji, politik veya dini; hiçbir oluşumun parçası değildir. Köşe yazarlarımızın yazdıkları fikirler, kendi özgür düşünceleridir; İndigo Dergisi yayın politikası dahilinde değerlendirilir ve yayın ilkeleri ile çelişmediği müddetçe, düşünce ve ifade özgürlüğünü teşvik ederek yayına alınır. İndigo Dergisi, sunduğu tüm bilgilerin doğruluğunu teyit ve kontrol eder; bu bilgilerin geçerliliğine son derece önem verir.