Doğan Cüceloğlu: Şehirleşmiş, eğitimli kişiler bencilleşiyor!

Günümüzde aynı apartmanda yaşayıp birbirine selam vermeyen insanların olduğu kent yaşamına dikkat çeken iletişim psikolojisi uzmanı Doğan Cüceloğlu, şehirleşmiş, eğitimli kişilerin bencilleştiğini belirtti.

Doğan Cüceloğlu: Şehirleşmiş, eğitimli kişiler bencilleşiyor!

Üsküdar Üniversitesi İletişim Fakültesi’nin düzenlediği 3. İletişim Günleri’ne katılan Doğan Cüceloğlu, yaşamın ilk beş yılına vurgu yaptı. “Nasıl ki kökler ağacın yaşam kaynağıdır, insanın ilk beş yılı da köklerin, kimliğin geliştiği dönemdir’ diyen Cüceloğlu, çocukluğunu doya doya yaşayamamış insanların mutlu olmasının çok zor olduğunu söyledi. Günümüzde aynı apartmanda yaşayıp birbirine selam vermeyen insanların olduğunu sözlerine ekleyen Cüceloğlu, şehirleşmiş, eğitimli kişilerin bencilleştiğini kaydetti.

Üsküdar Üniversitesi 3. İletişim Günleri, bu yıl 12-13 Mayıs tarihinde Üsküdar Üniversitesi Altunizade Merkez Yerleşkede gerçekleştiriliyor. Üsküdar Üniversitesi’nin geleneksel hale getirdiği program kapsamında bu yıl da yine ilkler tartışılıyor. Birinci günün konusu yeni medya psikolojisi, ikinci günün konusu ise nöropazarlama.


Teknolojinin yan etkileri de sorgulanmalı

Açılış konuşmasını yapan Üsküdar Üniversitesi İletişim Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Nazife Güngör, ülkemizde ve dünyada iletişim alanında ortaya çıkan yeni konu ve kavramları incelediklerini belirterek “Hem iletişim camiasında hem de kamuoyunda bu konulara bir duyarlılık oluşturmaya çalışıyoruz. Özellikle son yıllarda yeni medyakonusunda tartışmalar dijital iletişim teknolojileri dünyanın, toplumların, kültürlerin ve hatta siyasetin gidişine yön veriyor. Politik propogandadan pazarlamaya kadar her tür ortamda sosyal medya çok önemli bir mecra olmaya başladı. Yeni medya temelli internet gazeteciliği ve pek çok alan bugün hayata yön vermeye başladı. Getirdiği pek çok yenilik konuşulurken toplumu nasıl etkiliyor, birey üzerinde ne tür etkileri oluyor, toplumda nasıl bir işlevi var, bunları da sorgulamak gerekiyor. Yeni teknolojiler doğru kullanılmadığı sürece toplumlara yan etkileri de olabiliyor.’ diye konuştu.

Piyasada bu konuda hiçbir tescilli eğitimi olmayan kişilerin nöropazarlama uzmanı ya da danışmanı olarak çeşitli kurum ve kuruluşlara hizmet vermeye başladıklarını belirten Prof.Dr. Nazife Güngör, “Malesef bu hizmetlerin içi boş. Üsküdar Üniversitesi olarak nöropazarlamanın programlarımızda yer almasına özen gösterdik. Yüksek Lisans eğitimi olarak nöropazarlama eğitimlerine başladık. Yarınki konferanslarımızda da da nöropazarlama konusu tartışılacak. Türkiye’nin ilk tescilli nöropazarlama uzmanları, adayları burada önemli paylaşımlarda bulunacak’ dedi.

İletişimin yüzde 80’ini duyguların aktarımı oluşturuyor

Üsküdar Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Nevzat Tarhan da iletişim günleri sayesinde iletişim alanındaki fikirlerin buluştuğunu belirterek “Namık Kemal fikirleri taşa benzetir, iki taşın çarpışmasıyla kıvılcım çıkar, o kıvılcımlarla da hakikatler bulunur. Fikirlerin çarpışması hakikat kıvılcımlarının ortaya çıkmasına vesile olur. İletişimde farklı fikirlerin aykırı görüşlerin ortaya çıkması ve konuşulması çok önemli. İletişim için diyalog olması lazım, iletişimde iki aktarımdan söz edilir. Birincisi bilgi aktarımıdır. İletişimde etkili olan aktarım eşik altı vurgularının olduğu, mimik, ses tonu ve beden diliyle olan aktarım duygu aktarımıdır. Bu iletişimin yüzde 80’ini duyguların aktarımı oluşturuyor. Bu duygu aktarımının kıymeti 90’lı yılların sonlarına doğru nörobilimin ortaya çıkmasıyla anlaşıldı. Bu da en çok otistik çocuklarla anlaşıldı çünkü bu çocuklar iletişim kuramıyorlar. Yapılan araştırmalarda bu çocuklarda sosyallikle ilgili ayna nöronların çalışmadığı tespit edildi. Bu zihin teorisi olarak geçiyor, zihin teorisi ise sadece insanda var’ diye konuştu.

İnsan beyninin iletişim, empati gibi kavramları sonradan öğrendiğine dikkat çekerek “İletişimi de sosyal öğrenmeyle sonradan öğreniyoruz. İlişkilerde güvenli alan oluşturursanız iletişim başlıyor. Güvenli ilişki kuracak iletişim önemli. Bu bireysel iletişimde, ikili ilişkilerde de kurumlar arasındaki ilişkilerde de geçerli. Ben iletişime psikolojik boyut katılmasını iletişimde nörobilimin katılmasını Üsküdar Üniversitesi İletişim Fakültesi’nde bir fark oluşturacağını, geleceği yakalayacağını görüyorum. Nöropazarlama da bunun ilk belirtisi’ dedi.


Çocuklarınızın çocukluğunu yaşamasına olanak verin

Psikolog ve iletişim psikolojisi uzmanı Doğan Cüceloğlu “Yaşam, İlişkiler, Varoluş’ başlıklı konuşmasında yaşamın ilk 5 yılını bir ağacın köklerine benzeterek “Ağacın kökleri onun yaşam kaynağıdır. İnsan yaşamının kökleri var mı? Nasıl ki kökler ağacın yaşam kaynağı ise insanın ilk beş yılı da köklerinin, kimliğinin geliştiği dönemlerdir. Bebeklik çocukluk çağı çok önemli. Hayatın en önemli dönemidir. Yaşam köklerinin geliştiği dönemdir. Çocuk bu dönemde kendi anlam verme sistemini geliştirmektedir. O nedenle bir insanın anavatanı çocukluğudur diyorum; çocukluğunu doya doya yaşayamamış bir insanın mutlu olması çok zordur. Bir anne babanın en temel görevi çocuklarının çocukluğunu doya doya yaşamalarına olanak sağlamasıdır. O yüzden çocukluğunu doya doya yaşamamış insanlardan oluşan toplumun çoğunluğu asık suratlı ve öfkelidir’ diye konuştu.

Bununla da ilgilenebilirsiniz: Doğan Cüceloğlu ile Kendi Yaşamında Varolmak

Doğan Cüceloğlu: Şehirleşmiş, eğitimli kişiler bencilleşiyor!

Doğan Cüceloğlu: Şehirleşmiş, eğitimli kişiler bencilleşiyor!

Doğan Cüceloğlu aynı apartmanda yaşayıp birbirine selam vermeyen insanların olduğunu hatırlattı. Şehirleşmiş, eğitimli kişilerin bencilleştiğini, bunun üzerine düşünülmesi gerektiğini vurgulayan Doğan Cüceloğlu ikili ilişkilerde evliliklerde de hep bir mücadele yaşandığnı söyledi. Doğan Cüceloğlu şu değerlendirmelerde bulundu: “Onlar yetişirken öyle bir ortamda yetişiyorlar ama biz merkezli yaşayan insanlar mutlu olmak istiyorsan mutlu etmesini de bil felsefesiyle yaşarlar. İlişkinde mutlu olmak istiyorsan karşındaki kişiyi nasıl mutlu ederime odaklan. Bu bambaşka bir yaşam felsefesi.’

Yeni medyayı anlamak için geçmişe bakmak lazım

Prof. Dr. Korkmaz Alemdar “Yeni Medyanın Toplumsal ve Kültürel Dinamikleri’ başlıklı bir konuşma yaptı. Yeni medyayı anlamak için geçmişte kullanılan iletişim araçlarına ve bu alanda yaşanan uygulamalara bakılması gerektiğini belirten Alemdar, “Bugünkü medyayı kullanmak mümkün, geçmişte kullanılan medyayla paralel özellikleri var. Bugünkü yeni medyayı konuşmak, anlamaya çalışmak, irdelemek genç kuşakların işi. Geçmişte yeni olarak nitelenen medyaları gözden geçirirsek bugün karşı karşıya kaldığımız sorunları ve muhtemel çözmemiz gereken konuları da belki birlikte düşünebiliriz’ dedi.

Dedelerimizin atalarımızın karşılaştığı ilk yeni medyanın gazete olduğunu belirten Prof.Dr. Alemdar, “Gazetelerden sonra hayatımızda yeni olarak karşımıza çıkan araçlar batı dünyasında kapitalizmin geliştirdiği araçların ta kendisidir. Yani farklı bir biçimde gelişen toplumsal dinamikleri Osmanlı toplumundan çok farklı olan toplumların yarattığı gereksinimler haber gereksinimi ve bunu paylaşma gereksinimi gazeteyi ortaya çıkarmıştır. Gazete bize geldiğinde yepyenidir. Bize geldiği andan itibaren de toplumsal sorunları tetikleyen bazen toplumsal sorunları yaratan, bazen var olan sorunları içinden çıkılmaz hale getiren bir araç olmuştur.’ diye konuştu.


Daha sonra sırayla hayatımıza giren radyo ve televizyonun siyasal erk tarafından bir güç olarak kullanıldığını belirten Prof. Dr. Alemdar, ülkemizde en büyük sorunun bir basın yasası oluşturamamak olduğunu söyledi.


Editor
Haber Merkezi ▪ İndigo Dergisi, 19 yıldır yayın hayatında olan bağımsız bir medya kuruluşudur. İlkelerinden ödün vermeden tarafsız yayıncılık anlayışı ile çalışmaktadır. Amacı; gidişatı ve tabuları sorgulayarak, kamuoyu oluşturarak farkındalık yaratmaktır. Vizyonu; okuyucularında sosyal sorumluluk bilinci geliştirerek toplumun olumlu yönde değişimine katkıda bulunmaktır. Temel değerleri; dürüst, sağduyulu, barışçıl ve sosyal sorumluluklarının bilincinde olmaktır. İndigo Dergisi, Türkiye’nin saygın İnternet yayınlarından biri olarak; iletişim özgürlüğünü halkın gerçekleri öğrenme hakkı olarak kabul etmekte; Basın Meslek İlkeleri ve Türkiye Gazetecileri Hak ve Sorumluluk Bildirgesi’ne uymayı taahhüt eder. Ayrıca İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi’ni benimsemekte ve yayın içeriğinde de bu bildiriyi göz önünde bulundurmaktadır. Buradan hareketle herkesin ırk, renk, cinsiyet, dil, din, siyasi veya diğer herhangi bir milli veya içtimai menşe, servet, doğuş veya herhangi diğer bir fark gözetilmeksizin eşitliğine ve özgürlüğüne inanmaktadır. İndigo Dergisi, Türkiye Cumhuriyeti çıkarlarına ters düşen; milli haysiyetimizi ve değerlerimizi karalayan, küçümseyen ya da bunlara zarar verebilecek nitelikte hiçbir yazıya yer vermez. İndigo Dergisi herhangi bir çıkar grubu, ideolojik veya politik hiçbir oluşumun parçası değildir.