Dün sevmiş olabilirsin, bugün sevmeyeceksin!

AKP, destekçileri olmasının ötesinde tutkulu holiganlara sahip bir parti. Ama şimdi hepsinin kafası karışık. Niye mi? Çünkü dün methiyeler düzdükleri, yere göğe sığdıramadıkları efsane Başbakanları Ahmet Davutoğlu’nu bugün yermek zorundalar. Üstelik iş onunla da bitecek gibi gözükmüyor. Belki de dün doğru dürüst tanımadıkları bir bakanı, AKP Olağanüstü Kongresinde ve sonrasında çılgınca desteklemek ile de mükellefler. Emir büyük yerden ona göre. Dün sevmiş olabilirsin, bugün sevmeyeceksin!

Dün sevmiş olabilirsin, bugün sevmeyeceksin!

Yani sözü hiç eğip bükmeden konuşmak gerekirse tarafsız olduğu iddia edilen, iddia edilmese dahi tarafsız olmak zorunda olan Cumhurbaşkanı Recep Tayip Erdoğan, bir parti başkanına, bir parti başkanından da öte eski koltuğunu seçerek devrettiği kişiye git diyor. Aynı şekilde başka birine de gel diyecek. Piyasalar ve ekonomi dalgalanacak. Birileri batacak, birileri işlerinden olacak. Ama desene belki de koskoca başbakan koltuğundan olacak, ne olmuş yani birileri batsa, birileri işsiz kalsa?

Siyaset çoğu zaman dün ile bugünün birbirlerini tutmadığı sonuçlar doğuran bir platform

Bir bakmışsınız gelecek hafta işler farklı bir yöne evrilir. Sev, sevme, hadi tekrar sev derken psikolojiler daha da bozulabilir. Fazla kapılmamak lazım. Muhalifler için durum stabil.



Eleştirilebilecek birçok şeyin arasına yenileri eklendi. Peki ya dün Kiziroğlu Mustafa Bey türküsünü uyarladıkları, gülüşüne kurban oldukları Ahmet Davutoğlu’nu bugün artık sevmemeleri istenen AKP seçmeni ne yapacak? Gülmeyin, alay etmeyin. Belki de gerçekten sevmişlerdi. Belki de kolayca unutamayacaklar. Ama kader işte. Şimdi başka birini sevmeye zorlanacaklar…

Dün sevmiş olabilirsin, bugün sevmeyeceksin!


İşaret edileni sevmeye zorlanmak, belki de hiç tanımadan kefil olup desteklemek, bu uğurda komşuyla kavga etmek, seçimler sonlanınca gördün mü nasıl kazandık demek ve bunun gibi onlarca tuhaf durum daha önce de yaşanmış şeyler. Tekrar yaşanmaları da olası. Ama unutmamak lazım ki, başka seçenekler de yok değil. Mesela istediğini seçmek gibi. Mesela tanımadığına kefil olmamak gibi. Mesela bir partiyi kontrolden çıkıp sahaya girip, hakemlere saldıran bir futbol taraftarı gibi desteklememek gibi. Senin partinin, komşunun partisine üstün gelmesinin ülkenin geleceğinden daha önemli olmaması gibi…


Çağrı Gırlangıç
14.03.1985 tarihinde Kadıköy'de dünyaya geldim. Kadıköy'de doğdum, Kadıköy'de büyüdüm. Yazma sevdası içime düşünce önce 2 roman yazdım, sonra da sinemaya dair yazılar yazmaya başladım. 2011'in başından beri bloğum cagrigirlangic.blogspot.com da 500'ü aşkın filme dair yazdım. Hala da devam ediyorum. Sonra metin yazarlığı yapmaya başladım ve yazarlık mesleğim haline geldi. Yazımına devam ettiğim Türk Sinema Tarihi Ansiklopedisi, emek ve zaman isteyen bir proje. Sabırla yazımına devam ediyorum. Bir sinema yazarı olarak yazmaya başladığım, sonrasında ise deneme, gündem, kritik, yaşam ve kişisel gelişim yazıları yazmaya başladığım İndigo Dergisi ise hem beni geliştiren, hem de bir parçası olmaktan haz aldığım yer.