Harama abdest alıp takke takanlar

Vatandaş, “Elinde Kuran; dilinde Allah; başı seccadede; yönü kıble olan biri haram yemez!” der… Nereden bilsin ki bazıları bunu kendisine miğfer yapar ve modern bir “Sülün Osman” olur!..

Harama abdest alıp takke takanlar

Harama abdest alıp takke takanlar!..

Gerçek bir Müslüman için din, İslam, mutlaktır. Hayatın öngördüğü çarpıklık içinde ilahi bir aşktır…

Amaç, Tanrı’nın külli iradesi karşısında O’na teslim olmaktır. O’nun varlığı ve birliğine inanıp O’nda kendini aramaktır. O’na bağlılık gönülden olup, zaruri bir hevesten ötedir…


Gerçek Müslüman, samimi bir Müslüman demektir. Yani bir gün, günü geldiğinde Tanrı’nın huzuruna çıktığınızda fani olan dünya ile ilgili “acaba”larınızın olmaması ve bu korkuyla karşı karşıya kalmamanızdır. Yaşamın akışı içerisinde karşılaştığınız zor durumlarda gaflete düşmememizdir. Bu dünyada yaptıklarınızın vicdanınızda hapsolmamanız, sizi gerçek dünyada ödüllendirilecek sebepler olacaktır…

Bu cümlelerle ne demek mi istiyorum?

Siyasi partiler kendi içinde çeşitli ilkeler oluşturur ve bu ilkeleri kendine omurga yaparak siyasi tandansını oluşturur. Bu da siyasi partinin ideolojisini oluşturur…

Bir parti düşünün ki kendini muhafazakar olarak nitelendirip İslam’ı, dini kendine referans aldığını belirtsin ve bunu partinin olmazsa olmazlarından kabul etsin.

Bu parti kurulduğunda şöyle desin: “Biz 3 şey ile mücadele edeceğiz: Yoksulluk, yolsuzluk, yasaklar.”

Yasakları bir kenara bırakalım; biz; yoksulluk, yolsuzluk kavramlarını ve uygulamalarını ele alalım.

Neden?

Çünkü bu kavramlar doğrudan birbiri ile bağlantılı…

Yolsuzluk yapıldığında yoksulluk da toplumsal zeminde yolsuzluğun ardından gelir. Örneğin, devletin açtığı 5 milyarlık bir ihaleyi yandaşa 2 milyara verirseniz, aradaki 3 milyar dolarlık fark da vatandaşın sırtına vergi olarak bindirilir.

Ya da devletin arazisi olan milyon dolarlık bir yeri yandaş vakıflara üç kuruşa peşkeş çekerseniz; milletin, halkın cebine girecek birkaç kuruş da buhar olup uçar…

Bu durum İslam’ı kendisine referans almış bir siyasi parti için nasıl değerlendirilebilir, bunun bir açıklaması olabilir mi?..

Burada devleti, kamuyu zarara uğratmışsınızdır; tüyü bitmemiş yetimin de hakkına girmişsinizdir!

Yani kul hakkına girmişsinizdir!


Yani haram yemişsinizdir!

fft2mm1422220
Osman Ziya Sülün (Sülün Osman)

Açık söylemek gerekirse modern bir “Sülün Osman”sınızdır! Vatandaşın, artık kulağının arkasını da hizmete açık hale getirmişsinizdir!

Eğitim seviyesi düşük toplum, ülkede yaşananlara anlam veremez. Çünkü benim vatandaşım “Elinde Kuran; dilinde Allah; başı seccadede; yönü kıble olan biri haram yemez!” der…

Halbuki bilmez ki karşısındaki “gerçek”, “samimi” bir Müslüman değildir, dindar değildir!

Kimdir bu adam?

Bu adam kıblesi, para; secdesi, yalan olan tam bir “dinci”dir.

“Kubbeler, miğfer” der; halbuki yalandır. Kubbeler, aslında harama sadece bir perdedir. Toplumun görmesini engelleyen bir perde…

Ülkesini dolandıran insanların önüne yatan, devletin memurunu dürüstlüğünden dolayı ödüllendirmesi gerekirken, yolsuzluğu engelleyen bu memuru süren anlayış, namusunu ipotek etmiş bir dalkavuktan başka bir şey değildir!

Badem bıyık bırakıp, şirin görünmek için sakal bırakarak, halkın parası ile helikoptere binerek il değiştirip Cuma namazı kılan; namazdan çıkıp ihale pazarlığı yapan bir adam da harama abdest alıp takke takan bir dinciden başka bir şey değildir!

Ülkesinin soyulmasına göz yuman, göz yummanın ötesinde buna ortak olan dinciler acaba kendilerine rehber ettikleri dini kendilerince nasıl yorumlamaktadırlar?

Bu dinciler için halkının aç kalması, açıkta kalmasının hiçbir anlamı yoktur! Haksız yollardan edinmiş oldukları medya organlarına birkaç sözde din alimini çıkarıp bu adamlara binlerce lira verip halka tevekkül etmelerini, sabır etmelerini, güzel günlerin uzakta olmadığını anlattırıp kendileri de sırça köşklerinde keyif çatmaktadırlar…

Özetle bu anlayış, yani güya halkını düşünen bu irade, halkının boğazına giden kuru ekmekten vergi alırken, mücevherden alınması gereken vergiyi sıfırlamıştır!

Her şeyin “sıfırla (!)”ndığı bir ülkede beyinlerin de sıfırlanması gayet doğaldır dersek yanlış olmaz herhalde!..

İşin Zor Bademim


Reza Zarrab iddianamesine 17 Aralık belgeleri de eklendi


Erdal Kişioğlu
Kişioğlu, zıt düşüncelere sahip kişilerle tartışmayı seven ve her olaya bilimsel olarak yaklaşıp, olaylara septik yaklaşmaktan kaçınmayan biridir. Olayları derinlemesine incelemeyi ve yanlışın ortaya çıkarılıp doğruya nasıl ulaşılacağı konusunda fikir üretilip bunun üzerinden felsefe yapılmasını arzulayan biridir. Etik, ahlaki ve hukuki sınırları aşmadan herkesin, her ortamda eleştirilmesi taraftarıdır. Dogmatik düşüncelerden uzak; sormayı, sorgulamayı kendisine görev edinmiş ve bunun çabası içerisindedir… Her türlü bilgi alışverişine açık; farklı görüşlerin çarpıştıkça büyüyebileceğine ve kolektif düşünsel ürünlerin ikamesinin de olabileceğine inanmakta; halk için, halk yararına olan her şeyin de yanındadır…