İslam’da doğru bilinen yanlışlar neler? Diyanet kurumu gerekli mi? Kuran’da örtünme ve tesettür var mı? Namaz ve salat arasındaki fark nedir? İslam’da kadına yönelik şiddet var mı? Türkiye’de din konusunda sorunsal hale gelen konuları ilahiyatçı, müfessir ve yazar İhsan Eliaçık’a sorduk.
İhsan Eliaçık, röportajımızın ilk bölümünde Gezi Direnişi sürecinde yaşananları anlatmış, genel olarak muhafazakar kesim tarafından neden sevilmediğine açıklık getirmişti. Eliaçık, Ak Parti’nin içinde yenilikçi, demokratik, özgürlükçü, İslam’ı savunan insanlar da olduğunu ancak Hükümet’i eleştirdiği ve biat etmediği için sevilmediğini belirtiyor.
Röportaj | İhsan Eliaçık | 2. Bölüm
“Hükümete biat etmediğim için bozuluyorlar”
İhsan Eliaçık: Aslında Kapitalizm konusundan ziyade benim Hükümet’e biat etmememe bozuluyorlar. Yoksa bu görüşler eskiden beri vardı. Hatta AKP‘nin kendi içinde de yenilikçi dini fikirleri olan, demokratik, özgürlükçü İslam’ı savunan insanlar var. Yalçın Akdoğan örneği gibi mesela. Fakat Erdoğan, Cumhurbaşkanı olduktan sonra “İslam Dünyası’nın lideri, yükselen Türkiye’nin önderi, dış güçler O’nu devirmeye çalışıyor” denirken, biz de üzerine eleştirince şöyle demeye başladılar: “Siz de dış güçlere alet oluyorsunuz, Erdoğan’ı eleştirmek hainliktir.”
Muktedir olan eleştirilmelidir
İhsan Eliaçık: Dolayısıyla beni sevmemelerinin sebebi Hükümet’i kurduklarından beri onlara biat etmememdir. “Sen nasıl bir Müslüman’sın, insan en azından bir dönem desteklemez mi?” falan dediler.
Ben onlara iktidara geldiklerinden beri muhalifim ve artan dozaj, Gezi’de zirveye çıktı. Ben iktidarı eleştiriyorum. İktidarın kim olduğuna bakmıyorum. Daha öncesinde, mesela 28 Şubat’a bakın, aynı tutumu görürsünüz. Muktedir olan eleştirilmelidir. Muktedir ne demek? Vergiyi toplayan, askere ve polise emir veren, ülke kaynaklarının başında oturan ve kamu yetkisi olan kişi demek. Dini kökenli birisi iktidar olduğunda, gene aynı kökenden gelenler tarafından eleştirilmelidir. “Biz işte oyuz” diyorum ama bunu onlara anlatamıyorum. Eleştirmek hakaret etmek değildir ayrıca. Ama gene de “Sana ne oluyor, bırak CHP, Aleviler, Kürtler eleştirsin” diyorlar.
Ucunda rant görmeseler 3 km yol yapmazlar
2010’dan sonra AKP iyice bozuldu dediniz. Daha önceki iki dönem doğru şeyler yaptılar mı sizce?
İhsan Eliaçık: Belediyecilikten geldikleri için birçok hizmet gerçekleştirdiler tabii. Kamu görevlisi çalmaz ama yaptığına da bakarız. Evet, “Çalıyorlar ama çalışıyorlar” durumu da var fakat faydalanılan bir hizmetin hakkını da vermek lazım. İnsanların işlerini kolaylaştıracak yol ve köprüler yapmışlarsa, bürokrasi bazı yerlerde az da olsa hafiflemişse, yolsuzluklarına bakarak bu hizmetlerin hiç bir işe yaramadığını söylememiz gerekmez. En fazla bu kadarını söylerim ve yaptığı hırsızlığı da yolsuzluğu da sonuna kadar eleştiririm. Zira bunlar, ucunda rant görmese 3 km yol yapmaz.
İslam’da doğru bilinen yanlışlar
Karadeniz TV’deki “Bana Dinden Bahset” programında din ile ilgili tüm soruları cevaplıyorsunuz ama ben burada tekrar sormak istiyorum: İslam’ın eleştirilen birçok yönü var. Siz bunları nasıl açıklıyorsunuz?
İhsan Eliaçık: Demin anlattığım gibi “İslam’da doğru bilinen yanlışlar”ı yaklaşık 25 maddelik bir listede topladım:
- Müslüman olmayanla ya da Alevi ile evlenilmez veya kestiği et yenmez,
- İbadet sadece camide olur,
- Namaz dinin direğidir,
- İslam’ın şartı beştir,
- Sadece Müslümanlar Cennet’e gider,
- Kur’an’a inanmayan öldürülmeli,
- İslamiyet kadını yarım görür,
- Cariyelik ve çok eşlilik İslam’da kabul edilir,
- Kadın erkeğin kaburga kemiğinden yaratılmıştır,
- Hazreti Muhammed Ayşe ile çocuk yaşta evlenmiştir,
- Zenginlik fakirlik takdirdir, imtihandır,
- Peygamberler mucizeler göstermiştir,
- İslam ile Demokrasi bağdaşmaz, demokrasi küfürdür,
- İslam laikliğe kesin karşıdır vs…
Bunların Kur’an’da yeri yok! Hepsi yanlış! Mesela dört kadınla evlenmek, tek eşliysen üç tane daha kadın al demek değildir. O zamanlar 9-10 kadınla beraber olan erkeğe eş sayısını azaltmasını öğütler.
İslam’da kadına yönelik şiddet var mı?
Hepsini açıklamaya vaktimiz yok ama mesela itaat etmezse kadının dövülebileceğini söyleyen Nisa suresi 34. ayetini nasıl yorumluyorsunuz?
İhsan Eliaçık: Kuran kadınları dövün demiyor. Kuran diyor ki: Şiddetli geçimsizlik yaşadığınız eşinizle, önce oturun konuşun sonra, ev içinde de beraber yaşayamaz hale gelmişseniz, odaları ayırın ve bir müddet evden ayrı durun diyor. Geçici olarak ayrılma anlamına geliyor. Eğer hala geçimsizliğe çare bulamamışsanız hakem çağırın sonra nihayet boşanın diyor. Kuran’daki “darabe” kelimesi; vurun, darp edin diye çevriliyor, hâlbuki bu kelimenin on yedi tane anlamı var. Buradaki anlamı geçici ayrılık demek. Peygamber hiçbir kadına tek fiske vurmamış.
O zamanki toplum, aşağı yukarı bizim şu andaki topluma benziyor. Kadının karnından sıpayı, sırtından sopayı eksik etmeyeceksin diyen bir toplum. Kocalarından dayak yiyen yetmiş beş kadın Peygamber’e gelip kocalarını şikayet etmiş ve o gece mescitte yatmışlar. Sabah olunca da Peygamber bütün kocaları çağırmış ve onlarla karılarının şikayetlerini konuşmuş. Bu olay üzerine bu ayet gelmiş. Bu ayet dövme sorununu çözmek için gelmiş zaten, neden dövün desin ki?
Diyanet’in olması kökten yanlış!
İmamların maaşı son günlerde büyük tartışma konusu oldu. Kuran’da ibadetin ücretli olamayacağıyla ilgili ayetler var; Furkan 56-57, Şura 23 ve Sad 86 gibi. İmamların maaş almaları İslam’a uygun mu sizce?
İhsan Eliaçık: Değil! Ezan okuduğu, namaz kıldırdığı, dua ettirdiği, insanlara Kur’an tefsiri yaptığı için para almak olmaz! Ben gidip televizyonda ya da başka yerlerde İslam’ı anlatıyorum mesela, bunlarda para almıyorum. Konferanslardan para almıyorum. Sadece kitaplar parayla. O da matbaa mecburiyeti olduğu için. Bunu da bir zenginden sermaye alarak değil, okuyuculara bölüştürerek karşılıyorum. En fazla bu olabilir. Bunun dışında dini ibadeti ritüeli para ile yapmak olmaz. Bu durumda Diyanet’in olması da kökten yanlış!
Kuran-ı Kerim’de Namaz ve Salat arasındaki fark
Namaz konusundaki ayetleri nasıl açıklıyorsunuz? Salat ve namazın farkı nedir?
İhsan Eliaçık: Kur’an’da “Namaz dinin direğidir” diye bir ayet yok. Ama bir hadiste “Salat dinin direğidir” deniyor. “Salatı ikame ediniz, zekatı veriniz” ayeti “beş vakit namaz kılınız, 40’ta bir zekat veriniz” diye tercüme ediliyor. Bu Kur’an’ın sünnileşmiş halidir. Salat’ın beş vakit namaz olduğunu ya da Zekat’ın 40’ta bir verilmesi gerektiğini nereden çıkartıyorsun? Sonradan gelişmiş bir kültür bu.
Salat’ın asıl anlamı; yardımlaşma, destekleşme, paylaşma ve aydınlanma faaliyetleridir. Kur’an “Salat faaliyetlerini ayakta tutunuz” der. Zekat da ihtiyaçtan fazlasını paylaşmak demektir. Bu da Salat’dır. Dinin direği denilen şey de budur. Kur’an’da salat, tesbih, zikr ve hamd kelimeleri güneşin hareketlerine bağlı olarak zaman ifade eden yerlerde kullanıldığında ritüel olarak namaz anlamına gelir. Bu da on civarında yerdedir. Namazın cezası ve kazası yoktur. Vakti muğlaktır, ayrıntılı tarif edilmemiştir, çünkü insanlara bırakılmıştır. Cem evlerinde yapılan da salattır.
Cuma günü resmi tatil olmalı mı?
Cuma namazının kılınması için Cuma gününün resmi tatil olması hakkında ne düşünüyorsunuz?
İhsan Eliaçık: Montesquieu der ki; “Bir ülkenin kanunları, o ülkenin manevi iklimiyle doğru orantılı olmalıdır.” Şimdi, bir ülkede Hristiyanlar varsa, Hristiyanlar da pazar günü kiliseye gidiyorsa, oranın Hükümet’i çoğunluk rahatlıkla kiliseye gitsin diye pazar gününü tatil yapabilir. Eğer Yahudiler istiyorsa Cumartesi tatil yapar. Müslüman çoğunluk istiyorsa, rahatça camiye gidilsin diye cuma günü resmi tatil olabilir. Bir yandan Diyanet kaldırılsın diyorum ama böyle şeyleri de adalete, özgürlükçülüğe aykırı bulmuyorum. Cuma namazı fıkıhı gereği en az 40 kişiyle camide, cemaatle kılınmalı. Tek başına kılınmaz, o zaman öğle namazı olur.
Ama her yerde cami var, isteyen öğle tatilinde gidip kılabiliyor namazını. Cuma namazı kılınabilsin diye komple cuma gününü tatil etmek biraz Araplaştırmaya çalışmak değil mi?
İhsan Eliaçık: Ben bunu Araplaştırma olarak görmüyorum. Pazar günü tatil diye Hristiyanlaşmış mı oluyoruz? Bence bu tamamen ülkenin koşullarına bağlı. Amaç o ülke insanını mutlu etmek. Cuma ya da pazar diye takılmamak lazım. İnsanlar böyle mi istiyor, böyle mi mutlu olacaklar? O zaman o yönde karar verilir. Ben Devlet’i ceberrut bir tahakküm aracı olarak görmüyorum, halkın organizasyonu olarak görüyorum. Devlet halkına soracak ne istiyorsunuz diye.
Cennet’e kimler gider?
İhsan Eliaçık: Cennet’e girmekte tek ölçü iyi davranıştır. Can yakan, inciten, kalp kıran, arkasında enkazlar bırakan bir kişi istediği kadar namaz kılsın, isterse camiden çıkmasın cennetlik olamaz görüşündeyim. İnsan ilişkileri düzgün olan cennetliktir. Kur’an buna “amel” diyor. Ben insanın inançları, fikirleri ya da kimliğiyle değil, davranışlarıyla yargılanacağını düşünüyorum. İnsanlara, doğaya, hayvanlara ve çevreye nasıl davrandığına bakacaksın.
İhsan Eliaçık tesettür hakkında ne düşünüyor?
İslam’da örtünmede sorunlu bir konu. Sizce örtünme nasıl olmalıdır?
İhsan Eliaçık: Kur’an’da bir yerde bu konuyla ilgili bir ayet var: “Kadınlar humurlarını omuzlarına vursunlar.” Hadislere güvenemeyiz çünkü çoğu uydurulmuş. Humur genel olarak örtü demek ama Kur’an içinde örtünme anlamında birçok kelime kullanılmış (humur, hicap, settare…). Bu ayetin anlamı muğlak. O zamanlar Mekkeli zengin kadınlar dikkat çekmek için saçlarını yüksek ve heybetli bir türban ile örterlermiş. Ama bunun yanında derin göğüs dekolteli elbiseler giyip abartılı ve pahalı kolyeler takarlarmış. O ayet bu kadınlara benzemeyin diye söylenmiş. Yani illa saçının bir teli bile görünmeyecek anlamı çıkmaz. Mantıken de saç cinsel bir unsur değil zaten.
Başka bir ayet; “ziynet yerlerinizi örtün” der. Gösteriş Müslüman’a yakışmaz. Bu şekilde topluma makul bir örtü öngörüldüğünü düşünüyorum. Ama örtünme konusunda kadınların bir nebze daha dikkat etmeleri kanaatindeyim. Bugün de yaşadığımız gerçeklikten bahsediyorum; kadın bedeni daha çok cinsel çağrışım taşıyor.
Bence nasıl örtülecekleri kadınlara bırakılmış, onun için örtünme ayeti muğlak, yani kapalı. Bazısı başlarını da örtecek bir biçimde, diğeri ise başından aşağısını yani bedeni örtmek olarak yorumlayabilir. Ben haksızlığa uğrayanın yanındayım. Başını örtmek isteyen bir kadına, “Hayır örtemezsin!” demek haksızlıktır, onur kırıcıdır. “Buraya başını açarak giremezsin, başını bağlayacaksın, çarşaf giyeceksin,” desen de aynı. Otorite yani kendinden başkası üzerinde hegemonya kurmaktır bu. Doğru değil! Ayrıca bu konuyla bu kadar uğraşırsanız, insanların eline malzeme vermiş olursunuz, sırf tepki vermek için kapanabilirler. Bırakın insanları, ne yaparlarsa yapsınlar. Uğraşacak daha önemli konular var.
“Milyon değerinde bir elbise giyip kafanı örtünce örtünmüş mü oluyorsun?”
Tesettür modasındaki harcama 2014 itibarıyla 230 milyar dolara ulaşmış ve bu sektör bu haliyle dünya piyasasının yüzde 11’ini oluşturuyor. Tesettür bu mudur?
İhsan Eliaçık: Tesettür setretmek yani örtmek demek; masrafı ve harcamayı da örtmek anlamına gelir, sadece vücudu değil. Milyon değerinde bir elbise giyip kafanı örtünce örtünmüş mü oluyorsun? Bedeni örttün ama başka her şey görünüyor. Senin o elbisenin parasıyla karnını doyuracak binlerce aç var. Asıl tesettür; paranın geri çekilmesi, harcamaların kısılması, ihtirasların önüne gem vurulması yani sade yaşamaktır. Şimdi bunlara uyulmadığını görüyoruz; sadece dıştan bir örtü, geri kalan serbest…
Ruhta yoksulluk
Türban takıp makyaj yapan, lüks tüketen, ilgi çekici takılar takan, pahalı çanta, ayakkabı ya da araba kullanan, sokakta sigara içen ve flört eden tesettürlü kadınlar hakkında ne düşünüyorsunuz? Muhafazakar kültür arttıkça ortaya çıkan bir tepki olabilir mi bu?
İhsan Eliaçık: Onlar diğerlerinin başka yollarla yaptıkları lüks harcamaları kendi kültürel kodlarıyla yapıyor. Açık kadın mini etek giyer, parlak ruj sürerek kendini gösterir. Kapalı kadın da bu örneklerle aynı şeyi gösteriyor. Ama bunu bol para harcayarak yapıyor. “İhtiyacı olan vardır, böyle yapmamalıyım” diye bir kaygı duymadan.
Peki, bu son 10-15 yıldır kullanılan bir saç örtme biçimi var; içten beyaz bir bere, saç teli görünmeyecek şekilde özel bir iğneleme biçimi. Bu bir politik görüş sembolü olabilir mi?
İhsan Eliaçık: Ben bunu politik görüş olarak değil, şöyle yorumluyorum: Dıştan örtülü ama ruhen aç. Ruhunu tatmin etmesi lazım. Biri kuaföre gidip saçını yaptırıyor, kapalı kadın da örtüsünü farklı şekillerde bağlayıp, renkli eşarp kullanarak dikkat çekmeye çalışıyor. Yani bir şey örtme derdi yok! Bir mütevazılık, sadelik, statüsünü, zenginliğini ön plana çıkarmama kaygısı yok. “Cebimde para var harcıyorum, bak” diyor yani. Gösteriş, egosunu tatmin ediyor. Bu ruhen aç olduğu anlamına gelir. Hazreti İsa’nın bu durumu anlatan bir tabiri vardır: Ruhta yoksulluk.
1. Bölüm – Röportaj: İhsan Eliaçık: İslam barış demektir!
2. Bölüm – Röportaj: İhsan Eliaçık: İslam’da doğru bilinen yanlışlar
3. Bölüm – Röportaj: İhsan Eliaçık: Siyaset ve dinde yozlaşma