Kültür her zaman kültür mü? Çoğunluk azınlığı yeniyor!

Kültür nasıl toplumların yaşayış ve düşünüşünü belirliyorsa kişiler de kültürün oluşumunu etkiliyor. Tavuk mu yumurtadan çıkar yoksa yumurta mı tavuktan hikayesi gibi… Aslında hangisinin hangisini şekillendirdiği şüpheli!

Kültür her zaman kültür mü? Çoğunluk azınlığı yeniyor!

Her millet, her ülke ve her toplum değerleriyle bir kültür bütünüdür.  Yaşayan her canlı bir kültüre sahiptir. Yaşayan her milletin kendi dünyasınca bir kültürel geçmişi vardır. Kişiler bulundukları yerin kültürel özelliklerinden ister istemez etkilenirler ve ona göre bir karakter yapısı inşa ederler.

İnsan yaşadıkça çeşitli “kültür’ler var olmuş

Kişi ilkokul yıllarında kendini fark etmeye başlamasıyla ve muhakeme yeteneğini kazanmasıyla birlikte ölümüne kadar geçen süre boyunca her yaşında bulunduğu yerde toplumun bir parçası olmak için uğraşmış ve yaşadığı yerde bir kültür değeri oluşturmuştur. Yüzlerimize dikkatlice baktığımızda zamanın yolculuğundaki geçtiğimiz kilometre taşlarının izlerini hal ve hareketlerimizde izlemek çok kolaydır.


Bunun  için yüzleri arayan adam olmaya gerek yok… Biraz sohbet ettikten sonra hemen herkes karşısındakiyle ilgili az çok bilgi sahibi olabilecek zekaya sahiptir. Kişi hal ve hareketlerinde, giyiminden kuşamına kadar geçirdiği tüm zamanların fırça darbelerini karşısındakilere yansıtır. Bazen bir mimik ve jestiyle bazen başına taktığı bir bandanayla bazen de gülüşündeki bir manayla…

Kültür nasıl toplumların yaşayış ve düşünüşünü belirliyorsa kişiler de kültürün oluşumunu etkiliyor. Tavuk mu yumurtadan çıkar yoksa yumurta mı tavuktan hikayesi gibi… Aslında hangisinin hangisini şekillendirdiği şüpheli.

Zamanın her anında, insan yaşadıkça kültür var olmuş ve bu kültür koşulsuz şartsız nesilleri etkileyerek bugünlere gelmiştir. İnsan bulunduğu yerden etkilenen ve ona uyum sağlamak isteyen sosyal bir varlıktır. Bulunduğu yer ve sistemden etkilenmemesi kaçınılmazdır.

Zamanın çemberinden bulunduğu yerden etkilemeyen, kendi yolunu aklıyla fikriyle araştırarak kendi çizmiş, topluma uyum göstermek yerine kendi fikir ve düşünceleriyle hareket etmiş azınlıklar da olmuştur. Fakat onlar da ya anlaşılmamış deli olarak adlandırılmış ya da tehlikeli bulunmuş toplumdan sürgün edilmiştir.

Çoğunluk azınlığı her zaman yenmiştir

Kültür her zaman kültür mü? Çoğunluk azınlığı yeniyor!

 

Sürüden ayrılanı kurt kapar misali insanlar yüzyıllar boyunca yaşadıkları sisteme hep boyun eğmiş ve toplumun düşüncelerini kendi düşünceleri sanıp bundan rahatsızlık dahi duymadan genelde sorgulamamıştır. Her ne kadar modern çağın düşünen beyinleri kabul etsek de kendimizi, ben artık gerçek bir kültür bireyi olmanın ve kendini yolunu çizmenin sadece üniversiteyi bitirip kariyer yapmaktan, birkaç dil bilip işte efendim yok o ülke senin, burası benim gezmekten ibaret olmadığını düşünüyorum.


Hala sevmediğin maaşlı bir işte çalışıyorsan, kendi içinde çıkmazlarını yenememişsen, öğrendiklerin seni gören gözlerde duruşun ve halinle bir etki etmiyorsa, tüm  öğrendiklerini sana layık olduğunu düşündüğün kendi çevrenle paylaşıyorsan, senden olmayana bir yardım eli uzatamıyorsan, bir sokak köpeğinin başını sevemiyorsan, rabbena hep bana bencillik hastalığından kurtulamamışsan, gördüklerin içini zenginleştirememiş hala bir korkak gibi yaşıyorsan kusura bakma oradaki kültür fos kültürdür!

Üst insanım diye ortalıkta bir kibir yapmak ise en fenası. Mevlana’nın bir sözü var, çok severim, “At idrarını yapmış, üzerine  bir saman çöpü konmuş, üzerine de sinek oturmuş, var mı benim gibi kaptan-ı derya? diye geziyor”. Kibir yapan insanın halini bu şekilde anlatıyor. Her şey bir anlık… Neyimize güveniyoruz ki bazen her şey bir telefona bakar, kısacık bir anda ömür değişir. Hangi iradeden bahsedebilirsin, neyine çok güvenebilirsin, ne aklına ne güzelliğine.

Bilenler ve bilmeyenler

Ben artık bunu kültürlü ya da kültürsüz diye ayırmak yerine, bilenler ve bilmeyenler olarak ayırıyorum insanları… Çünkü bunu idrak edememişse kişi istediği kadar kültürlü olsun, o kültür fos kültürdür! Çünkü onu en gerçeğe götürememiş. Bazen bir taksi şoförü  insanlığıyla, müşterilerine hürmet edişiyle kariyerli dediğimiz bir kişiden çok daha üst bir insan olabilir ya da bir kuaför ya da başka bir meslek dalında çalışan ama çok kariyeri olmayan. Son dört yılda tanık olduklarım karşısında şaşkınlıklar içindeyim insana ve hayata dair…

Şunu biliyorum ki biz insanoğlu görsellikle algılayan varlıklarız ama hiçbir şey göründüğü gibi değil.

Son yıllarda karşılaştığım çoğu kaliteli insan, çok yüksek düzey diploma ve kariyere sahip değildi, ama insandılar. Bir o kadar işinde top olan, sözde kendini gelişime adamış, kendini bulunduğu yerin kültür değeri  zanneden kişiler de çoğunlukla insanlıktan nasibini alamamıştı. Başta şaştım kaldım bu duruma, şahit oldukça. Sonra iyice anladım ki bir de öz var bu hayatta, ne yaparsan yap bazı şeyleri değiştiremiyor, üstüne eklemeler yapamıyorsun.

Bazı şeyler özünde ya var ya yok. Ya bu hayatta insan olmaktan uzak kalmaya heveslisin ya da insan olmaya nasiplisin…


Yaşam yolculuğundaki öğrendiklerin, tüm birikimlerin seni kalbine yakın bir insan yapmıyorsa, seni daha üretken, paylaşımcı ve yaşadığı topluma değer katmak isteyen biri haline getiremiyorsa o kültür, kültür değildir…

Hikayemin adı Kırmızı – Gizem Serra Sözen


Gizem Serra Sözen
2006 yılında tanıştığım Mevlana’nın Mesnevisi ile manevi yolculuğum başladı diyebilirim. Manevi değerleri her zaman maddi değerlerin önünde tutan bir anne ve babayla büyüdüğüm için maneviyata yakın bir genç olarak büyüdüm, bu yüzden kendimi hep şanslı gördüm. Çünkü hayattaki en yakın iki rol modelim hal ehli insanlardı. Şimdi cüz-i irademle öğrendiklerimin üstüne her gün bir yenisini daha ekleyerek burada sizlerle paylaşmayı diliyorum… Söz uçar, yazı kalır… Biz en iyisi her ay yazılarda buluşalım…