Muharrem İnce’den çok sert CHP ve Genel Başkan eleştirisi

CHP Yalova Milletvekili Muharrem İnce, CHP’nin Antalya kampında yaptığı konuşmada CHP’nin mevcut Genel Başkanı Kılıçdaroğlu’nu sert bir dille eleştirdi.

muharrem-inceden-cok-sert-chp-ve-genel-baskan-elestirisi

Kendisinin hayır oyu kullandığını ve arkadaşlarına da bu yönde uyarılarda bulunduğunu belirten CHP’li İnce, yönetimsizlik sorununun partinin ilkelerinden uzak bir siyaset gütmesine neden olduğunu ve önümüzde büyük bir krizin bizleri beklediğini söyledi.

Genel Başkan Kılıçdaroğlu başta olmak üzere, 60’dan fazla milletvekilinin mahkemelerde onuru ile oynanacağını söyleyen CHP’li İnce; elalem ne der anlayışıyla politika yürütülemeyeceğini, 7 Haziran öncesinde ve sonrasında yürütülen yanlış politikaların bedelinin bugün ödendiğinin altını çizdi.


İşte CHP’li Muharrem İnce’nin Antalya kampında yaptığı o konuşma:

“CHP yelkenlerini doldurmuş, umut saçıyor, güçlenmiş, bu kez AKP’yi perişan edecek, derlenmiş, toparlanmış, her şey yolunda, mükkem gidiyor… Böyleyse, bu konuşulanların hiçbirisini ciddiye almayın. Ama değilse, benim söylediklerimi ciddiye alın. Zaten benim söylediklerim doğru değilse, ben bir siyasi mefta olurum, öngörülerim tutmamıştır. Ama benim öngörülerim tutarsa siyasi mefta olurum ne de görüşlerim.

17 – 25 Aralık, Demirel zamanında olsaydı, Demirel 1 haftada indirirdi bunları!

Şimdi, sorun nerede başlıyor, neden başarılı olamıyoruz? Bir… Size örnekler vereceğim, krizleri nasıl yönettik? İki… Büyük olaylarda neden oy devşiremedik? 17 – 25 Aralık, Suriye politikası… 17 – 25 Aralık’ta Demirel iktidarda olsaydı, bir haftada bunları indirirdi. Siz beceremiyorsunuz.

Yemin meselesinde tükürdüğümüzü yaladık

Şimdi bakalım, ilk olayı hatırlayalım; 2011’de yemin etmeme meselesi… Doğrudur, yanlıştır, bir karar aldık. İki milletvekilimiz cezaevinden çıkıp gelmeden yemin etmeyeceğiz dedik. Politika doğru muydu bilemem ama milletvekillerimizin başarısız olmasında büyük payı oldu. Yalvardım o zaman yeni seçilen milletvekillerine; “Yapmayın, etmeyin, telefonda görüşmeyin” dedim. Telefonda görüştü arkadaşlarımız; “Ya edelim yemini boşver, milletvekilliğimiz düşer bak. Bir daha ya seçiliriz ya seçilmeyiz” diye konuştukça, telefon kayıtları Erdoğan’ın elinde olduğu için yumuşak karnımızı gördü ve meydanlara çıkıp; “Tükürdüğünüzü yalayacaksınız” dedi ve tükürdüğümüzü yaladık ve gittik “tıpış tıpış” yeminimizi ettik. Yenildik resmen Erdoğan’ın karşısında.

1 Kasım’da terör varken, 7 Haziran’ın maaş vaatlerini içeren broşürleri dağıttık

7 Haziran’da bir seçime girdik. 7 Haziran’daki broşürlerimizle 1 Kasım’daki broşürlerimiz pek çok vilayetimizde aynıydı, biliyor musunuz? Böyle bir şey olabilir mi arkadaşlar? Asgari ücret 1500 TL, emekliye iki maaş vaatleri doğru söylemler ama 7 Haziran’da doğruydu, 1 Kasım’da doğru değildi. 7 Haziran’dan sonra güvenlik politikaları öne çıktı, bombalar patlıyordu. Kontrollü bir terör vardı. AKP’nin kontrolünde bir terör vardı, kimsenin umurunda değildi 1500 TL, kimsenin umurunda değildi iki maaş ikramiye. Ama biz eski broşürleri dağıttık.

Meclis Başkanlığı seçimi mesela… Çok kötü yönettik. Laiklikle ilgili söylemler, geleceğim oraya da.

80 Genel Başkan Yardımcısı değiştirildi

80 kişi değişmiş arkadaşlar, ya 78 ya 80 genel başkan yardımcısı değişmiş. Her bir başarısız olaydan sonra genel başkan yardımcılarını değiştiriyoruz. O zaman sayın genel başkan, sizin de adam seçimiyle ilgili bir sıkıntınız var demektir, iyi adamları seçemiyorsunuz demektir. Sürekli değişiyor, örgütten sorumlu genel başkan yardımcılarını unuttum… Önder Sav, Adnan Keskin, Nihat Bey, Gürsel Tekin, Tekin Bingöl.. Dış politikadan sorumlu olanlar, keza sürekli değişmiş. Hep mi suçlu bu insanlar, hep mi genel başkan yardımcıları hatalı?

%35’i tutturamadık, iç sorgulama yapmadık

Mesela 17 Mayıs 2015, hedefimiz %35 diyorsunuz. Altında kalırsak iç sorgulama yaparız diyorsunuz. Yaptık mı? Günlerce saatlerce tartıştık mı? Tartışmadık.

Genel Başkan’a saldırıldığında benim içim sızladı

AKP terörle mücadelede baştan sona hatalı bir parti. Ama nasıl oluyor da bedelini biz ödüyoruz? Size samimi olarak söylüyorum bunu, en içten duygularla söylüyorum. Sayın Genel Başkan’a yumurta atıldığında içim sızladı. Ben Gülsüm hanım gibi bakmıyorum, neden bedelini biz ödeyelim? Ne yapmak istediklerini biliyoruz, yapmak istedikleri şu… Siz PKK’ya destek oldunuz CHP diyor. Böyle bir şey yaptık mı? Yapmadık. Algı yaratmak istiyor AKP’liler. Ama bu algının oluşmasında ilkesiz, tutarsız duruşumuz..

Evet oyu verenler çocuklarına söyleyemeyecek

Dün dokunulmazlıklarla ilgili evet oyu veren arkadaşlarıma sesleniyorum. Onların vicdanına sesleniyorum. Bir sene sonra o arkadaşlarımız “Ben hayır verdim” diye konuşacaklar. Öyle utanacaklar ki, çocuklarına söyleyemeyecekler evet oyu verdiklerini.

Hakimlerin savcıların Genel Başkan’a nasıl hakaret edeceklerini göreceğiz

Başımıza nelerin geleceğini hep birlikte göreceğiz. Başta Sayın Genel Başkan. Nasıl onuruyla oynanacaklarını hep birlikte göreceğiz. O hakimlerin, savcıların Genel Başkan’a nasıl hakaret edeceklerini göreceğiz.

Komşu ne der diyerek siyaset yapılmaz

Ben hayır verdim, her arkadaşıma da hayır vermesi gerektiğini söyledim. Ne olurmuş? Referandumda hayır verirsek AKP ile MHP evet dermiş, biz HDP ile görünmemeliymişiz. Siyaset ilke ile yapılır. Komşular ne der diye, elalem ne der diye siyaset yapılmaz. HDP bir şeyi doğru söylerse, o HDP söyledi diye biz geri adım mı atacağız? MHP doğru bir şey söylerse, MHP ile görünmemek için geri adım mı atacağız? Bu doğru değildir.

Cezaevinden koktuğumdan değil, öngörüsüzlüğe kızıyorum

Bakın Eren Erdem, Muharrem İnce, Barış Yarkadaş, Enis Berberoğlu, başta bunlar dördü… Bakın mahkemelerde neler yaşayacağız, göreceğiz. 12 tane fezlekem var, korkuyor muyum? Vallahi düğün bayram. 5-6 sene hapislerde yatmış arkadaşlarımız var, korktuğumdan filan değil, öngörüsüzlüğe kızıyorum. Nasıl kendi boynumuza ip geçiririz biz? Bu doğru değil. Aslanlar gibi çıkıp “hayır diyeceğiz” demeliydik. Araştırma komisyonu kuruldu ne dediler, “Yargı bağımsız olmadığı için dokunulmazlıkları kaldırmıyoruz”. Bakın, başımıza nelerin geleceğini tahmin ediyorum ama bazı arkadaşlar burada, korkutmak istemiyorum açıkçası.


Ben Anayasaya sadakat yemini ettim, Genel Başkan talimatıyla değiştirilemez

“Anayasa’ya aykırı ama evet diyeceğiz.” Yetmez ama evet gibi bir şey. Talihsiz bir cümle. Ben Anayasa üzerine yemin ettim, Anayasa’ya aykırı olduğuna inandığım bir şeye, Parti Meclisi de karar alsa, Genel Başkan da talimat verse ben oy veremem, vermem. Benim onurum var, kişiliğim var, duruşum var, 52 yaşındayım; Muharrem İnce’ye hesabım var benim. Ben bunu yapamam, yapabilen yapsın arkadaşlar.

Ekmeleddin İhsanoğlu’nu aday yaptınız, MHP’den milletvekili oldu

Mesela, büyük kriz anlarında… Cumhurbaşkanı adayımız Ekmeleddin İhsanoğlu. Riski göze aldım dedi sayın genel başkan. Hangi riski? Sonuç nedir? Cumhurbaşkanı adayı yaptığımız kişi MHP’den milletvekili oldu, sonra Meclis Başkanlığı seçiminde de onu desteklemedik, o da ayrı bir konu. Bakın yine Abdullah Gül’le Tayyip Erdoğan kavga etti, Tayyip Erdoğan ile cemaat kavga etti, Tayyip Erdoğan ile Davutoğlu kavga etti. Bunlar hep kavga ettiklerinde biz hep el ovuşturduk. Çok iyi hatırlıyorum 12 Haziran 2013 günü Yalova’daydım, Grup Başkanvekiliydim, Yalova’dan atladım gece saat 01:30’da yalvardım bu MYK’nın tutanakları varsa, “yanlış bu” dedim, Abdullah Gül’ü göreve davet ettik, liderler zirvesini topla diye çağrı yaptık. Abdullah Gül de “İşinize bakın, toplamıyorum” dedi. Derdim şuydu, bunların kavgalarından medet ummayın, cemaatle kavgasından medet ummayın.

Malatya’daki 7 gencin hakkı da üstünüzde, Davutoğlu’na hakkımızı helal edemezsiniz!

Davutoğlu’na hakkınızı helal edemezsiniz efendim. Hepimizin hakkı var, edemezsiniz. Siz hepimizi temsil ediyorsunuz. Ben Davutoğlu’na hakkımı helal etmiyorum. Bu beceriksiz, bu pısırık adama helal etmiyorum! 500 şehit var 7 Haziran’dan bu yana, o Ankara’da havaya uçan çocukların hakkı var orada! Malatya’da gittiğimizde yedi çocuğun evini gezdik. 18 – 20 yaşında çocuklar, havaya uçmuş, parça parça olmuş çocuklar. Aynı mahallenin çocuklarıydı, Veli’yle birlikte gezdik, o çocukların hakkı var nasıl helal ederiz hakkımızı biz Davutoğlu’na. Siz bizim Genel Başkanımızsınız, böyle bir helalliği yapmamalısınız. Siz edebilirsiniz ama ben etmiyorum.

İki konuda size destek verdim

Mesela iki konu daha var.. Buranın konuşmak için uygun ortam olduğunu düşünüyorum, burada konuşmayacağız da nerede konuşacağız? Ben “önüne yatmak” konusunda ve “kan” meselesinde de kararlığımızı gösterdiğiniz noktasında sizi destekledim. Yine aynı şey olsun, yine desteklerim. Sonuna kadar arkanızda, yanınızda dururuz ama krizlerden ne yazık ki hiçbirinden doğru düzgün çıkmadık.

Atatürk’ün resmini kim indirdi tartışmasından 65 günde çıkamadınız

65 gün Atatürk’ün resmini kim indirdi, indirdi mi indirmedi mi tartışması yapıldı. Ben 17 gün öncesinden biliyordum, hiçkimseye söylemedim. Medyaya fısıldayan filan ben değildim, ispatlarım bunu, her türlü ispatlarım. Ama partim yara almasın diye 17 gün sustum. 65 gün bu tartışma, bir dakikalık işi var bunun. Gel bakalım Aylin Nazlıaka, kim bunun sorumlusu söyle. Söylemiyor musun, at Aylin Nazlıaka’yı. Söylüyor mu, indireni at. Bu kadar.

Saray’da paralel hükümet varsa bizde de paralel MYK var

Saray’da paralel hükümet kuruyorlarmış, e paralel MYK var bizde de. Milletvekilinden danışman olmaz arkadaşlar, böyle bir şey yok. Siyasette yeni mi çıktı bu? Biz hepimiz Sayın Kılıçdaroğlu’nun danışmanıyız zaten. Zorunlu danışmanıyız. Talep ederseniz telefon açarsınız, geliriz bildiğimiz bir konudan siz yararlanmak istiyorsanız, biz bildiğimizi size anlatmaya mecburuz zaten. 133 danışmanınız var zaten. Bu doğru bir uygulama değil, eski köye yeni adet mi çıktı? Danışman olan milletvekili, danışman olmayan milletvekili. Paralel bir MYK var, Genel Başkan Yardımcısı var bir konuyla ilgili, onunla ilgili bir de danışman milletvekili var. Bu yapıya derhal son vermemiz lazım.

Grup başkanvekillerine de ayıp, Bekaroğlu’na da ayıp!

Parlamentodaki ilişkilerden sorumlu danışman var, Sayın Bekaroğlu yanılmıyorsam. Ayıptır, Sayın Bekaroğlu’na da ayıp, Grup Başkanvekillerine de ayıp. Sayın Grup Başkanvekillerinin görevi budur zaten, ben beş sene yaptım bu işi. Grup Başkanvekilinin görevi MYK ile grup arasındaki koordinasyonu sağlamaktır. Hem Bekaroğlu’na saygısızlık hem de Grup Başkanvekillerimize saygısızlık.

Kurultay’a gelip konuşmuyorsunuz

Sayın Genel Başkanım, kurultaya teşekkür konuşması yapmıyorsunuz, tek adaysınız başka aday yok. Kurultaya gelmiyorsun, açılışına gelmiyorsun, kadın kolları seçimine gelmiyorsun. Adam her gün muhtarları topluyor, konuşacak bahane arıyor, hazır ortamlar var gelip konuşmuyorsun. 81 vilayet orada ama siz hiçbirisinde yoksunuz.

İl Başkanlarının destek açıklamasına ihtiyacınız varsa acziyetinizden

Partinin şu huyundan bir vazgeçmesini istiyorum, hepinizin huzurunda söylüyorum. Şu eski alışkanlıkları bir bırakalım. Ne zaman il başkanları bir araya gelse “İl başkanlarından Genel Başkan’a destek açıklaması”. Ya arkadaşlar, bunu yapmayalım. Komik oluyor. Buna ihtiyacınız mı var? Bir parti yönetiminin buna ihtiyacı yok. Partinin en üst organı kurultaydır. Kurultay yetkisini Parti Meclisi’ne devreder. PM en üst organımızdır, Kurultay adına karar verir. MYK’mız ise Bakanlar Kurulumuzdur. Yani siz zaten görev başındasınız, görevden alma, atama yetkiniz var. Ne diye bunlardan destek açıklaması bekliyorsunuz? Onlara muhtaç mısınız? Siz il başkanlarının desteğine, yazılı basına ‘imza at şuraya’ demelerine muhtaç mısınız? O zaman aczinizi gösterir bu. Buna ihtiyacınız olmamalı. Bir partinin yönetiminin, ikide bir de zırt pırt, il başkanlarının destek açıklaması yapmasına ihtiyaçları olmaması lazım.

Önce hainlerle, sonra partimin Milletvekilleri ile konuşuyorsunuz!

Yetmez ama evetçilerle Türkiye’yi tartıştınız, bizlerle şimdi tartışıyorsunuz. Ne kadar Cumhuriyet düşmanı varsa, hain varsa hepsi oradaydı bakın, cümbür cemaat. Onlarla daha önce konuştunuz, partinizin milletvekilleriyle, PM üyeleriyle daha sonra konuşuyorsunuz.

Genel Başkan “Darbe olmuş” diyor, CHP grubu Mecliste elma üreticilerini konuşuyor

Darbe dedik, değil mi? 317 milletvekili varken Cumhurbaşkanı Başbakanı görevden aldı, darbe dedik biz de. Peki arkadaşlar, böyle önemli bir olay olmuş o gün Meclis’te CHP grubu neyi konuştu biliyor musunuz? Elma üreticilerini konuştu. Partinin Genel Başkanı “Darbe olmuştur Meclis’te” diyor, partinin milletvekilleri elma üreticilerini konuşuyor. Elmayı konuşmayalım demiyorum ama o gün mü konuşalım bunu, vicdanınıza bırakıyorum.

Laiklik için imza toplayan arkadaşımız fırça yedi, Mehmet burada

25 Nisan günü “Laiklik Anayasa’da olmamalı, yeni Anayasa’da da olmamalıdır” diyor Meclis Başkanı, o gün Meclis’te CHP ne konuştu, biliyor musunuz? Patates üreticilerinin sorunlarını. Benim partide yöneticilik görevim olmadığı için, geçiyorum geldiğim zaman Meclis’e, arkaya oturuyorum. Meclis Başkanı 25 Nisan’da bu lafı söylemiş, aradan 10 gün geçmiş hiç çıt çıkmamış. Hukukçu arkadaşlarımıza, Haluk Bey’e, Namık’a, Tanju’ya bir dilekçe hazırlayın dedim, dava açalım. Hatta Haluk Bey söyledi, açalım tamam. Yazdık dilekçeyi, dava açacağız. Burdur Milletvekilimiz Mehmet Göker de aldı, “Abi dedi, imza toplayalım”. Topla Mehmetciğim. Mehmet fırça yedi laikliğe sahip çıktığımız için. Mehmet de burada, ben de buradayım. Herkes burada. 53 imza toplanmıştı, arkadaşımız imzaları yırttı attı, sonra biz 20 imzayla tepki verdik.

Hükümeti kurma görevi verilmediğinde 1 milyon kişiyi saray önüne yığmalıydık, yapmadık!

37 gün istikşafi görüşmeler yaptık, bakanlık hayalleri kurduk. 8 gün kaldı geriye, 8 günde bize hükümet kurma görevi verilmedi. Darbedir bu dedik ama gittik, elimizde patladı. Bir milyon kişiyi Saray’ın önüne yığmalıydık. Vereceksin Ana muhalefet partisine hükümeti kurma görevini diye bir milyon kişiyi oraya yığabilirdik, bunların hiçbirisini yapmadık.

Seçimden sonra İl Başkanlarına talimat versen ne olur?

Yine komik bir şey, 81 il başkanına talimat verdik, suç duyurusunda bulunun dedik. Hani Valilere talimat veriler, operasyon yetkisi vermeyin diye… Peki, bizim bu 81 il başkanı ne zaman suç duyurusunda bulundular biliyor musunuz? Komik olan tarafı burası. Seçimden önce değil, seçimden sonra. Seçimden sonra il başkanlarına bu talimatı verip bunu yapsak ne olacak, yapmasak ne olacak?

Sezgin Tanrıkulu’nu Çağlayan’da savcılar özel olarak bekliyorlar


Değerli arkadaşlarım, ben bu dokunulmazlık konusunun partimizin başına, ülkemizin başına, hepimizin başına nasıl bir bela açacağını göreceğim, hep birlikte göreceğiz. Onurumuzla nasıl oynanacağını, mahkeme köşelerinde mübaşirlerin bile bizimle nasıl makara yapacaklarını, “Aman HDP ile aynı görünmeyelim, evet oyu verelim. Referanduma giderse referandumda HDP ile görünürsek ve yüksek oranda da evet çıkarsa bizim de Kurultay’a gitmemiz gerekir. O yüzden şimdi evet oyu verelim, Kurultay’ı da engelleriz” diye evet oyu verenlerin ne yapacaklarını şimdi hep birlikte göreceğiz. O hakimler, savcılar bizimle nasıl dalga geçecek, göreceğiz. Sezgin Tanrıkulu İstanbul Çağlayan Adliyesi’ne gittiğinde başına nelerin geleceğini şimdiden sana söyleyebilirim. O savcının ölümünde senin payın olduğunu düşünen savcılar var orada, bekliyorlar seni dört gözle. Beni de bekliyorlar, biliyorum. Hepsini biliyorum. Bu doğru bir şey değildi. Bütün krizlerde dip yaptık, büyüyemedik. Önemli olayların hiçbirisinden oy devşiremedik. Allah sonumuzu hayretsin diyorum. Ben önümüzdeki krizlerde de partinin yönetim sorunu yüzünden hepimizin başının belaya gireceğini düşünüyorum.” (Sözcü)


Editor
Haber Merkezi ▪ İndigo Dergisi, 19 yıldır yayın hayatında olan bağımsız bir medya kuruluşudur. İlkelerinden ödün vermeden tarafsız yayıncılık anlayışı ile çalışmaktadır. Amacı; gidişatı ve tabuları sorgulayarak, kamuoyu oluşturarak farkındalık yaratmaktır. Vizyonu; okuyucularında sosyal sorumluluk bilinci geliştirerek toplumun olumlu yönde değişimine katkıda bulunmaktır. Temel değerleri; dürüst, sağduyulu, barışçıl ve sosyal sorumluluklarının bilincinde olmaktır. İndigo Dergisi, Türkiye’nin saygın İnternet yayınlarından biri olarak; iletişim özgürlüğünü halkın gerçekleri öğrenme hakkı olarak kabul etmekte; Basın Meslek İlkeleri ve Türkiye Gazetecileri Hak ve Sorumluluk Bildirgesi’ne uymayı taahhüt eder. Ayrıca İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi’ni benimsemekte ve yayın içeriğinde de bu bildiriyi göz önünde bulundurmaktadır. Buradan hareketle herkesin ırk, renk, cinsiyet, dil, din, siyasi veya diğer herhangi bir milli veya içtimai menşe, servet, doğuş veya herhangi diğer bir fark gözetilmeksizin eşitliğine ve özgürlüğüne inanmaktadır. İndigo Dergisi, Türkiye Cumhuriyeti çıkarlarına ters düşen; milli haysiyetimizi ve değerlerimizi karalayan, küçümseyen ya da bunlara zarar verebilecek nitelikte hiçbir yazıya yer vermez. İndigo Dergisi herhangi bir çıkar grubu, ideolojik veya politik hiçbir oluşumun parçası değildir.