Türkiye’nin Basın Özgürlüğü karnesi

Bugün takvimlerden 3 Mayıs Uluslararası Basın Özgürlüğü Günü. Dünyanın dört bir yanında kutlamalar ve toplantılar düzenlenmekte. Bu özel gün ise Türkiye’de buruk kutlanıyor. “Basının özgür olmadığı ülkeler” arasında gösterilen Türkiye’de, hükümeti eleştiren gazeteciler hapse girme veya işini kaybetme tehlikesiyle karşı karşıya kalıyor.

Türkiye’nin basın özgürlüğü karnesi

Birleşmiş Milletler, 1993 yılında özgür ve bağımsız bir basın için 3 Mayıs’ı “Dünya Basın Özgürlüğü Günü” olarak kabul etti. Fakat bugün gelinen nokta basının hiç de özgür olmadığını ortaya koymaktadır. Özellikle Türkiye en belirgin düşüşün yaşandığı ülkelerin başında gelmektedir.

Türkiye, sansür ve baskı politikaları nedeniyle basın özgürlüğünde dünyanın en kötü sicile sahip ülkelerinden biri olarak gösteriliyor. Hükümeti eleştirdiği için onlarca gazetecinin hapse atıldığı, yüzlercesinin işsiz kaldığı, binlercesinin tazminat davaları ile muhatap olduğu Türkiye’de sosyal medya üzerinden hükümeti eleştirenler bile cezai işlemler ile karşı karşıya kalabiliyor.


Freedom House (Özgürlük Evi): En hızlı gerileyen 3’üncü ülke “Türkiye”

Basın özgürlüğü konusunda çalışmalar yapan ABD merkezli düşünce kuruluşu Freedom House örgütünün raporunda Türkiye; sansür, bilişim denetimi ve siyasi propaganda alanında yeni ve etkili yöntemlerin geliştirildiği, aynı zamanda muhalefetin baskıcı yasalarla sindirildiği ülkeler arasında gösterildi.

Ayrıca, Freedom House yayınladığı yıllık raporunda Türkiye’yi ‘basının özgür olmadığı ülkeler’ arasında gösterdi.

RSF (Sınır Tanımayan Gazeteciler Örgütü): Türkiye, 180 ülke içinde 151. sırada yer alıyor

Basın özgürlüğünü savunan uluslararası sivil toplum kuruluşu Sınır Tanımayan Gazeteciler Örgütü’nün (RSF) ‘2016 Dünya Basın Özgürlüğü Endeksi’ raporuna göre ise Türkiye 180 ülke arasında 151. sırada yer aldı. RSF, raporunda Türkiye’nin haber alma özgürlüğü, sansür ve yayın yasağı gibi alanlarda gerilediği ifadelerine yer verdi. Bu gerilemelere örnek olarak internet sansürünün ağırlık kazanması, eleştirel gazetecilerin işlerine son verilmesi veya haklarında davalar açılması ile bir takım konularla ilgili getirilen yayın yasaklarını gösterdi.

Türkiye’nin basın özgürlüğü karnesi

Türkiye’nin basın özgürlüğü sicili oldukça kötü gözüküyor


Türkiye, uluslararası kuruluşlar tarafından sansür ve baskı politikaları nedeniyle basın özgürlüğünde dünyanın en kötü siciline sahip ülkeler arasında gösteriliyor.

Türkiye “Özgürlük” çatısı altında ‘Kısmen Özgür’, “Basın Özgürlüğü” çatısı altında ‘Özgür Değil’, ‘İnternet Özgürlüğü” çatısı altında ise ‘Kısmen Özgür’ olarak değerlendiriliyor.

Ayrıca Türkiye’nin Avrupa ülkeleri arasında “basını özgür olmayan” tek ülke olarak yer alması da oldukça dikkat çekiyor.

Türkiye’de basına uygulanan sansür hep var olsa da, özellikle son birkaç yılda basın ve basın çalışanlarına uygulanan baskılar gün geçtikçe artmakta. Türkiye’de her daim olduğu gibi bu dönemde de mevcut yönetim anlayışı ile ters düşen basın ve yayın organları çeşitli tehlikelerle karşı karşıya kaldıkları gibi, basın çalışanları ve gazeteciler de benzer tehlikelere maruz bırakılıyor.

En fazla sansür uygulanan 10 ülke ise Afrika ile Asya’da yer alıyor

Sınır Tanımayan Gazeteciler Örgütü verilerine göre en fazla sansür uygulanan ülkeler listesi şu şekildedir:

  1. Eritre
  2. Kuzey Kore
  3. Türkmenistan
  4. Suriye
  5. Çin
  6. Vietnam
  7. Sudan
  8. Laos
  9. Cibuti
  10. Küba

En özgür 10 ülke ise Kuzey Avrupa’da yer alıyor

Sınır Tanımayan Gazeteciler Örgütü verilerine göre en özgür ülkeler listesi şu şekildedir:

  1. Finlandiya
  2. Hollanda
  3. Norveç
  4. Danimarka
  5. Yeni Zelanda
  6. Kosta Rika
  7. İsviçre
  8. İsveç
  9. İrlanda
  10. Avusturya

Sonuç olarak, acilen; örgütlü, özgür ve bağımsız bir basına ihtiyacımız var


Kimsenin düşünce ve ifadelerinden dolayı yargılanmadığı, hapishanelerde özgürlüğünün kısıtlanmadığı ve her türlü baskı ve sansürden uzak, sesimizi daha özgürce duyuracağımız bir dünya dileği ile “3 Mayıs Dünya Basın Özgürlüğü Günü” kutlu olsun.


Görkem Barındık
1993 yılında Ankara’da doğdu. Süleyman Demirel Üniversitesi Radyo ve Televizyon Programcılığı bölümünde ön lisans; Akdeniz Üniversitesi Gazetecilik bölümünde lisans eğitimini tamamladı. Akabinde Akdeniz Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Gazetecilik Ana Bilim Dalı'nda “Dijitalleşen Medya ve Yarattığı Yeni Şiddet Alanı: Dijital Şiddet” başlıklı tezini tamamlayarak yüksek lisans programından mezun oldu. Şu an hâlihazırda doktora eğitimi için hazırlanmaktadır.