Zaman, neden bazen bir türlü geçmek bilmezken bazen saatler adeta ışık hızıyla ilerler? Mutluyken ya da stresli bir dönemde zamanı farklı hissedip algılamamızın nedeni nedir? Beynimiz zamanı nasıl kodlar ve zamanın görsel algısı nasıl oluşur?
Boğaziçi Üniversitesi öğretim görevlisi Yrd. Doç. Dr. İnci Ayhan, farklı duygu durumlarında zamanı neden farklı hissettiğimize dair değerlendirmelerde bulundu:
Zaman algısı araştırmaları
Zaman algısına yönelik araştırmaların ivme kazanması ancak son 15-20 yılda gerçekleşti. Bunun öncesinde bilim insanları daha çok uzam-mekân algısına odaklanmış idiler. Bugünse, bilim dünyasında dış dünyadan gelen sinyallerin zamansal ve uzamsal boyutlarının ilişki içerisinde olduklarının ve sistemde birinin nasıl işlemlendiğini anlamadan diğerinin nasıl işlemlendiğinin de tam olarak anlaşılamayacağının farkındalığı oluşmuş durumda.
Doktoram sırasında yürüttüğüm araştırmaların sonuçları, duyu sistemlerinin daha ilk aşamalarında bile zaman algısının işlemlenmesine yönelik mekanizmaların var olabileceğini göstermektedir. Bu çerçevede, görsel sistem özelinde zaman da, tıpkı renk, hareket, ya da form gibi uyaranın bir özelliği olup, retinadan itibaren işlemlenmeye başlanıyor olabilir. Böyle bir kuram zamanı soyut bir kavram olmaktan çıkarıp, duyu organlarının işlemleyebildiği bir sinyal olarak ele alır. Zaman algısındaki değişimleri yaratan kimi zaman korteks altı duyusal işleyişler olabilmektedir. Ancak duyguların zaman algısı üzerindeki etkileri de yadsınamaz.
Örneğin, bir tehlikeyle karşılaşıldığında zaman sanki genişlemiş, “hızlanmış” gibi algılanır. Bu durumun, organizmanın tehlikeye karşı bir an önce harekete geçmesini tetiklemek için evrildiği düşünülmektedir. Bir aslanla burun buruna gelen kişi “Saniyeler geçti ben hala kaçmaya başlamadım!” diye düşünürken aslında karşılaşmadan o yana sadece tek bir saniye geçmiş olabilir.
Heyecanlandığımızda zaman hızlanıyor
Duygu durumunun, stres düzeyimize, hormon seviyelerimizden, vücut sıcaklığımıza, ne denli uyanık olduğumuzdan dikkatimizi belli bir işe ne kadar verdiğimize kadar pek çok etmenin zamanı nasıl algıladığımızda farklılık yaratabileceğini belirten Ayhan, “Heyecanlandığımızda, dikkatimizi süresine yönelik yargıda bulunacağımız uyaranlar üzerinde yoğunlaştırdığımızda, âşık olduğumuz kişinin gözlerine baktığımızda, ya da korktuğumuzda içsel saatin salıngacının normal seyrine nazaran görece
daha fazla tik ürettiği düşünülmektedir. Yapılan çalışmaların sonuçlarından öyle anlıyoruz ki zaman, beynin farklı alanlarına yayılmış farklı mekanizmalarca işlemlenmektedir” dedi.
Yaş ile birlikte zaman algısı değişiyor
Hayatımızdaki yeniliklerle ilgili durumlarda zamanı olduğundan farklı algıladığımıza dikkat çeken Ayhan, yaşla birlikte zamana dair algıda değişimler olduğuna dikkat çekerek şunları ekledi: “Yeni insanlarla tanıştığımız, yeni mekânlara girdiğimiz, yeni bir uğraşla tanıştığımız zamanlarda vakit görece genişler, bir halk deyişiyle günler bereket kazanır. Hayatı rutine binmiş, sürekli aynı işle meşgul kişiler ise günlerin geçip gidiverdiğini zamanın sanki kum tanecikleri gibi ellerinden kayıverdiğini hissederler.
İçsel saat kuramı, yeniliklerin getirdiği zamansal uzamayı dikkat ile açıklar. Yeni ve beklenmedik bir uyaranla karşılaştığımızda ona daha fazla dikkat verir, daha uyanık bir zihin durumuna geçeriz. Bu bağlamda yaşla da zaman algısında farklılaşmalar oluşur. Hayatta bizleri şaşırtan şeyler azaldıkça, aldığımız yaşlarla beraber çevremizde olup biten olaylara karşı alışkanlık ve aşinalık geliştirdikçe takvim yaprakları da daha hızlı düşmeye başladı gibi algılanır”.