Beyin ölümü gerçekleşen kadın 4 ay sonra doğum yaptı

Portekiz’de 4 ay önce beyin ölümü gerçekleşen hamile bir kadın doğum yaparak sağlıklı bir bebek dünyaya getirdi. Doğum, gebeliğin 32. haftasında sezaryen ile gerçekleştirildi.

Beyin ölümü gerçekleşen kadın 4 ay sonra doğum yaptı

Doktorlar Salı günü Portekiz’in başkenti Lizbon’da bir hastanede doğan 2,35 kg ağırlığındaki erkek bebeğin sağlığının iyi olduğunu bildirdiler. Bebeğin annesi beyin kanaması geçirmiş ve 20 Şubat’ta beyin ölümünün gerçekleştiği açıklanmıştı. Makinelere bağlı olan annenin beyin ölümü gerçekleşmiş olmasına rağmen dört ay boyunca hamilelik süreci devam ettirildi.

Ancak yapılan testlerde anne karnındaki bebeğin sağlıklı olduğu belirlendikten sonra, babanın da onayıyla hamileliğin sürmesine karar verildi. Annenin hâlâ yaşam destek cihazına bağlı olup olmadığı konusunda bir açıklama yapılmadı. Portekiz’de ilk kez bir bebeğin beyin ölümü gerçekleşen bir kadının rahminde bu kadar uzun süre yaşadığı bildiriliyor. (BBC Türkçe)


Beyin ölümü nedir?

Beyin ölümü, tüm beyin fonksiyonlarının geri dönüşsüz kaybıdır. İlk olarak 1968 yılında Harvard’da tanımlanmış ve beyin ölümü kriterleri Harvard Kriterleri olarak yerleşmiştir. Bu nedenle Beyin ölümü tanısı dünyanın her yerinde aynı standartlarda konur.

Travma ya da hastalık nedeniyle, beyin ödemi ya da hipoksi (dokuların oksijensiz kalması) sonucu beyninin nekrozu (hücre ölümü) halinde, beyin fonskiyonlarını yapamaz hale gelir.

Bu durumda bilinç kaybolur, refleksler büyük oranda kaybolur ve ek olarak beyin sapının da hasarı ile kendiliğinden solunum durur, göz bebekleri büyür ve EEG aktivite kaybı görülür. Genel olarak baş ya da kalp gibi hayati organlara gelen ağır darbeler, yaralanmalar, kan kaybı, şok, oksijensizlik, ödem vb. durumlarda gerçekleşir.


Tanıyı esas olarak 4 branştan oluşan beyin ölümü tespit kurulu koyar. Kurul; nöroloji, nöroşirürji, anestezi ve kardiyoloji uzmanlarından oluşur. Bu tanının konması, geri dönüşü mümkün olmayan bir ölüm sürecinin başladığı anlamına gelir. O sırada kalp çarpıyor, solunum makineler yardımıyla sürdürülüyor olsa bile beynin kalıcı hasar gördüğü ve kişinin yaşama geri dönme olasılığının kalmadığı kabul edilmiş olur. Eğer yakınlarının da itirazı yoksa organları başka bir insana nakledilebilir.Ayrıca beyin ölümü esnasında lazarus refleksi görülür.

Beyin ölümünün tanısı ve buna bağlı olarak organ bağışı birçok ülkede yasalarla standardize edilmiş, kesin kurallara kanıtlara dayalı kurul kararlarına bağlanmıştır. Fakat halk arasında konu iyi bilinmedigi için birçok spekülasyon ortaya çıkmaktadır. Oysa tamamen bilim dünyasının, bilim adamlarının belirledigi prensiplere bağlı olarak işleyen bir tanı süreci söz konusudur. Beyin ölümü kişinin artık yaşama dair neredeyse hiç fonksyonunun kalmadığına dair bir belirteçtir. Kalp durmasa bile kişinin tekrar hayata döndürülmesi imkânsızdır.

Türkiye’de beyin ölümü tanısı nasıl konuyor?

Türkiye’de organ nakli ve doku nakli hizmetleri yönetmeliğine göre beyin ölümü tanısı şunları içeriyor:

  • Komanın nedeninin belirlenmiş olması
  • Beyin hasarının yaygın ve geri dönüşüsüz olduğunun belirlenmiş olması,
  • Santral vücut ısısı ≥32 °C olması,
  • Hipotansif şok tablosu olmaması,
  • Komadan geriye dönüşüm sağlanabilecek ilaç etkileri ve intoksikasyonların dışlanmış olması,
  • Beyin hasarından bağımsız şekilde klinik tabloyu açıklayabilecek metabolik, elektrolit ve asit-baz bozukluklarının olmaması.

Birinci fıkrada yer alan tüm koşulların tespiti halinde beyin ölümünün tanısı için aşağıdaki hususlar aranır:

  • Derin komanın olması (Tam yanıtsızlık hali; Santral ağrılı uyaranlara motor cevap alınamaması),
  • Beyin sapı reflekslerinin alınmaması;
  1. Pupiller parlak ışığa yanıtsız, orta hatta ve dilatedir (4-9 mm),
  2. Okülosefalik ve okülovestibuler refleks muayenesinde göz hareketlerinin yokluğu,
  3. Kornea refleksi yokluğu,
  4. Faringeal ve trakeal reflekslerin yokluğu.
  • Spontan solunum çabasının bulunmaması ve apne testinin pozitif olması.

İtalyan adam kafa travmasından sonra Fransız olarak uyandı


Editor
Haber Merkezi ▪ İndigo Dergisi, 19 yıldır yayın hayatında olan bağımsız bir medya kuruluşudur. İlkelerinden ödün vermeden tarafsız yayıncılık anlayışı ile çalışmaktadır. Amacı; gidişatı ve tabuları sorgulayarak, kamuoyu oluşturarak farkındalık yaratmaktır. Vizyonu; okuyucularında sosyal sorumluluk bilinci geliştirerek toplumun olumlu yönde değişimine katkıda bulunmaktır. Temel değerleri; dürüst, sağduyulu, barışçıl ve sosyal sorumluluklarının bilincinde olmaktır. İndigo Dergisi, Türkiye’nin saygın İnternet yayınlarından biri olarak; iletişim özgürlüğünü halkın gerçekleri öğrenme hakkı olarak kabul etmekte; Basın Meslek İlkeleri ve Türkiye Gazetecileri Hak ve Sorumluluk Bildirgesi’ne uymayı taahhüt eder. Ayrıca İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi’ni benimsemekte ve yayın içeriğinde de bu bildiriyi göz önünde bulundurmaktadır. Buradan hareketle herkesin ırk, renk, cinsiyet, dil, din, siyasi veya diğer herhangi bir milli veya içtimai menşe, servet, doğuş veya herhangi diğer bir fark gözetilmeksizin eşitliğine ve özgürlüğüne inanmaktadır. İndigo Dergisi, Türkiye Cumhuriyeti çıkarlarına ters düşen; milli haysiyetimizi ve değerlerimizi karalayan, küçümseyen ya da bunlara zarar verebilecek nitelikte hiçbir yazıya yer vermez. İndigo Dergisi herhangi bir çıkar grubu, ideolojik veya politik hiçbir oluşumun parçası değildir.