Bir Alevi ölünce salası verilirken “cemevi” diye bir kavram geçmeyecekmiş. Bunu kim diyor? İmam diyor. İmama kim emir vermiş? Diyanet… Peki sen ne iş yaparsın Diyanet?!
Diyanet sen ne iş yaparsın?!
Konuşma diyorlar…
Biraz sus, bu kadar iktidarı eleştirme diyorlar. Dini konular üzerine bu kadar ağır eleştirilerde bulunma diyorlar…
Hadi konuşma, hadi yazma, hadi sus bakalım susabilirsen!
Dilim döndüğünce yazacağım, aklım erdiğince de yazmaya devam edeceğim…
Bu uğurda bizi yine fişlesinler, umurumuzda değil!
Soruyorum, bu Diyanet İşleri Başkanı ne iş yapar?
Diyanet Başkanlığı mıdır nedir, bu kurum ne iş yapar?
Diyanetin başında bulunan adam Mehmet Görmez; zaten neyi gördü ki toplumdaki olan biteni görsün, görsünler?!
Önceden Şeyhülislamlar, sarayın en büyük destekçisiydiler. Bugün de bir farkları yok açıkçası!
Osmanlı’da akıl almaz, saçma sapan, insanlık dışı fetvaları ile güya dini emir diye insanların ölümlerine fetva yayınladılar…
Neden insanların diyorum ki kardeşim, neyden, niçin korkacağız?! Açık açık yazıyorum özellikle Alevi kesimin katledilmesi için akıldan uzak, gerçeği yansıtmayacak fetvaları ile Alevilerin katledilmelerine önayak oldular.
Bir kesim şimdi “Sen ne diyorsun kardeşim?” diyebilir!
İsteyenler Ebussuud ve Müftü El Hamza’nın nasıl fetvalar verdiğini araştırabilir.
Bu topraklarda yüzlerce yıldır yaşayıp ezilen, hor görülen, ötekileştirilen, katliama uğrayanlar hep onlar oldu.
Bu topraklarda Alevilere bir türlü sıcak bakılamadı. “Eşit yurttaşlık” kavramı sadece sözde oldu, özde bir türlü gerçekleştirilemedi. Aleviler için altı bir türlü doldurulamadı bu iki kelimenin…
Ne hikmetse bir türlü hazmedilemedi onlara.
Hani bir söz vardır: “Gelen vurdu, giden vurdu!” diye…
Durum aynen böyle Aleviler için. Gelen, giden hangi siyasi iktidar olsa Alevilere ‘sizin yanınızdayız’ dedi.
Sonuç hep hüsran!
Neyse, neymiş efendim? Alevilerden ölen biri olursa, salası verilirken “cemevi” diye bir kavram geçmeyecekmiş.
Bunu kim diyor? İmam diyor.
İmama kim emir vermiş? Diyanet…
“Diyanet sana ne!” desek az, senin şu ülkede varlığının ne olduğunu anlamak zor!
Anlamıyorum güzel kardeşim, anlamıyorum!
Sana “Alevilerle evlenilebilir mi?” diye sorarlar, “Müslümanlarla evlenilebilir” diyorsun.
Bu ülkede Alevi biri ölür, imamlara “cemevi” kavramını yasaklarsın.
Ancak mesele para olunca adamların vergilerini bir güzel alırsınız, Alevilerin ibadet yerlerini kabullenmez, adamları yok sayarsınız!
Senin emrine girdiğin adamların vermiş olduğu milyon liralık aracın parasında Alevilerin de alın teri vardır unutma!
Sana emir veren adamın deyimi ile “Eyyy Diyanet!”
Genç bir kadın, bu ülkede öğretim görevlisi olmuş, o kadar eğitim almış Alevi Cansu Külekçi‘nin ibadet yeri olan cemevi yine bu ülkede ötekileştirildi; hayatını kaybetti, ibadet yerini, bu ülkenin siyasi iradesi Diyaneti tanımıyor!..
Nüfusu 15 – 20 milyonu bulan bir kitleyi nasıl yok sayacaksınız?!..
Şimdi, ‘Bu ülkede eşit yurttaşlık var’ diyenin alnını karışlarım!
Bu ülke, hep söylerim Alevileri bir türlü sevmedi; sevmediğinden bu kadar katliamlar oldu, insanlar diri diri yakıldılar.
Bu ülkenin harcı, mayası, hamuru Alevilerdir!
Sen kimsin ki “cemevi” kavramını yasaklarsın, imamlara söyletmezsin?!
Hadi oradan!
Sen Alevileri takmıyorsan, tanımıyorsan, senin verdiğin vaazları kim takar, kim umursar!
Sen ancak ve ancak siyasi iradenin tahakkümüne girmiş bir kurumsun! Aleviler için başka da bir işe yaramazsın!
O yüzden söylesene; sen ne iş yaparsın?!
***
Ne olmuştu?
Diyanetten imamlara SMS’le ayrımcılık mesajı
İzmir’in Yamanlar semtinde hayatını kaybeden Alevi Cansu Külekçi’nin salasının verilmesi için yakınları, Bilali Habeşi Cami’ne gitti. Ancak cami imamı, Diyanet’ten talimat aldıklarını sala verirken cenazenin “cemevi”nden kalkacağını anons edemeyeceğini söyledi.
Kırklareli Üniversitesi’nde öğretim görevlisi olan 30 yaşındaki Cansu Külekçi, 4 yıldır tedavi gördüğü kanser hastalığından İzmir’de hayatını kaybetti. Alevi olan Cansu Külekçi’nin yakınları, Nafiz Gürman Mahallesi’ndeki Bilali Habeşi Cami’ne gitti ve sala verilmesini istedi.
Cami imamı: Cemevi dememiz yasak
Ancak iddiaya göre cami imamı K.K., salayı verebileceğini, cenazenin kalkacağı yerin adresini de söyleyebileceğini, ancak ‘cemevi’ sözünü kullanamayacağını söyledi. K.K.’nin bunun gerekçesi olarak ise Diyanet İşleri Bakanlığı’ndan kendilerine gönderilen cep telefonu mesajını gösterdiği belirtildi.
Duruma tepki gösteren Külekçi’nin yakınları, üç cami imamının da aynı mazereti sunması üzerine, salayı verdiremeden Yamanlar Cemevi’nden Cansu Külekçi’nin cenazesini kaldırmak zorunda kaldı. Cansu Külekçi’nin yakını Serkan Çoban, “Üç camiyi gezdim, aynı yanıtı aldım. 15 Mayıs’ta böyle bir talimat gelmiş. Bu toplumları ayrıştıran bir karardır” dedi.