Gezi olayları nedir biliyor musunuz?

Gezi olaylarına koca bir ülkenin nasıl sürüklendiğini, halkın isyan aşamasına adım adım nasıl getirildiğini merak ediyorsanız ben size şöyle güzel güzel anlatayım…

geziye-giden-yol

Gezi olayları nedir biliyor musunuz?

Her işe karışan, her şeyi bilen, her konuda fikri olan bir tek adamın,

Liderlerinin talimatı ile parmak kaldırıp indiren koca bir meclisin,


Ne kadar saf olduğunu sonradan itiraf etmek zorunda kalan bir iktidarın,

Ancak kendine muhalefet edebilen bir ana muhalefetin,

İktidarın koltuk değneği olan bir yavru muhalefetin,

Her seçimde tongaya düşmekten bir türlü kurtulamayan etnik muhalefetin,

Kendisini o makama taşıyan kişilere karşı kendini borçlu hisseden makam sahiplerinin,

Boynuna asılan Afyon sucuğuna bile reaksiyon gösteremeyen bir komutanın,

Bir imamın kurduğu çeteye esir olan koca bir ordunun,

Bir milletvekili çocuğunun karşısında sebilhane maşrapası gibi duvar dibine dizilmeyi sineye çeken bir polis örgütünün,

Gizlice silah taşımaktan bile aciz bir istihbarat örgütünün,

Şehitlik açabilecek kadar pervasızlaşmış bir terör örgütünün,

Asker, akademisyen ve gazetecilerden oluşturulmuş yaş ortalaması 58 olan bir başka terör örgütünün (!)

Cemaatin militanı olmuş komplocu yargı mensuplarının,

Sessizleştirilmiş, pısırıklaştırılmış, hiçbir şeyi görmeyen ve duymayan bir medyanın,

Sindirilmiş, liseleştirilmiş üniversitelerin,

Maddi çıkar peşinde koşan sermaye gruplarının,


İşçi ölümlerine bile ses çıkarmayan, iktidarın taşeronu olmuş sendikaların,

Her türlü sansürü sineye çeken sanat çevrelerinin,

Milletin orasına burasına nasıl koyacağını ağzı sulana sulana anlatan, yeşil düşmanı görgüsüz müteahhitlerin,

Kendi toprağında ikinci sınıf insan konumuna düşürülmüş koca bir milletin,

Muhafazakarlaştırılmış bir toplumun,

Neye inandığı önemsenmeyen inanç gruplarının,

Fıtrat gereği erkeklerle eşit görülmeyen kadınların,

Kaç çocuğu, nasıl doğuracağına karar verilmiş annelerin,

Geleceğinden endişeli gençlerin,

Simit satan öğretmenlerin,

Hayalleri ellerinden alınmış öğrencilerin,

Çapulcu damgası yemiş, ülkenin parlak neslinin,

Gazı alınmayan, ötekileştirilmiş, duyguları önemsenmeyen, sürekli horlanan, sürekli azarlanan bir halk kesiminin,

Hala darbe paranoyasını üzerinden atamamış diğer bir halk kesiminin,

Ülkeyi getirdiği son noktadır.

Diktatörlüğe heves edenler bedelini her zaman ağır öderler. Bizim mangalcı toplum pek bilmez ama demokrasi, halktan daha fazla, asıl liderler için bir teminattır. Gezi olayları gerçek bir diktatörün olduğu ülkede yaşansaydı; o herif, ya yurt dışına kapağı zor atmış ya da atamayıp linç edilmişti.


Haydi Mussolini ve Hitler‘i halk ayaklanması ile gitmedikleri için ayrı bir yere koyalım! Ama Kaddafi, Çavuşescu (Çavuşesku) ve Şah Pehlevi’nin başına gelenler daha dün gibi hatırımızda. Olacaklar badem bıyıklı dümbelekleri pek endişelendirmez. Onlar nasıl olsa tapılacak başka efendiler kendilerine bulurlar. Ben asıl dolduruşa getirilen diktatör heveslileri için endişeleniyorum.

‘Gezi Parkı’ olayları: Gün gün neler yaşandı?


Taner Erim
1966 yılında İstanbul'da doğan yazar, Cerrahpaşa Tıp Fakültesi'nden mezun olmuştur. Hava Kuvvetlerinin çeşitli birimlerinde hekim olarak görev yaptıktan sonra 2010 yılında emekli olmuştur. Halen özel sektörde kulak burun boğaz uzmanı ve bir yüksek öğretim kurumunda öğretim görevlisi olarak çalışmakta olan yazarın ilgi alanları siyasi tarih, sinema ve motosiklettir.