İran, ambargoya rağmen 425 milyar doların üstündeki gayri safi yurtiçi hasılası ile Birleşik Arap Emirlikleri’ne yakın konumda. 80 milyon nüfuslu ülke 250 milyar dolarlık yatırım fırsatını içinde barındırıyor. İran’da gelecek vaat eden 12 büyük sektörün fırsat ve riskleri…
KPMG Türkiye Yönetim Danışmanlığı Bölüm Başkanı Kaveh Taghizadeh, rapordan detaylar aktardı. Yaklaşık 80 milyon nüfuslu İran’ın güçlü iç talebe sahip olduğunu belirten Taghizadeh, ülke ekonomisiyle ilgili çerçeveyi şöyle çizdi:
“Tahran Borsası’nda işlem gören yaklaşık 370 şirketin hisseleri 8 milyon civarında İranlı tarafından işlem görüyor. Yaptırımlar İran ekonomisini çok olumsuz etkilediyse de İran’ın GSYİH’si halen 425 milyar doların üzerinde ve neredeyse Birleşik Arap Emirlikleri’nin GSYİH’sine eşit. İran doğal kaynaklar açısından zengin bir ülke. GSYİH’nin yüzde 15’nin petrol yüzde 50’sinin ise hizmet sektöründen geldiği düşünüldüğünde, oldukça çeşitlilik kazanmış bir ekonomisi olduğu söylenebilir. İran, otomobil üretimi gibi (yılda 1 milyondan fazla araç üretilebiliyor) güçlü ve köklü sektörlere sahip.”
İşte İran pazarındaki sektörler ve fırsatlar:
Petrol ve doğal gaz:
İran, dünyanın en büyük ikinci doğal gaz rezervine, aynı zamanda dünyanın en büyük dördüncü petrol rezervlerine sahip. Petrol İran için eskiden beri önemli bir gelir kaynağı olduysa da yaptırımlar nedeniyle İran’ın petrol arzında önemli düşüşler yaşandı. Yaptırımların kaldırılmasıyla birlikte İran’ın petrol ihracatının artması bekleniyor. Daha yüksek üretim hacimlerine ulaşmak için, İran’daki rafinerilere ciddi yatırımlar yapılması gerekiyor. Özellikle üretime dönük endüstride modern teknoloji transferine ihtiyaç duyuluyor. Diğer yandan, devasa rezervlerine rağmen İran doğal gaz üretiminde yurt içi talebi karşılamakta zorlanıyor. Ancak, 2015 yılında Güney Pars doğal gaz sahasındaki yeni üretim sahalarının tespiti sonucunda, İran’ın doğal gaz üretimi önceki yıllara kıyasla daha yüksek bir büyüme kaydetti. İran, Türk şirketlerine, özellikle dağıtım konusunda, downstream (satışa dönük) sektöründe önemli fırsatlar sunuyor. Türk firmaları, ABD’li ve Avrupalı şirketlerle İran pazarında satışa dönük (down-stream) faaliyetlerde ortaklık yürütebilirler.
Petrokimya:
İran, petrol dışı sektörlere ve ekonomiye büyük katkı potansiyeli nedeniyle petrokimya sektörünü stratejik görüyor. Uygulanan sıkı yaptırımlara rağmen; 2000’li yılların başında 9 milyon ton seviyesinde olan temel kimyasallar, polimerler, gübre ve aromatikler gibi toplam petrokimyasalların üretim kapasitesi 60 milyon ton seviyelerine ulaştı.
Bölgede petrokimya üretiminde başı çeken iki ülke Suudi Arabistan ve İran…
Yaptırımların kaldırılması, doğal gaz sahalarının daha aktif hale gelmesine, hem yeni etilen üretim yatırımlarının oluşmasına hem de yeni polimer üretim kapasitesinin gelişmesine imkan tanıyacak. Avrupa pazarının ambargolar nedeniyle daralmasıyla, İran ihracatı Çin ve Hindistan’a yöneldi. Gelişen İran ekonomisiyle, önemli bir hedef pazarın da Türkiye olması bekleniyor.
Enerji:
Mevcut Kurulu kapasitesi yaklaşık 75 GW olan İran elektrik üretimi, büyüme trendinde. 2014-15 yılında 272 terawatt saat (tWs) elektrik üreten İran, net ihracatçı olmasına rağmen, yüksek ve dalgalı seyreden yurt içi talep nedeniyle elektrik ithalatına yüksek bir bütçe harcıyor.
İran hükümeti, 2021 yılına kadar hedeflediği 100 GW kapasiteye ulaşabilmek amacıyla, önümüzdeki 20 yıl için 800’den fazla proje planlıyor. Ayrıca kırsal alanların alt yapısını geliştirmek amacıyla yenilenebilir enerji kaynaklarına yatırım yapma konusunda oldukça istekli. Özel şirketler, modernizasyon ve yeni tesis yatırımları için teşvik ediliyor, bürokrasi hafifletiliyor.
Otomotiv:
Ortadoğu’nun en büyük otomotiv endüstrisine sahip olan İran, dünyanın da en büyük 20 otomobil üreticisi arasında bulunuyor. Ülkenin en büyük ikinci sektörü olan otomotiv, GSYİH’nın yüzde 10’unu oluşturuyor. Yaptırımlardan oldukça etkilenen otomotiv sektöründe 2020’ye kadar satışların 2014’teki seviyelerini neredeyse ikiye katlayarak 2 milyona ulaşması muhtemel görünüyor. Çinli otomobil üreticileri yabancı rakiplerine kıyasla daha güçlü konumda olsalar da İran pazarı orta vadede özellikle yedek parça ve aksesuar alanında Türk otomotiv sektörü için oldukça cazip bir pazar olma potansiyeline sahip.
Madencilik:
Zengin maden kaynakları bulunan İran, dünyanın en büyük bakır, çinko ve demir cevheri rezervlerinden birini barındırıyor. Faaliyette olan 6.000 madendeki, kanıtlanmış toplam rezerv yaklaşık 43 milyar ton civarında ve yaklaşık 700 milyar dolar değerinde. Ancak yaptırımlar nedeniyle ileri teknolojiye ve bilgi birikimine ulaşılamaması sektörün geri kalmasına yol açmış. İran hükümeti, madencilik sektörünün yüzde 90’ını, doğrudan ya da çeşitli şirketler aracılığıyla dolaylı olarak kontrolünde tutuyor. Gelecek dönemde ise hükümet, FIPPA aracılığıyla yabancı yatırımcılara yüzde 80 ila yüzde 100 arasında vergi muafiyetleri tanıyarak bu sektöre yabancı yatırımı çekmeyi hedefliyor.
Perakende:
Bağımsız ve küçük ölçekli bakkal/marketlerin hakimiyetinde olan perakende sektörünün; yaptırımlar sonrasında, uzun vadede organize mağazalardan oluşan bir yapıya dönüşmesi bekleniyor. Geleneksel dağıtım ağı modernleşmeyi sınırlayıp, fiyatlamayı etkiliyor. İran hükümeti kayıt dışı ticareti azaltmayı hedefliyor. Perakende sektörünün 2019’a kadar yüzde 18 ortalamayla büyümesi ve 2020’de 202 milyar dolara; gıda dışı perakendeninse 2021 yılında 93 milyar dolar büyüklüğe ulaşması öngörülüyor. İran perakende sektörü Türk markalar için önemli fırsatlar sunsa da doğru işbirlikleriyle pazara girmek gerekiyor.
İnşaat ve altyapı:
Yaptırımlar, tüketicilerin satın alma gücünü ve konut fiyatlarını etkilediğinden, sektör zayıflamış durumda. Demiryolları, metro hatları, rafineriler ve diğer temel altyapılar revize edilememiş. İran’da altyapı inşasına ve artan genç nüfus için uygun fiyatlı konutlara ihtiyaç duyuluyor. Mehr projesiyle özellikle düşük gelir grubuna yönelik çeşitli konutlar inşa eden hükümet yoğun talebi karşılayamadı.
JCPOA’nın imzalanmasıyla İran, yabancı şirketleri, ülkedeki inşaat projelerine çekebilmek amacıyla bazı ülkelerle mutabakat anlaşmaları imzaladı. Başlıca projelerin havalimanı, demiryolu ve metro modernizasyonu olması bekleniyor. Yine de ulusal projelere girmek hâlâ bazı riskler barındırıyor. Geçmişte de Türk şirketleri bu sektördeki yatırımlarında önemli bürokratik zorluklarla karşılaşmıştı.
İnşaat malzemeleri:
İran inşaat malzemeleri sektörü önemli bir potansiyele sahip. İran, zengin doğal kaynakları ve ucuz iş gücü sayesinde, çimento ve seramik gibi enerji yoğun sektörlerde Türkiye gibi ülkelerden çok daha ucuza üretim yapıyor. İran’ın Türkiye’nin ihracat yaptığı pazarlara ve Türkiye’nin iç pazarına ağırlıklı çimento olmak üzere inşaat malzemeleri ihraç etmesi rekabete neden oluyor.
Makine:
İran makine sektörü 12.2 milyar dolarlık ithalat hacmine sahip. Sektör 2012-13 döneminde GSYİH’ye yüzde 4.4’lük katkı yaptı. Önümüzdeki dönemde, yabancı yatırımları ülkeye çekerek sanayi modernizasyonunun itici güçlerinden biri olabilir.
Türkiye ile İran arasındaki makine ürünleri ticareti ise bu sektörde ikili ticaret hacminin yüzde 97’sinden fazlasını oluşturan Türk makine ihracatına dayanıyor. Yaptırımlar sonrasında, Türk firmalarının İran’a ihracatını artırma potansiyeli yüksek.
Tekstil:
Yurt içi talebe rağmen, yabancı üreticilerle olan rekabet ve yaptırımlar nedeniyle makine yedek parçalarında sıkıntı yaşanması, İran’ın yerli tekstil üretiminde daralmaya neden oldu. Türkiye, BAE ve Çin’in ardından İran’a en fazla tekstil ürünü ihraç eden 3’üncü ülke. Yaptırımların kaldırılması, tekstil sektörü için de fırsatları ve rekabeti birlikte getirecek. Türk tekstil üreticileri açısından bakıldığında, kısa vadede ihracatı artırmaya yönelik en önemli fırsat, Tercihli Ticaret Anlaşması’nın bir sonucu olarak bazı tekstil ürünlerine getirilen düşük gümrük tarifeleri. Ancak, genel olarak tekstil ürünlerine uygulanan tarifeler çok yüksek olduğundan, İran’da üretim yapılması tercih edilebilir.
Turizm:
İran’da 30 yıldan uzun bir süredir yerli otellerin hakimiyetinde olan turizm sektörü, şimdi potansiyeli ve artan ziyaretçi sayısı ile uluslararası otel zincirlerinin ilgisini çekiyor. Öte yandan, istikrarsızlık ve enflasyon sektörü tehdit ediyor. Alkollü içki kullanımının yasak olması ve kredi kartıyla ödeme seçeneğinin bulunmaması önemli dezavantajlar.
Yaptırımların kaldırılmasını takiben, halkın refah seviyesinin artmasıyla birlikte İran’dan Türkiye’ye gelecek turist sayısında da artış bekleniyor.
Sağlık:
Yaptırımlar döneminde ülke, bazı özel tedavi ilaçlarını temin etme konusunda önemli sıkıntılar yaşadı, bu da yurt içi üretimin artmasını tetikledi. İran’ın yerli ilaç üretimi ağırlıklı olarak muadil ilaçlara dayalı olduğundan, gelişmiş ilaçlar konusunda ithalata bağımlılığının kısa ve orta vadede devam etmesi bekleniyor. Tahran yönetimi ise bu bağımlılığı ortadan kaldırabilmek için uluslararası şirketlerden bilgi ve teknoloji transferi yapmayı hedefliyor.
Öneriler…
KPMG Türkiye Yönetim Danışmanlığı Bölüm Başkanı, Şirket Ortağı Kaveh Taghizadeh sektör analizleri doğrultusunda İran konusundaki önerilerini şöyle sıraladı:
– Ekonomik büyüme hedefine ulaşabilmek için yabancı yatırımlara ihtiyaç duyuyor. Bu bağlamda, Tahran yönetimi üç kritik nokta üzerinden yabancı yatırımları değerlendiriyor:
1) İran’ın ekonomik büyüme ve teknoloji transferi anlamında başarıya ulaşabilmek için 250-300 milyar dolarlık yabancı yatırım desteğine ihtiyacı var
2) İran’ın teknolojik altyapı eksikliği dikkate alındığında, teknoloji ve bilgi birikimi transferinde güçlü ülkelerin bu yarıştan galip çıkma şansı daha yüksek
3) Yerel istihdam yaratacak yabancı yatırımcıların şansı daha fazla.
– İş yapmak için zorlu bir pazar… Bu nedenle yabancı şirketlerin İran’a özgü iş ortamını, pazar yapısını ve kültürünü dikkate alarak strateji geliştirmesi gerekir.
– Yatırım stratejisinin; vergi yükü, lojistik/tedarik zinciri yönetimi, izin ve onay süreçleri ve teknolojiye erişim konuları dikkate alınarak detaylı bir şekilde analiz edilmesi önerilebilir.