Halkın istekleri, çıkarları devlet nezdinde öncelikli olmalıdır. Uzun yıllardır tartışıla gelen “Birey, devlet için mi; yoksa devlet, birey için mi?” sorusunda “Devlet, birey içindir” tarafı daha ağırlıklı olmalıdır; ancak bireyin de yapması gerekenler vardır…
Kibarca kalaylıyorum!
Toplumu oluşturan unsur bireydir. Bireylerin oluşturduğu yığın da halkı, milleti oluşturur. Halkın üzerinde de hiçbir güç, irade yoktur.
Öyleyse halkın istekleri, çıkarları devlet nezdinde öncelikli olmalıdır. Uzun yıllardır tartışıla gelen “Birey devlet için mi; yoksa devlet, birey için mi?” sorusunda “Devlet, birey içindir” tarafı daha ağırlıklı olmalıdır…
Geçmiş kültürel normlar bireyin mutluluğunu, huzurunu ve onun devamlılığını kayda değer bulmuş; evrensel temel hak ve özgürlükler de buna göre şekillendirilmiştir.
Toplumun temel dinamikleri olan adalet, hukuk, yaşam hürriyeti de küresel camiada geniş çerçevede tanımlanmıştır.
Ne için, kim içindir? Tabi ki toplumun fertleri için; daha refah, daha üst düzey yaşam kalitesinin gerçekleştirilmesi için…
Tabi bunları ifade ederken de dünya realitesi görmezden gelinemez. Bir yanda küresel güçlerin egemen olduğu emperyalist uygulamalar, gözle görülmeyen ancak gerçekte var olan sınıf ayrımı; diğer yanda ise dünya ekonomisini elinde bulunduran ve gözü doymayan “süper güç” olgusu… Tüm bu olanlar düşünüldüğünde bu olgu, insanın var olmasının asıl nedeni olan mutluluğuna da gölge düşürmektedir.
Evet; devlet, düzen, yargı, özgürlükler bireylerin tarafında olmalıdır; bunun aksi iddia edilemez! Ancak bireyin de; devletin, bir parçası olarak üzerine verilmiş sorumluluklardan kaçmaması, toplumun bir ferdi olarak görev bilincini yerine getirmesi gerekir. Duyarlı vatandaş bilinci, vicdani sorumluluklarını yerine getirmesi, toplumsal gelişime fırsat sağlayan ekonomik desteği…
Bu anlatılanların çerçevesinde bu çizgiler dışında kalan devleti de devletin içinde kimliği olan bireyi de kibarca kalaylıyorum!..
Kimi mi?
Dünya sermayesinde daha çok kazanma duygusuyla savaş çıkarıp silah satan ve masumların ölmesine neden olan iradeyi…
Dünyaya hükmetme düşüncesiyle ekonomik yaptırım, ambargo uygulayan devleti…
Çıkarları doğrultusunda emperyalizme uşaklık eden zihniyeti…
İnsanların ölümlerine neden olan uyuşturucu satıcılarını…
Sınırları dışındaki ülkenin ekonomisine müdahale ederek küresel sermeyenin uşaklığına ortak olan ve insanları sınırlar ötesinde aç bırakan ülkeyi…
Ülkesinden vergi kaçıran, niteliği düşük kişiyi ve buna göz yuman yöneticiyi…
Ülkesini soyan siyasetçiyi…
Siyasi, ekonomik, sosyal rant sağlayan iş adamını…
Öğrencisine tecavüz eden öğretmeni…
Sakal bırakıp, din tüccarlığı yapan insanları…
Dini vakıf kurup çocuklara cinsel istismarda bulunan yapılanmayı; vakfı koruyan zihniyeti…
“6 yaşındaki çocukla evlenilebilir” diyen kara düşünceyi…
Vatandaşı açken kendisi lüks içinde yaşayan bireyi…
Başka ülkelere demokrasi dersi verirken kendi ülkesinde sokaklarda çocuk öldüren düşünceyi…
Vatandaşı yüksek faizlerle borçlandırıp sömüren kapitalist sistemi…
Bu konuları uzatmak mümkündür. Bunları daha da genişletmeden bireylerin daha özgür, huzurlu, mutlu, refah düzeyi yüksek bir toplumda yaşaması dileğiyle…