Merhaba ben kendi ülkemde turistim

“Bu yıl turizm yerlerde” diyorlar. Turist gelmiyormuş. Yalan! Ben bu ülkede yaşayan ama turist olan bir sürü insan tanıyorum. Ben de onlardan biriyim. Bu gidişle turizm patlar benden söylemesi.

Merhaba ben kendi ülkemde turistim

Ne oldum dememeli

Eskiden baya vatandaşıydım ben Türkiye’nin. Herkes öyleydi galiba. Sonra Kürt, Suriyeli filan derken ortalık karıştı. Bir süre direndim anlayayım diye. “Ben” dedim, “dışarıda kalmam herhalde.” Sonra bana da “Beyaz Türk” dediler. Bir baktım, hop, azınlık olmuşum. Ama benim canıma minnet. Türkiye’de azınlıksan sırtın yere gelmiyor. Her şeye hakkın var. Hakkın olmasa bile pozitif ayrımcılık kontenjanından faydalanabiliyorsun. Şimdilik devlet beni resmen azınlık sınıfına almadı ama yakındır, heyecanla bekliyorum. Suriyeli ve Kürt kardeşlerime kolaylıklar diliyorum.

Artık azınlık filan değilsiniz, işiniz zor. Allah kolaylık versin. Sürekli, “Bizi eziyorlar” diyecekler. “Beyaz Türkler için bu ülkede tabela yok mu?” diye soracaklar. Mecliste Beyaz Türkleri de birileri temsil edecek önce. Sonra parti filan kuracaklar. Sonra gelsin bedava eğitimler, ballı börekler. Şimdi onlar düşünsün! Şaka şaka o kadar korkulacak bir şey yok. Nitekim üremeyen bir azınlığız biz. Hakkıyla yetiştirecek kadar çocuk yapıyoruz. 3’e 5’e, milletin söylediğine bakmıyoruz. Bilinçli olmak at gözlüğü gibi yapışmış bize. Yakında yok oluruz. Kardeş kardeş, “Şimdi hangimiz azınlık?” diye yaşarsınız. Mis.


Who is you?

Ben bu hayalleri kurarken, azınlık olarak da tutunamadık be paşam. Haberlerde, “Ramazanda kızlı erkekli Radiohead dinliyorlar. Bira içiyor münafıklar. Yakarız burayı” diyen Rock n’ Roll avcılarını gördüğümde alt tarafta kanalın logosuna kayıyor hemen gözüm. Saudi Arabia TV mi acaba diye kontrol ediyorum. Bir daha kontrol ediyorum. Bakıyorum vallahi Türkiye lan burası. Mekanın Koreli sahibi bile hüngür hüngür ağlarken ben bir damla gözyaşı bile dökemiyorum. Yüzümde donuk bir ifade. “Who is you?” diye soruyorum kendime.

Kardeş bura nere? Kanalı değiştiriyorum kendimi ülkeme biraz getireyim diye. Bakıyorum LGBTİ yürüyüşüne gaz yağdıran Pek Sayın Türkiye Cumhurbaşkanı, ülkenin Trans Divası Bülent Ersoy’la kızlı erkekli iftar yapıyor. Benim kafa yanıyor tabii.

Öte yanda güzelim Mardin’de, Diyarbakır’da sürekli patlayan bombalar, borsadaki Çikilop A.Ş. hisse senetlerinde düşüş olması gibi alt bantta geçiyor. Ölüler, şehitler, yaralılar, patlayan koca binalar…

Haberlerdeki bomba da bayatlamış “Fatih Terim taktik bilmiyor” naraları. Ulan pek sevgili kardeşim aynı ülkede yaşamıyor muyuz? Fatih Terim taktik dehası diyen mi oldu? Döve döve oynatırdı işte eskiden beri. Suratındaki 11’e 11 maç yapan mimiklerden sen gereken taktiği alacaktın. Yeni mi öğrendik yani milletçe? “Aynı aydınlanmayı keşke siyasette de yaşasak keşke” derken buluyorum kendimi. Sonra gene aynı boşluk. Kardeş bura nere?

Gel burada su çok güzel

Bir sabah uyandım, elime gazeteleri aldım. Twitter filan, haberlere baktım biraz. Bir ruhsuzluk, bir adam sendecilik oturmuş üstüme. Kendimden uzaklaşırken çok açılmışım, ülke sınırlarından çıkmışım ruhumda. Bir bakmışım, sabah turist kalkmışım.


Kendimi zorlasam da umursamıyorum. Bir güzel ki sorma. Mesela pasaporta filan gerek yok, direkt hayat boyu tatildeyim. “Namaz kılmayan hayvanlarla” dolu yepyeni bir hayvanat bahçesinde gezer gibiyim. Cehalet erdemdir felsefesini yaşıyorum.

İstanbul’u dinliyorum; gözlerim kapalı. “Adam oradan Topçu Kışlası’nı yapacaaaaz” diye haykırıyor. Bana bir gülme geliyor. Sonbaharda yaprak solar gibi adam ölüyor topraklarda, adam “Bajganlık” diyor. Uzun uzun esniyorum.

Adamlar uzayda maden aramaya başladılar, biz hala ledli ekmek dolabı yapıyoruz TÜBİTAK projelerinde. Bakıyorum. Uykudan gözlerim kapanıyor. Alıyorum kumandayı elime, değiştiriyorum kanalı, Survivor açıyorum. Yahu bir keyifli ki sorma.

Önce biraz soğuk ama girince alışıyorsun. Son başarımız, her geçen yıl daha büyük bir şevkle kutladığımız 1453 yılındaki İstanbul fethi olduğu için zaten başarısızlığa da alışkınız. Cehalete de hızlıca alışırız. Arkadaşlarımız, liderlerimiz de çok yardımcı oluyorlar bana sağ olsunlar. Biz bıraktık diye önümüzde bilgi filan kullanmıyorlar. Canımız çekmiyor haliyle. Bu şekilde kolayca kurtuluruz beyinden de. Memleket yok, vicdan yok, beyin yok, ooooh değme keyfime. Koş Nagihan….

Trans Onur Yürüyüşü’ne polis müdahalesi


Erdoğan: Gezi Parkı’na o tarihi eser yapılacak


Özgür Uysal
12 Yapım şirketinin yöneticisi. Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi lisans, Bilgi Üniversitesi Medya ve İletişim Sistemleri Yüksek Lisans diplomalarına sahip. Cosmopolitan dergisinde Seks ve İlişkiler üzerine yazıyor, Kadıköy Life ve Tourmag dergisilerinde konuk yazar olarak röportajlar yapıyor.