Ah bir Suriyeli olsam!

Bundan 10 sene önce hiç düşünür müydünüz Suriyeli değilsiniz diye üzüleceğinizi? Gördünüz mü bir ütopya daha gerçek oldu. Tolkien yaşasaydı kıskanmaz mıydı fantastik yaşamımızı?

Ah bir Suriyeli olsam!

‘Komşudur, zulüm var, terör var diye üzülürdük Suriyelilere. Sonuçta mağdur olmuş masum insanlar vardı karşımızda. Abartılı bir şekilde sahip çıktık önce. Yardım yapan ve mülteci kabul eden devletler, bin veya on binleri aşmayacak şekilde insanlık namına kendilerine düşeni yaparken, biz yüz binlerle başlayıp milyonlara ulaştık. Bununla bitse iyiydi.

Sonra Avrupa Birliği ile pazarlıklar yapıp onlardaki Suriyelilere de sahip çıkma (!) sırası geldi. Yine bitmedi. Suriyelilere sınavsız üniversiteye giriş ve geri ödemesiz burs imkanları yaratıldı. Bu kadar da olmaz, yeter diyorduk ki şimdi de ekselansları dedi ki isteyen Suriyeli’ye vatandaşlık verilecek!’


İyi de bizim kabahatimiz ne?

Maaş yetmiyor. Vergiler çok. Faturalar yüklü. Emekli olmak imkansız gibi. Hadi bize de bir kolaylık yapın diyecek olsak, olmaz diyorlar.

TRT vergisi sağ cepten, kaçak vergisi sol cepten yerken, seni yok sayanların Suriyelilere kol kanat germesi, ister istemez seni de geriyor. Nedir bizim suçumuz? Suriyeli olmamak mı?

Bundan 10 sene önce hiç düşünür müydünüz Suriyeli değilsiniz diye üzüleceğinizi? Gördünüz mü bir ütopya daha gerçek oldu. Tolkien yaşasaydı kıskanmaz mıydı fantastik yaşamımızı?

Ah bir Suriyeli olsak…

Akıllı olsun denen Rusya’ya özür mektubu, katil denen İsrail ile bol milyon dolarlı dostluk rüzgarları, IŞİD’in mesken edindiği, hatta bildiri dağıtıp eğitim verdiği söylenen ülkemizde canlı bombalar patlatılarak öldürülen kurbanlar hiç konuşuluyor mu bugün?

Niye konuşulsun ki derdimiz Suriyeliler olmuşken? Tabii 3 milyon Suriyeli, 3 milyon oy demek. Anladınız siz onu…


Tarihi incelersek görürüz ki bir lider, başbakan, cumhurbaşkanı, devlet başkanı vs. olabilir. Padişahlığını ilan edebilir. Diktatör de kesilebilir. Tüm bu süreçlerde kendine yandaş da bulabilir. Hatta çoğunluğu ele de geçirebilir ama en acımasız rejimlerin hüküm sürdüğü topraklarda bile enayi olmayı kabul etmeyen insanlar vardır.

Başkasının çaldığı elektriği, faturasını düzenli ödeyen bir vatandaşa ödetmek en basit tabirle haksızlıktır.

Ve haksızlığa isyan etmemek de amiyane tabirle enayiliğe girer. Biz elektrik faturası üzerinden bu analizi yaparken, şimdi de elin Suriyelisine kendi vatandaşlarımızın sahip olmadığı lütuflar ile değer verilmesi, adı zor konulabilecek bir haksızlıktır.

Suriyelilere bu kadar sahip çıkmak isteyenler, keşke Suriye’ye gidip orada onların kurtarıcısı olsalar.


Ne de güzel olurdu değil mi?


Çağrı Gırlangıç
14.03.1985 tarihinde Kadıköy'de dünyaya geldim. Kadıköy'de doğdum, Kadıköy'de büyüdüm. Yazma sevdası içime düşünce önce 2 roman yazdım, sonra da sinemaya dair yazılar yazmaya başladım. 2011'in başından beri bloğum cagrigirlangic.blogspot.com da 500'ü aşkın filme dair yazdım. Hala da devam ediyorum. Sonra metin yazarlığı yapmaya başladım ve yazarlık mesleğim haline geldi. Yazımına devam ettiğim Türk Sinema Tarihi Ansiklopedisi, emek ve zaman isteyen bir proje. Sabırla yazımına devam ediyorum. Bir sinema yazarı olarak yazmaya başladığım, sonrasında ise deneme, gündem, kritik, yaşam ve kişisel gelişim yazıları yazmaya başladığım İndigo Dergisi ise hem beni geliştiren, hem de bir parçası olmaktan haz aldığım yer.