Tarih 2016, yer Türkiye! Kulaklarınız belki de aşinadır belki de değildir, belki kendi kızınızın, oğlunuzun adıdır belki de komşu çocuğunuzun bilemiyorum. Sadece bir beş dakikanızı rica ediyorum. Masal anlatmayacağım ya da kurgulanmış bir hikaye hiç değil…
Peki, Onun adı nedir?
Onun adı gençliği,
Onun adı yaşamak istedikleri, umutları, yaşayacak olduğu güzel olan ne varsa elinden alınmaya çalışılan, “Emeğiniz emanetimizdir” denilip sahip olduğu hakkı elinden usulsüzce usullerle alınmak istenen…
Onun adı; basın, yayın ve sosyal medya aracılığıyla bugün içindeki sesi, çığlığı, isyanı eylemlerle, etkinliklerle tüm görmezlikten gelmelere rağmen kurmuş oldukları mücadele platformları aracılığı ile duyurmaya çalışan ve bu mücadelesini hakkını alana dek asla bırakmayacak olan…
Onun adı; YÖK’ün verdiği diplomaya kendinin de güvenmediği ve inanmadığı, bunun üzerine bir kez daha sınayarak 3 milyon üniversite mezununu sınava sokarak, onlardan da sadece yüzde 2’sini aldığı devlet dairesine girebilme duvarı olan KPSS sınavı mağdurları…
Onun adı bugün atanmayan 400 bin öğretmen
Evet yanlış okumadınız, tam 400 bin öğretmen ve dramı… Dramı diyorum fakat az sonra okuduklarınızdan sonra ne olduğuna dilerseniz kendiniz karar veriniz…
2016 Haziran
Mikail Cengiz Öğretmen, Gaziantep Şehitkamil ilçesinde Güvenevler mahallesinde ataması yapılmadığı için inşaatta çalışıyordu. 21 Haziran’da çalışmış olduğu inşaatın 6.katından düşüp öldü. Aysel, Mikail öğretmenin nişanlısıydı iki ay sonrası için evlilik planları yapıyorlardı. Bayramın ilk günü Mikail öğretmenin mezarına gitti. Mezardan döndüğünde ise bu acıya dayanamayıp canına kıydı. Dün Aysel’i de Mikail öğretmenin yanına defnettiler… Sorumlusu kim?
2016 Haziran
32 yaşında, Edirneli Nefise Özsoy Öğretmen, Çanakkale Onsekiz Mart Üniversitesi, Sınıf Öğretmenliği mezunu. Atanmadığı için polis oldu. Şark görevi için gittiği ve bölücü terör örgütünün Mardin’in Midyat ilçesindeki hain saldırısında şehit oldu. Geriye ise tarifi asla yapılamayan acılarla yaşamaya çalışan ailesi ve yetim kalan 4 yaşındaki kızı Eylül Elif kaldı… Sorumlusu kim?
2015 Aralık
Ordu Yanbastı ilçesinde yaşayan Cihan Elmas Öğretmen, Pamukkale Üniversitesi Felsefe Bölümünden mezun oldu, atanmayınca nişanlandı ve 31 yaşında atanmayı beklerken geçirdiği beyin kanaması sonucu henüz daha atanıp öğretmen olamadan hayatını kaybetti… Sorumlusu kim?
2014 Kasım
Ordu’lu Murat Tiryaki Öğretmen, atanmayı bekliyordu. Yıllarca ücretli öğretmenlik yaptı. Atanamadığı süreçte yaşamını sürdürebilecek parayı kazanma çabası içerisinde bu kez de inşaat işçisi olarak çalışmaya başladı. Çalıştığı tünelin içerisindeki harç makinesinden sızan elektrik akımı sonucu bu akıma kapılarak hayatını kaybetti… Sorumlusu kim?
2011 Haziran
2011’de Atanamayan öğretmenler Platformu kurucularından, yıllarca atanma bekleyen Mersinli öğretmen Şafak Bay, atanmayı beklerken yakalandığı kanser hastalığı sonucunda yaşamına veda etti. Annesi Meryem Bay: “Benim oğlum atanamadan öldü, gözleri açık gitti” dedi… Sorumlusu kim?
2009 Ekim
Konya’nın Akşehir İlçesinde yaşayan ve Tarih öğretmenliği bölümünden mezun olan Mikail Erbay Öğretmen, aynı ilçede ücretli öğretmenlik yapıyordu. Bunalıma girerek okulundan aldığı 10 günlük özel izninde, yaşadığı bodrum katında, apartmanın kapıcısı tarafından kendini iple asmış olarak bulundu… Sorumlusu kim?
Bunlar sadece birkaç yaşanmış Türkiye gerçeği…
Daha belki de bilinmeyen basına hiç yansımayan ne çok öğretmen adayı atanma beklerken yaşama gözlerini yumdu kim bilir? Şimdi bu yaşanılanların sorumlusu kim? Evladını kaybetmiş annelerin, babaların, geriye kalan yetimlerin acısını kim dindirecek? Kim atanmayan bu gençlerin sesini duyacak?
Bugün gücü, iktidarı elinde bulunduran, Yeni Türkiye idealleri peşinde koşanların acaba kendi evlatları son derece iyi okullarda eğitim alıp, rahatça bir mevki, makam sahibi olup, bir yerlere getirilirken bu ötekileştirilmeye çalışılan Türkoğlu Türk ana ve babanın çocuklarının hakkını kim savunacak?
Bu nasıl bir ülke, bu nasıl demokrasi?
Sözüm onlara bu nasıl Müslümanlık ya da nasıl bir dindarlık? Yediğiniz kul haklarının yarın vebalini nasıl ödemeyi düşünüyorsunuz? Hesap günü geldiğinde sizi hangi makam ve etiketiniz kurtaracak? Görmezlikten geldiğiniz, pis çıkarcı siyasi oyunlarınızla eritmeye çalıştığınız bu nesil biliniz ki size hakkını asla helal etmeyecek! Gösteriş, makam, mevki, koltuk sevdasına düşmüş bir meclis ahalisine sesini duyurmaya çalışan bu 400 bin öğretmenin, 400 bin nefesin sesi neden duyulmamazlıktan geliniyor? Adalet kavramının hakkı için bu adaletsiz eğitim sisteminin bugün sorumlusu kim?
Ve daha nice bitmez sorular…
“Bana bir kelime öğretenin kırk yıl kölesi olurum” (Hz. Ali) diyerek bu mesleği yücelten Hz. Ali’nin sözünü; bugün Ücretli Öğretmen, Sözleşmeli Öğretmen, Stajyer Öğretmen, Kadrolu Öğretmen, Uzman Öğretmen ve şimdi de yeni moda olan Çakılı Öğretmen gibi adlarla kategorize edin, sınıf ayrımı oluşturun, ötekileştirin diye mi algıladılar acaba?
Efendim şimdi geldiğimiz noktadan bir bakışla bu konuyu hiç bilmeyenler ya da fikri olmayanlar için bazı kavramları sizlere anlatıp olayın iç yüzünü anlamanıza yardımcı olayım.
Ücretli öğretmenlik nedir?
Siz kısaca Ücretmen ya da Kölemen de diyebilirsiniz tabi. Efendim Ücretli öğretmen, Milli Eğitim Müdürlükleri’nce bakanlığın belirlediği cüzi bir ücret karşılığında mezuniyet belgesi her ne olursa olsun, öğretmen açığının bulunduğu okullarda bir işçi olarak çalıştırıldığı sistemin adıdır. Her ücretli öğretmen yalnızca girdiği ders başına ders ücreti alır ve girdiği ders saatleri süresince sosyal güvenlik sigortası işler. Bugün ücretli öğretmen olmak için fakülte mezunu olmanızın ya da göreve verilecek olduğunuz branşın uzmanı olmanıza da gerek yok.
Örneğin her yüksek okul mezunu ya da mecliste dayısı olan lise mezunu dahil grubunda iseniz derhal ücretmenliğiniz çıkabilir hatta istediğiniz okulda bile görev alabilirsiniz. Ücretli Öğretmen, tatillerde ise asla öğretmen değildir, o esnada bir öğretmen adı, bir sıfatı, bir onuru söz konusu bile değildir. Yeri gelir öğrencilerin dahi alay konusu olur. Zaman zaman “Sen gerçek öğretmen değilsin! Sen geçici öğretmensin!” gibi onur kırıcı sözler de işitir öğrencilerinden. Bu bekleyiş uzun sürerse kimi bırakır ücretli öğretmenliği gider çoban olur, kimi gider inşaatta çalışırken ölür, kimi gider polis olur ölür, kimi, kimileri.. Peki sorumlusu kim?
Son günlerde gündemde duyup görebileceğiniz sanki başbakanlık makamına eşit derecedeymiş gibi sözüm onlara çıkarcı medyanın müjde haberleri şeklinde hepimize açıkladığı başka bir kavramı daha kısaca anlatacağım. Ne mi?
Sözleşmeli Öğretmenlik…
Sözleşmeli öğretmenlik nedir? Kadrolu öğretmenden farkı nedir?
– Sözleşmeli öğretmenin özür durumu hariç il içi ve il dışı tayin hakkı yoktur. Kadrolulara bu hak tanınmaktadır.
– Sözleşmeli öğretmenin ek dersinden SSK kesintisi yapılmaktadır. Kadrolularda böyle bir kesinti söz konusu değildir. Haftada 15 saat ek dersi olan göreve yeni başlamış bir kadrolu öğretmen, 15 saat ek dersi olan 25 senelik bir sözleşmeli öğretmenden ek derslerdeki SSK kesintisi sebebi ile toplamda daha fazla maaş almaktadır.
– Sözleşmeli öğretmenler idareci veya müfettiş olamazlar. Bu konuda herhangi bir yasal düzenleme ve mevzuat yoktur. Kadroluların bu konuda herhangi bir sıkıntısı yoktur.
– Sözleşmeli öğretmenlerin hizmet puanları yoktur. Bu sebeple 1 yıl ya da 20 yıl çalışmış olmalarının bir önemi yoktur.
– Sözleşmeli öğretmenlerin batıdaki okulların norm kadrolarını doldurdukları iddia edilmektedir. Oysaki çoğu genelde 3. hizmet bölgesinde olduğu gibi batıdakiler de ilçelerin en ücra okullarında görevlendirilmektedirler.
– Sözleşmeli öğretmenlerin eş, çocuk, doğum yardımları yoktur. Fakat tüm bu haklar kadrolulara tanınmaktadır.
– Sözleşmeli öğretmenlerin maaşları her ilde farklılık göstermektedir. Bu konuda bir bütünlük sağlanamamıştır.
– Bazı illerde maaşlar sözleşmede yer aldığı gibi her ayın 15’inde yatmamaktadır. Ayın 23’ünü ve 24’ünü bulmaktadır.
Sözleşmeli öğretmenler
– Sözleşmelilere özür durumundan yapılan il dışı yer değiştirmelerde yolluk dahi verilmemektedir. Oysa bu hak kadrolulara tanınmaktadır.
– Sözleşmeli öğretmenlik hiçbir zemin hazırlanmadan, özlük hakları vb. hiçbir plan program yapılmadan, yönerge dahi hazırlanmadan hayata geçirilmiş ve bu sebeple birçok sorunla ve de belirsizlikle karşı karşıya bırakılmıştır.
— Sözleşmeli öğretmeler de kadroluların almış oldukları Temel ve Hazırlayıcı eğitim kurslarını almalarına rağmen, kadroluların stajyerliği kalkarken, asalete geçerken bu eğitim sözleşmelilere Mesleki Eğitim adı altında verilmektedir. Herhangi bir şekilde asalete geçme söz konusu değildir.
– Kadrolularda kıdem ve kademe ilerleme varken, sözleşmelilerde göreve yeni başlayanla 25 senelik bir sözleşmeli öğretmen aynı maaşı alacaktır.
– Sözleşmeli öğretmenler kadrolular gibi asker öğretmen olarak askerliklerini yapamamaktadırlar. Burada da bir ayrımcılık ve haksızlık söz konusudur.
– Milli Eğitim Müdürleri, Yardımcıları, Şube müdürleri, Okul müdürleri ve hatta Bakanlık çalışanları dahi Sözleşmeli öğretmenlerin özlük hakları ile ilgili bir bilgiye sahip değillerdir. Her ilde ve her kurumda farklı uygulamalar söz konusudur. (memurlar.net)
-Ayrıca sözleşmeli öğretmenler evlenememektedir. Çünkü göreve devam etme garantisi yoktur. Kadın sözleşmeli öğretmenin alınmadığı, Erkek sözleşmeli öğretmene kız verilmediği bir kültür oluşmuş ve ne yazık ki toplumumuzda yaşanan bir gerçeğimiz halini almıştır. Birçok sözleşmeli öğretmen Müdür ve Müfettişlerin zaman zaman “Bak sen sözleşmeli öğretmensin!” şeklinde sözlerle üstü kapalı tehditlere maruz kalmışlardır.
Peki siz işin Sözleşmeli Öğretmenlik uygulaması ile bittiğini mi sanıyorsunuz? Şayet öyle ise yanılıyorsunuz. Şimdi Öğretmenin adı gündemde başka bir hal aldı.
Onun adı ne mi? Çakılı öğretmen!
Çakılı Öğretmenlik nedir? Neden Çakılı Öğretmenlik?
Sözleşmeli Öğretmenlik + Mülakat = Çakılı Öğretmenlik
Anlaşıldığı üzere adeta “Üvey Evlat” muamelesi gören sözleşmeli öğretmenlik önceki yıllarda denenmiş ve başarısız bir uygulama olduğuna karar verilerek 2011 yılında tüm sözleşmeli öğretmenler kadroya getirilmişti. Bugün Milli Eğitim Bakanlığı”nın yapmış olduğu gündem açıklamalarında yine yeniden Sözleşmeli öğretmenliği getirip üstelik Mülakat da dahil edilerek sadece Doğu ve Güneydoğu Anadolu Bölgeleri’ndeki öğretmen açığının kapatılması için çakılı öğretmenlik uygulaması getirilmiştir.
Her şey 2015 Aralık ayı gibi yapılan büyük bir değişiklik ile KPSS’ye çalışan öğretmen adaylarının sınavın 1,5 ay öncesine, yani 22 Mayıs 2016’ya alındığını medya aracılığıyla duymasıyla başladı. Adaylar bu yıla değin sınava alınan diğer öğretmenlere nazaran kendilerine yapılan bu haksızlığı tam sindirmeye çalışırlarken 22 Mayıs 2016’da yapılan KPSS sınavının ardından hemen sonrasında tam 16 yıllık gelenek olarak sürdürülen Ağustos atamasının olmadığını öğrenerek tekrar yıkıldılar. Bu da yetmedi Sözleşmeli öğretmenlik dedikoduları aldı başını yürüdü ve hemen akabinde Sözleşmeli Öğretmenlik uygulaması için KPSS puanlarının yeterli olmadığını ve Mülakat denilen sistemle sınava seçileceklerini öğrenerek yine yıkıldılar.
Şu an Çakılı öğretmenlik planlamasının mağduriyetini yaşayan 400 bin öğretmen adayı ise doğal olarak isyanda. Çünkü bugüne dek Milli Eğitim Bakanlığı’nın yapmış olduğu uygulama ile yine bakanlık tarafından belirlenen rakamlar ile kadrolu olarak atanan öğretmenler şimdi 3 yıl aynı okulda sözleşmeli öğretmenlik yapacak ve bu 3 yıl sonunda performansı uygun görülürse yine aynı okulda 2 yıl kadrolu olarak öğretmenlik yapma mecburiyetiyle tam 5 yıl o okulda çakılı kalacak… Daha önce Sivil Savunma Bakanı olarak görev yapmış ve bugün Milli Eğitim Bakanı olan İsmet Yılmaz‘a; Neden Çakılı öğretmenlik? sorusuna ise: Daha önce doğu bölgelerine kadrolu olarak atanıp orada 1 yıl gibi bir kısa sürede öğretmenlik yapıp batıya atama talep edip o bölgeden hemen gitmesinden yakındıklarını, doğuda öğretmen tutamadıklarını bu sebeple Çakılı öğretmenlik sisteminin getirdiklerini açıklıyor.
Atanmayan Öğretmenlerin bu yoruma cevabı ise: “Biz doğuya ya da Güneydoğuya atanmaktan korkmuyoruz ya da oralarda görev yapmayacağız demiyoruz, Yeter ki bizleri hakkımızla kadrolu olarak atayın!” oldu.
Neden mülakat? Mülakat nasıl uygulanacak?
Atanmayan öğretmen adayları ayrıca bugün Türkiye’de hakkı ile yapılmayan her işin neticesi gibi mülakatlı öğretmen alımlarının da adil olmayacağı kanısında. Bu konuda Mecliste ve medyada 400 bin atanmayan Öğretmenin sesi olmaya çalışan ve bu konuda desteğini asla esirgemeyen CHP Bursa Milletvekili Ceyhun İrgil ise atanmayan öğretmenlerin ilk sırada hayranlığını kazanmış isimlerden…
Atanacak olan öğretmenlerin internet üzerinden başvurularını yapacak olduğu ve atanacak kişi sayısının üç katının davet edileceği bir sistem mülakat sitemi. Dolayısıyla ne kadar adilane tavır alınacağı ise bugün tüm atanmayan öğretmen adaylarını endişelendirmekte, Mülakat mı yoksa torpil mi olacak? sorusunu da kendilerine sormadan edememekteler haklı olarak.
…
Şu satırlara kadar okumuş olduğunuz her şey şu an bu ülkede yaşanmakta olup birilerinin bu gidişata dur demesi gerekiyor. O birileri de biziz, hepimiz atanmayan öğretmeniz ve bilmeliyiz ki bugün ona yapılan yanlış yarın bana yapılacak olan yanlıştır.
Ayrıca ne demiş büyüklerimiz:” Öğretmenlik peygamberlik mesleğidir!” Gelin bu kutsal meslek için bugün bir ses de biz verelim, bu amansız ve yönü dahi belli olmayan gidişe hayır diyerek, atanmayan öğretmenlere sosyal medyada olsun destek verelim.
“Öğretmenler yeni nesil Sizin eseriniz olacaktır!” diyen bir atanın evlatları olarak şu an yok olmakta olan evlatlarımızın geleceği adına… Ha unutmadan tüm atanmayan öğretmen adaylarının haklarında hayırlısını diliyor, unutmayın bu maçın ikinci yarısı da var diyoruz…
Daima adalet dolu bir ülkede yaşayabilmek umuduyla…
***