Hayal edin bir otobüste seyahat ediyorsunuz, böyle filmlerdeki gibi… Havada güneş yakıyor, masmavi gökyüzü. Peki, sizi bu film karesinden koparıp alan ne oluyor? Tabi ki o hayatımızın nadide parçası korna…
Ah o korna tansiyonları yükselten, ana caddeye yakın ev almaktan korkutan, acemi sürücülerin daimi belalısı: KORNA. Sizi bilemiyorum ama benim için keyifsizliğe keyifsizlik, strese stres katan ve beraber yaşamak zorunda olduğumu acı bir şekilde kabul ettiğim bir olgu bu korna ve sevimsiz sesi.
Korna nedir?
“Motorlu taşıtlarda, bisikletlerde sesle işaret vermek için kullanılan ve içinden hava geçirilerek çalınan boru, klakson.” (TDK) diye açıklanmış Te De Ke’de. Bu tanıma bakarsak korna son derece soğuk bir terim olmanın ötesine geçmiyor. Oysa gerçek öyle mi? O korna sesleri ki bizi neşelendiren, sinirlendiren ve coşturan, en büyük enerjileri dışarı taşıran.
1- Uyarı amaçlı korna
Bütün dünyada da bu kullanımı yaygındır ve ehliyet alırken de derslerde direksiyonun ortasındaki yumuduk yer bu şekilde anlatılır. Mesela önünüze aniden çıkan bir araca “bak ben geliyorum” demenin yoludur. Ama bu da ülkeden ülkeye değişiyor sanırım, buradan ihtiyaçların hayatımızı şekillendirdiği sonucuna rahatlıkla varılabilir. Bir korna konusu ile ilgili nasıl bir ihtiyaç söz konusu olabilir ki? Basbayağı da olur. Almanya’da sokakta korna sesini ortalama yarım saatte bir duyuyorsanız Türkiye’de bu aralık (hadi ortalama olsun köy kasaba düşürsün ortalamayı) on dakika falandır ve bu dağlar kadar fark ister benim gibi gereksiz ayrıntılara boğulan biri olun isterseniz dosdoğru yaşayıp ayrıntıları umursamayan biri olun dikkatinizi çekecektir. Ben bir yaya olarak bu “uyarı” kornalarından yedim. Bisiklet yolunda yürümek olsun, yola “aman bunlar her zaman yol veriyor dururlar kesin” deyip atlayınca olsun ya da otobüse falan koşarken olsun yedim korna.
2- Kızgınlık belirtirken
Bu maddeyle beraber geliyoruz benim özellikle otobüs ve minibüs yolculuklarımda karşılaştığım durumları belirteceğim. Bu madde yolcu olduğunuz zaman gayet insanı geren bir durumu anlatıyor. Şoför aracını sürüyor oh mis yol kaymak, trafik yok, atmış üçüncü vitese gidiyoruz yani arkadan ufak ufak bir müzik de coşku veriyor tabi. Ama birden!! Eyvah… Daaaaaat. Her seferinde de şaşmadan korkuyorum ve “Allah kaza yaptık” diyorum. İşte bu yolun güzelliğini bozan, her şey yolundayken yolumuza çıkan artık başka bir araç mıdır, bir köpek midir nedir bilinmez olan nesne bizim mülayim şoförümüzü delirtiyor. Tüm sinir zavallı dert babası direksiyondan çıkarılıyor. Sonuç: kaotik ortam korkunç küfürlerle gerimizde kalıyor ve herkes hayatına devam ediyor.
3- Yol işareti ve işaretçiliği amaçlı
İşte bu bir jargon trafikte. Bazen büyük aracın küçük araca yaptığı, bazen profesyonelin acemiye yaptığı bir jest. Ne derseniz siz. Ama benim daha yeni öğrenmekte olduğum bir olay olduğu kesin. Dar bir yolda gidiyorsunuz ve önünüzde tır var e siz göremiyorsunuz onun önünü o zaman bizim yüce gönüllü, yolların fatihi tır şoförümüz yolu kolaçan edip öncesinde selektör yapıp ardında nazikçe bir “dıt” yapıyor ve koskoca araç çıkarabileceği en kibar sesle size “geç” diyor. Bunun dışında çift yönlü ama asla iki aracın geçişemediği bir yokuşta tepeden gelenin size verdiği cesaret “dit”iyle basıp gaza çıkıyorsunuz yokuşunuzu paşa paşa. Gibi örnekler sıralanabilir.
4- Şaka amaçlı
Hava sıcak koltuk kumaşını saatlerdir oturmaktan sırtınızdan akan terle üstünüzü sırılsıklam ter etmiş, bu da yetmezmiş gibi karnınız acıkmış yavaştan anlayacağınız can sıkıntısı tavan, bir eğlence lazım. Yapabileceğiniz şeyler kısıtlı radyo dinlemek ya da başka araçlara sataşmak. Radyo da eğer beter beter haberleri sıralıyor üst üste kalıyor geriye diğer seçenek. Ben iki kez bu eğlencenin malzemesi oldum. Bir kere bisikletle yokuş çıkarken beyaz bir minibüs beni sıkıştırıp korna çaldı ve gördüğüm kadarıyla benim çaresizliğim tüm araç için yeterli bir mizah oldu bir de “sürücü adayı” arabasını kullanırken ışıkta kırmızı sönüp yeşile döndüğü an kornaya şiddetle basarak kendine bir komedi yarattı taksici amca. Canları sağ olsun o güzel ve yorgun şoförlerin.
5- En orijinali: Selamlaşmak
Bu ki benim aşık olduğum bir yöntem. Hatta literatüre falan bile geçebilir o kadar yani. Mesela bir oyuna yetişeceksiniz zaman sorununuz var sürekli saate bakıyorsunuz bir yandan arkadaşlarınız sıkıyor sizi “neredesin neredesin” diyerek ve bu haldeyken siz bir korna ve kahkahalar. Bir bakıyorsunuz ki minibüs durmuş çoluk çocuk anlatılıyor iki araç arası. Görüyorsunuz ki aynı araçta iki kocaman farklı dünya yolculuk edebiliyor.
Sonuç:
Amacım klakson anlatmak değildi elbette burada bir amaç varsa o da içimizi sıkan, değil yüz metre sonrasını tahmin etmek on santim önümüzü göremediğimiz bu günlerde biraz da olsun yaşadığımız güne tutunmak için yani gülümsemek için yaşamdan seçilmiş bir kısmı anlatmaktır. Benim adıma içimin kan ağladığı kollarımın bağlandığı bu günlerde başka bir şeyler anlatabilmek çok zor, çok acı.
**