15 Temmuz darbe girişiminden sonra Türk Ordusu’nun tasfiye edilmek istenmesi süreci adım adım gerçekleştirilmiştir. Ordumuzun bugün içine düşürüldüğü durum ortadadır. 94 yıl sonra yeniden emperyalizmin görünen ve bilinen oyunlarıyla parçalanmak istenen ülkemizde, seyirci durumunda gelişmeleri izlemekteyiz.
Mustafa Kemal Atatürk’ün önderliğinde başarılan Kurtuluş Savaşı, dünya ülkelerine emperyalizmin yenilebileceğini göstermiş aynı zamanda da sömürülen uluslara örnek olmuştur.
26 Ağustos günü başlayan Büyük Taarruz, 30 Ağustos günü Başkomutanlık Meydan Savaşı zaferi ile kesin sonuca varmıştır. Böylece emperyalizm Dumlupınar’da büyük bir bozguna uğratılmış, 9 Eylül’de ise İzmir’in kurtarılmasıyla, tarihin çöplüğüne gömülmüştür.
Günümüze bakıldığında ise “Büyük Taarruz ve Başkomutanlık Meydan Savaşı’nın” 94. yılını, burukluk ve eziklik içinde kutlamakta, ulusal Kurtuluş Savaşı’nı başaran Gazi Mustafa Kemal Atatürk ile Kuvayi Milliye Şehitleri’ne layık olamamanın verdiği utanç ile yaşamaktayız.
94 yıl önce bugün, emperyalistlere karşı dünyanın en haklı savaşlarından biri olan Ulusal Kurtuluş Savaşı’nı kazanan ordumuz, destan yazmış ve ülkemizin kuruluşunda önemli işlevler üstlenmişti. Atatürk’ün ölümünden sonra ise emperyalist güçler, ülkemizin bağımsızlığını yok etmek için yoğun çalışmalarda bulunmuşlardır. Sürekli olarak kurulan kumpaslarla ordumuz tasfiye edilmek istenmiştir.
15 Temmuz Darbe Girişimi: Türk Ordusu’nun tasfiye edilmek istenmesi
15 Temmuz darbe girişiminden sonra Türk Ordusu’nun tasfiye edilmek istenmesi süreci adım adım gerçekleştirilmiştir. Ordumuzun bugün içine düşürüldüğü durum ortadadır. 94 yıl sonra yeniden emperyalizmin görünen ve bilinen oyunlarıyla parçalanmak istenen ülkemizde, seyirci durumunda gelişmeleri izlemekteyiz.
Şimdilik arkamızda gibi duran emperyalist ABD’nin yarın ne tavır alacağı hiç belli olmaz. Çünkü emperyalizm, sadece kendi çıkarını korumak için var olmuştur. Sömürdüğü ülkeler ise onun için aslında bir hiçtir. Bu arada doğal olarak hem IŞİD, hem de PKK terör örgütleri sınırlarımız içinde terör eylemlerini arttıracaktır. Özellikle IŞİD, Türkiye içinde hem güçlü, hem de ayrıcalık sağlanan bir terör örgütüdür. Ülke olarak işimiz bundan sonra çok daha karışık ve zordur. Böyle bir iktidar ve ona yardım eden kimliksiz bir muhalefetle, ülkemizi aydınlığa çıkartmanın olanağı yoktur.
Türk Ordusu’nun kimliği zedelenmiştir
15 Temmuz’daki darbe girişimini “demokrasiye darbe” diye yutturmaya çalışanlar, “askere darbe” yapmıştır. Üstelik zaman geçtikçe daha net anlaşılan bu askere darbeye, ne askerlerden, ne de muhalefetten ses çıkmamaktadır. Kanun Hükmünde Kararnamelerle, Türk Ordusu pasif konuma getirilerek, emperyalistlerin işgaline davetiye çıkartılmış ve Türk Ordusu’nun kimliği zedelenmiştir. Cumhuriyetle alay edercesine Sağlık Bakanlığı’na bağlanan Gülhane Askeri Tıp Akademisi (GATA) Haydarpaşa Hastanesi’nin adı, Sultan Abdülhamid olarak değiştirilmiştir. Kokuşmuş Osmanlı’nın 33 yıl koyu bir baskı rejimiyle saltanat süren, cumhuriyet düşmanı Abdülhamit gibi bir padişahın adını hastaneye veren zihniyetten “demokrasi” bekleyen beyinleri, ampul takarken elektrik çarpmıştır.(!)
***
Değerli okurlar; sonuç olarak bugün Türk Milleti’nin birliği, Türk Devleti’nin varlığı ve Türk vatanının bütünlüğü ne yazık ki ciddi bir tehdit altındadır. Bugün aymazlık, aracılık ve hatta hainlik içinde olanlara inat, 30 Ağustos Zafer Bayramımızı coşkuyla kutlamalıyız.
Atatürk ilke ve devrimlerinde buluşanların, ülkemizin yeni emperyalist kuşatmalardan kurtulması için katkılarını esirgememeleri gerekmektedir. Bu katkı ise tarihsel bir sorumluluk olduğu kadar tarihsel bir zorunluluktur!