Hediye! Evet, işte kabuslarım tam bu noktada başladı. Damadın kız kardeşiyim ben nasıl unutabilirdim hediye almayı.
Geçtiğimiz altı aydır ailemizde küçücük minicik sevimli bir heyecan var: Abim evleniyor! Geçtiğimiz yaz teklifler edildi, yüzükler takıldı; kışın artık düğün mekanları ayarlandı, gelinlik – damatlık halledildi ve bugüne geldik sonunda! Bu cuma İtalya’ya gidiyoruz Türkiye’den gidecek kortej olarak, maaile.
Evet, İtalya’ya gidiyoruz çünkü sevgili gelinimiz bir İtalyan. “Ya İtalyanlar bize çok benziyor di mi?” dediğinizi duyuyorum merak etmeyin.
Annem ve babamda sanki çok sıradan bir gün olacakmış gibi bir tavır var. Oysa ben nasıl heyecanlıyım. Ne elbisemden eminim ne de her şeyi doğru alıp almadığımdan. Sürekli eksik olmaması gereken şeyleri düşünüyorum: şampuan, makyaj malzemesi, elbisem, yedek elbisem, makyaj temizleme pamuğu, kalem, kalem ucu, hediye…
Hediye!
Evet, işte kabuslarım tam bu noktada başladı. Damadın kız kardeşiyim ben nasıl unutabilirdim hediye almayı. Aslında bu bir unutma değil bu güne kadar hep “ohoo ben on yaş küçüğüm çok küçüğüm, ne gerek var” falan deyip geçiniyordum annemin hediyeleriyle ama ya bugün durum ne? Resmen eli boş olmanın deyim anlamı olarak karşınızda duruyorum. Bir sürü şey düşündüm ama ne yapacağım bir muamma.
Bugün şunu anladım ki ben gezerek hediye bulabilen tiplerden değilim. Zaten benim her zaman alışveriş listem falan olur, satın almada yaratıcılık kalmıyor anlayacağınız.
Geziyorum geziyorum, beğenince diyorum ki “kesin daha iyisi var.” Bu nedenle benim olayı kafamda bitirmem lazım. Benim hediyem özel olmalı, belki pahada değil ama manada ağır gelmeli. Evde de duracak olsa yanlarında da taşıyacak olsalar bakınca bir tebessüm olmalı.
İnsanlara gururla hediyelerini anlatmalılar. Aslında kısacası bana abimin oldum olası aldığı tüm hediyeler de benim hissettiklerimi hissetmeliler. İşte iki kardeş olarak en büyük farklarımızdan birisi de bu. Ben hediye seçmede kötüyüm hatta berbatım. Aklıma gelenlere ya da bugün gezerken düşündüklerime bakıyorum da çok korkunç olabiliyor. Birkaç örnek verip biraz kendime neden kızdığımı göstermek istiyorum.
-
Giysi:
Bu nasıl bir fikir! Mağazadaki gömleklere boş boş bakarken nasıl göründüğümü düşünüyorum da resmen dram. Bir de gayet ciddi bir tipim var. Yani ne düşünüyor olabilirim acaba “evleniyorsa kesinlikle gömleğe ihtiyacı vardır” mı ne? Değişim kartı da koyarım hatta. Gidip, üzerinde kurdele baskısı olan beyaz poşeti de abimin yakasındaki kırmızı kurdeleye iğnelerim. “Pardon bir tane iğne tutmadı ben beş altı tane daha alabilir miyim?”
-
Mutfak eşyası:
Beni elektronik mağazasına sokan güç, mantık neydi hala anlayamadım? Bu anlamsız çabanın hikayesi dördüncü maddede de devam edecek. Acaba tost makinesi ihtiyaçları var mıdır? Ya da robot alayım ben en iyisi, gelinimizin güzelim elleri soğan kokmasın. Daha fazla yorum yapmak istemiyorum gerçekten!
-
Kitap:
İtiraf edebilirim kitapçıya onlar için girmedim. Artık pes etmiş bir halde belki ilgimi çekecek bir kitap bulurum da gülmeyen yüzümü güldürürüm diye girmiştim. Ta ki kitapların aslında ne kadar da abimin ilgisini çekeceğini fark edene kadar.
Hayır, ikisi de akademisyen bu insanların işleri kitap neden bu macera arayışı? 100 temel eser mi vereceğim. “Ya pardon bu yüz temel eseri koyabileceğim uygun bir koli var mıdır? Bir de hediye paketi olabilir mi acaba düğünde takacağım da!”
-
Elektronik eşya:
İkinci maddede nerede kalmıştık? Mutfak eşyaları bölümünü terk edip yola devam ediyordum. İşte karşımda lap top, telefon ve oyun konsolu reyonu. Tabi ki bilgisayar ya da telefon almayı düşünmedim, aklımdan geçen oyun konsoluydu. Bakın durumun vahim kısmı şu ki bu fikir bana hala baya mantıklı geliyor. Ama nasıl verebilirim ki. “Bakın evlenin ama içinizdeki çocuğu öldürmeyin sakın. He he he” bir kere komik değil. Hiç değil.
Benim önümde bir uykusuz gece daha ve bir koca gün var. Eskilerin de demediği gibi “bugünün işini olabildiğince yarına bırakın ki o yarınlar birleşip son güne kalan işler olarak geri dönsün size.”
Bulacağıma olan inancımı kaybetmeden düşünmeye devam edeceğim. Zaten bu yazıyı okuyunca benim bir tanecik abim nasıl üzüldüğümü, ne kadar zor durumda kaldığımı anlayacaktır.