Nasıl ki hızlı koştuğumuzda daha fazla ve daha çabuk yoruluyorsak ilişkileri de hızlı yaşayıp tükettiğimizde de ruhumuzu aynı şekilde yoruyoruz.
İlişkileri hızla tüketirken…
Üç beş gün önce aldığımız son model telefonun taksitini daha bitiremeden diğer çıkan yeni model telefonu almak için kredi kartımızın son limitini zorladığımız gibi, daha bir ilişkiyi tam anlamı ile yaşayamadan, karşımızdaki insana onu tanıma fırsatı bile vermeden, bir başkasına içimizde kalan sevgi kırıntılarını vermeye çalışıyoruz.
Tüketim çılgınlığı sadece alışveriş merkezlerinde kendisini göstermiyor. Daha fazlasını almaya ve çok çabuk sıkılmaya doyamayan bizler, aynı tüketim çılgınlığını ilişkilerimize de yansıtıyoruz. Vitrinlerde alınmayı bekleyen giysiler gibiyiz sosyal medya hesaplarındaki profillerimizde. Birbirimizi deneyip deneyip uygun gelmediğimizde bir diğerimize geçiyoruz. Gerçek olanı bulabilme özlemi ile gerçek olmayan ilişkiler kurup, her şeyi çok çabuk tükettiğimiz gibi sevgiyi de aşkı da aynı hızda çabucak tüketiyoruz.
Günümüz insanın tatminsiz ve hep daha fazlasını istemesi ilişkilerden beklentileri de yükseltiyor. Karşımızdaki kişinin olumlu özelliklerine odaklanmak yerine, ya da ilişki içerisinde sabredip her iki tarafta gelişmeye açık alanlarını beslemek için çaba sarf etmektense hep “daha da şu olmalı bu da olmalı daha da fazlası olmalı” diyerek uzayıp giden listeler yapıyoruz.
Bir ilişkiye başladığımızda her iki taraf olarak da ilişkiyi en tepe noktada yaşayarak daha nereye gidildiğini bile fark etmeden yoğun bir şekilde yaşayıp tüketiyoruz. Bir gece içerisinde karşımızdaki insan hayatımızın en büyük aşkı olup on gün sonrasında ise sokakta birbirini tanımayan iki insan gibi birbirimizin yanından geçip giden yabancılara dönüşüyoruz.
Hızlı yaşanan ilişkiler ruhumuzu yoruyor
Fakat görmezden geldiğimiz nokta; nasıl ki hızlı koştuğumuzda daha fazla ve daha çabuk yoruluyorsak ilişkileri de hızlı yaşayıp tükettiğimizde de ruhumuzu aynı şekilde yoruyoruz. Karşımızdakilere ve ilişkilere yabancılaşırken, yabancılaşmayı yaşadığımız aslında kendimiz oluyoruz.
Bir yerin kırk yerini bir metre kazarak değil tek bir yerini kırk metre kazarak ancak suya ulaşabiliriz. Kırk ayrı insanla günübirlik ilişkilerden ziyade bir kişi ile kırk gün kırk gece süren ilişki yaşamak bizleri de geliştirip çoğaltacak bir durumdur.
Tüketmeye değil, daha fazla üretmeye, kolay harcamaya değil de emek vererek kazanmaya yatırım yapmak varlığımızı onurlandıracaktır ve kendimizi geliştirdiğimiz gibi yaşadığımız toplumu ve sosyal ilişkilerimizi de güçlendirmeye sebebiyet verecektir.
**