Tatile gidenler ve gidemeyenler… Ne zaman Ağustos ayına geldik diye soranlarınız muhakkak vardır. İnanın cevabını ben de bilmiyorum. Kimisi zamanın hızlıca akıp geçmesini ister, acısını unutmak için. Kimisi zamanın durmasını ister mutluluğunu sabitlemek için. Zaman kimisi için ilaç, kimisi için çok acımasız. Her halükarda 2016 yılını yarılamış bulunmaktayız.
Tatile gidenler ve gidemeyenler diye iki gruba ayıralım insanları. Ya da tatile gidip yediğini içtiğini sosyal medyada paylaşanlar ve bu paylaşılanları beğenip olduğu yerden ‘yeter artık ne bitmez tatiliniz varmış’ diyen iki grup olsun. Siz hangi grubu temsil ediyorsunuz bilmiyorum ama tatilcilerin fotoğraflarını beğenmekle geçmesin gününüz. ‘Adaletin bu mu dünya’ moduna girmenize hiç ama hiç gerek yok.
Tatile gidemediğiniz günlerinizi nasıl değerlendirebilirsiniz gelin bir düşünelim…
İnsanlar hayatta sahip oldukları fırsatları iyi değerlendirmelidirler. Sadece kendileri için geçerli değildir bu, sahip oldukları imkanları diğer insanlar içinde değerlendirmesini bilmeliler. Fırsatlar deyince aklınıza maddiyat gelmesin hemen. Manevi güce sahip olmak da bir fırsat değil midir? Hele ki, bu devirde acıma duygunuz, merhametiniz varsa vicdan sahibiyseniz bilin ki siz maneviyatı kuvvetli bir kişisiniz.
Bu kısım biraz merhamet sahibi olan insanlar için. Söylesenize hayatınızda kaç kez bir huzur evini, bir çocuk esirgeme kurumunu ziyaret ettiniz? Uzaktan herkes üzülür, herkes yardım etmek ister ama bunu icraata döken insan sayısı gerçekten çok az.
Yüzlerce dernek var yoksullara yardım etmek için kurulmuş, hiç araştırdınız mı? Eski kıyafetlerinizi, çocuklarınızın eski oyuncaklarını ne yaptınız peki? İşte tam bu noktada fırsatları değerlendirmek gerekmez mi?
Nasıl her bir ürünün icat edilme sebebi varsa insanın da yaratılma sebepleri vardır…
Öyle değil mi?
Huzurevi, çocuk esirgeme kurumu ziyaretlerini kaldıramıyor olabilirsiniz. Ağlarım, üzülürüm, yapamam diyenlerinizi duyar gibiyim. Giymediğim kıyafetleri, eski oyuncakları ben zaten dağıtıyorum diyorsanız, başka alternatif sunalım. Benimde gönüllü olarak yaptığım bir faaliyet bu, görme engellilere kitap okuma…
Sizin sayenizde görme engelli kişilerin eğitimini tamamlamasını, boş vaktinde romanlar dinlemesini istemez misiniz? Onların duymaya ihtiyacı var. Hele ki kitap okumayı seven biriyseniz, sadece kendinizle yetinmeyin.
Altı nokta Körler Derneği – GETEM ve daha bilmediğim birçok kuruluş engelli vatandaşlarımıza gönüllü okurluk yapmamızı sağlıyor. Görmek bir lütuftur, değerlendirmek gerekir, hem kendiniz için hem de başkaları için…
Yeter bu kadar maneviyat biraz da maddiyattan haber ver diyenler için de yapılacak şeyler var. Mesela evde iş fırsatları siteleri var, hiç duydunuz mu? Özellikle ev hanımları için çok güzel bir inisiyatif; evde paketleme, poşet katlama, nikah şekeri hazırlama vs. Bu tarz yerlerle irtibata geçip hem boş vaktinizi değerlendirmiş hem de kazanç elde etmiş olursunuz.
Ya da hiç bir şey yapmadan zamanın boşa akmasına seyirci olabilirsiniz, tabii ki elinizde telefonunuz başkalarının tatil fotoğraflarını incelerken.
Shakespeare ne diyordu; ‘Zamanımı kullanmasını bilemedim, şimdi o beni kullanıyor.’