Birilerinin çöpü birilerinin hazinesidir

Hayatta içinde bulunduğumuz her durum değişkenlik gösterebilir. Karşılaştığımız her olayın içerisinde sevgi vardır. Nefret dolu olduğunuzda bile aslında bu bir sevgi yansımasıdır. Bununla birlikte karşılaştığınız her durum, olay ve insan içinde bulunduğumuz ya da bulunacağımız hallerin birer işaretidir.

Birilerinin çöpü birilerinin hazinesidir sevgi

Yaşanılan hayal kırıklıkları, sonlar, bitişler, terk edilişler, vazgeçilen olmalar ve görmezden gelinmeler… Bunların tamamı bir son gibi görünse de ve hepimizde hayal kırıklığı yaratıyor olsa da hepsi yeni başlangıçların birer işaretleridir.

Aynı sonların başlangıca dönüştüğü gibi, her olumsuz durum da daha sonrasında olumlu bir hal alır. Biten, giden, terk eden herkesi ve her şeyi sevgi ile uğurlamak gerekir, çünkü onlar “biz”lerin değişiminde görevlerini yerine getirmişlerdir.


Her şey yaşanması gerektiği için yaşanır

Belki çok klasik bir söz gibidir fakat çok da içi doludur aslında. “Her şey yaşanması gerektiği için yaşanır.” sözünün. O yüzden başımıza gelenlerden dolayı dış odaklı bir suçlu aramak yerine, ya da durumdan ötürü kendimizin kurban rolüne bürünmesindense bizlere gelen her şeyin sınavın bir parçası olduğunu bildiğimizde; tevekkül gösterip, yüce gönüllülük ile kabul ettiğimizde bizdeki en büyük değişim ve gelişim gerçekleşmiş olur ve kendimizden yeni bir benlik ortaya çıkarabilmiş oluruz.


“Birilerinin çöpü bir başkasının hazinesidir.” Kendimizi neye ya da kime göre değersiz hissediyoruz? Bize birinin kendimizi değersiz hissettirmiş olması bizi ne kadar değersiz yapabilir ki? Ya da tümünü geçtim, gerçekten bunu hissettirmiş olmasına ya da birilerinin çöpü olmaya hangi oranda tevazu gösterebiliriz? Peki ya tevazu içerisinde olmak nasıl bir haldir? Tevazu da olmak demek kırmamak ve kırılmamak anlamına gelir.

En büyük tevazu göstergesi aslında kırılmamayı başarabilmektir yani birileri bize çöp muamelesi yaptığında bunu anlayış ile kabul edebilme yürekliliğini gösterebilmek demektir. Bu tarz bir davranışa karşı hoşgörü ile yaklaşabiliyor olmak bizi hem kendimiz hem de bir başkası için hazineye dönüştürecektir.


Şems Tebrizi’nin de dediği gibi “Hazineler ve defineler yıkıntılar arasında olur.” Yıkıntılar arasındaki hazineleri ancak gönül gözü ile görebilenler fark edebilirler ve biz de gönül gözümüz ile baktığımızda görebiliriz içimizdeki cevheri ve değerimizi.

Ruhlarımızı nasıl onaracaksınız?


Hüma Ünsal
1983 yılının, (annesinin tabiriyle) dize kadar karlı ve soğuk olan ocak ayında İstanbul’da dünyaya gelmiştir. Her daim yüzünde kocaman bir gülümsemeyle dolaşan, konuşmayı seven, daha üç yaşındayken babasının ona okumuş olduğu tüm kitapları ezberleyip okuyan bir çocuk olmuştur. Hayata parlak bir giriş yapmış, eğitim hayatını keyifli ve eğlenceli geçirmiştir. Hayat Amacı; Hayata anlam, değer katarak yaşamaktır. Eğitim onun için hiç bitmeyen bir yolculuktur. Öğretirken öğrenme, yeni insanlar, kültürler, bakış açılarıyla karşılaşma ve bunlarla kendini harmanlayıp diğerlerine yararlı bir bireye dönüşme yaşam felsefesidir. Eğitimcilik Hedefi; Çevresindeki kişilerden objektif olarak kendisini beş kelimeyle tanımlamalarını istediğinde ortaya çıkan karakteristik özellikler onun eğitimcilik hedefleri ve kimliğiyle de örtüşmüştür. Onu marka haline dönüştürecek eğitimler enerji dolu, objektif, samimi, sıra dışı, pozitif ve heyecan dolu olacaktır. Hayatta yapmaktan en çok keyif aldığı üç şey; seyahat etmek, okumak ve fotoğraf çekmektir.