Yeşil gözleri, dalgalı saçları, uzun boyu, baby face yüzü ile “biblo çocuk”… Yakışıklılığı ile 1970 ve 80’li yıllarda birçok genç kızın rüyalarını süsleyen, kalbini yerinden oynatan, bir gülüşü ile yürekleri hoplatan büyük oyuncu…
Devrimin Çocuğu: Tarık Akan
Tarık Akan…
Hani bazen dersiniz ya ölmez, ölemez diye ya da onu hiç ölmeyecekmiş gibi düşünürsünüz, ölümü konduramazsınız ya, işte öyle biri…
Yeşil gözleri, dalgalı saçları, uzun boyu, baby face yüzü ile “biblo çocuk”…
Yakışıklılığı ile 1970 ve 80’li yıllarda birçok genç kızın rüyalarını süsleyen, kalbini yerinden oynatan, bir gülüşü ile yürekleri hoplatan büyük oyuncu…
Ona aşık olmamak mümkün değildi…
Döneminde birçok Yeşilçam sanatçısı bayanlarla adı anılmış, bugün bile bu isimler medyaya yansımıştır…
Öyle çok garip, tuhaf bir hayat hikayesi yok. Babası asker olduğu için Türkiye’yi diyar diyar dolaşıp emekli olunca da Bakırköy’de kendisine yaşam kurmuş biri…
Denizi 15 yaşında görmüştür… Yüzmeyi sevmiş, denizle arkadaş olmuş ve bir dönem can kurtaran olarak çalışmıştır. Ekmeğini denizden çıkarmış dersek yanlış olmaz herhalde…
Bakırköy’den kalan en eski sanatçı arkadaşı Rutkay Aziz olmuştur…
O dönemde ekonomik sıkıntılar kendisini de vurmuş, o yüzden Bakırköy’de işportacılık yapmıştır…
Tarık Akan, bir dönem yine maddi sıkıntı içindeyken ‘üçüncü olurum, biraz para kazanırım’ diyerek 1970 yılında Ses Dergisi’nin yarışmasına katılır, üçüncü değil birinci olur ancak Akan umduğunu bulamaz. Çünkü dergi o sene para ödülünde bulunmaz…
Ama Akan’ın önü açılır ve sinemaya girer…
Arzu Film ile 5 yıl kadar çalışır, Ertem Eğilmez’in daimi oyuncularındandır; bir gün Eğilmez ile yolları ayrılır, işsiz kalır…
Çalışamaz, çalıştırılmaz, iş verilmez…
Piyasaya meydan okur, güçlüdür, ayakta kalıp mücadelesine devam eder…
O yıllarda artık yakışıklı, zengin çocuk Ferit dönemi biter ve Akan’ın, artık o emekçi, ezilmişlerin sesi olduğu filmler ortaya çıkar…
O filmlerden ilki “Maden”dir…
Cüneyt Arkın ile oynadığı o filmle proletaryanın yanında olduğunu inatla göstermiştir. Akan, artık “zengin çocuk – fakir kız” filmlerinden uzaklaşmış, siyasi mesajlar vermiş, ezilenlerin yanında olmuştur…
Toplumsal yönü ağırlıklı olan bu filmlerle solun içerisinde yer almış, bir anlamda filmleri ile devrimci yönünü ön plana çıkarmıştır…
Tarık Akan 1980 darbesi sürecinde yargılanır, 2,5 ay ceza da alır…
Türk sinemasının “Çirkin Kral”ı, devrimci Yılmaz Güney ile yaptığı “Sürü” ve “Yol” filmleri Akan’ı, 1970’li yıllardaki Tarık Akan’dan bambaşka bir boyuta taşır. Sosyal içerikli filmleri ile Türk sinemasında çok ayrı bir noktaya ismini yazdırır…
Tarık Akan tüm bunların yanında iyi bir solcu olmuş, solculuğu sözde yaşamamış, özde yaşamıştır… Fabrika kapısındaki işçi ile olmuş, Ergenekon Davası’nda haksız yere içeride tutulan Türk askerinin yanında yer almış çok iyi bir devrimcidir.
Akan, bu ülkede korkusuz yaşamış, iktidar soytarısı değil, iktidara dalkavukluk yapan hiç değil; o tam anlamıyla iktidara Atatürkçü kimliği ile meydan okumuş esas bir devrimcidir!
Karakterinden, kişiliğinden hiç ödün vermemiş; devletin kanalında milyon lira kazanmak uğruna iktidarın kucağına oturmaktan uzak durmuş gerçek bir solcu, gerçek bir Atatürkçü…
Bu ülke, senin gibi sinema, toplum, halk devrimcisini asla unutmayacak!
Güle güle sinemanın biblo çocuğu…