Güneş, 13 yaşında öz annesinin aracılığı ile para karşılığında erkeklerle birlikte oldu! Kaçtı, uzaklaştı… Antalya’da sahte kimlikle gece kulüplerinde çalıştı ve 18’inde Denizli’de yüksek dozla uyuşturucudan dolayı hayatını kaybetti!..
Bu kez “Güneş” balçıkla sıvandı!
Hani derler ya “Güneş balçıkla sıvanmaz” diye…
Bu kez sıvandı!
Anadolu’da derler ki: “Fukaralık belimizi büktü gardaş; ne yapaydık, arsızlık mı yapaydık, hırsızlık mı, namussuzluk mu yapaydık?! Ekmek davası, parası için gurbete düştük, yaban ellere geldik. Yoksa bu kadar nüfusa nasıl bakardık?”
1960’lı yıllarda Türkiye, “acı vatan” diye nitelendirdiği Almanya’ya işçi ihraç etmeye başlamış; 1958 ekonomik krizi toplumda ekonomik bir buhrana neden olmuş, oluşan istihdam sorununu bir anlamda Almanya’ya gönderdiği emekçilerle Türkiye’deki bu sorunu çözmeye çalışmıştı…
Almanya; özlemlerini, aşklarını, hasretlerini, bebeklerini geride bıraktıkları için “acı vatan”dı…
Anadolu’nun erkekleri önce kendileri gitmiş, Almanya’nın havasını koklamışlar, sorun yaşamışlar, Türkiye’ye gidip aç kalmayalım diye sonra kadınlarını ve çocuklarını Almanya’ya taşımışlar…
Türkiye’de kalan kırsal kesimde yaşayan Anadolu insanı ise Akdeniz’in pamuk tarlalarına gidip mevsimsel işçi olarak yaşamlarını sürdürmeye çalıştı…
Bunları neden mi anlatıyorum?
50 küsur yıl geçmiş bu ülkede değişen hiçbir şey yok!
Güneş Yüksel…
Güneş’in ailesinin Adana’ya gitmesinin nedeni Adana’daki tarım işçiliğiydi…
Öyle de oldu, tarım işçisi olarak çalıştılar…
Belki biraz birikim yapacak Şanlıurfa’ya geri dönecek bir sonraki sene tekrar karın tokluğu için Adana’yı mesken edeceklerdi; ancak Adana onlar için “gurbet” oldu!
Hem de öyle böyle değil bu “gurbet”!
Yeşilçam filmlerinde de her daim anlatılır ya; aile Anadolu’dan yola çıkar, taşı toprağı İstanbul’a taşınır ve daha sonra aile bireyleri İstanbul ile, İstanbul’un arka sokakları ile tanışınca dağılır giderdi…
Güneş’in hayatı İstanbul’da olmasa da Denizli’de son buldu! Nasıl mı?
Öz annesi, Güneş’i 13 yaşında Adana’da erkeklere para karşılığında birlikte olmaya zorladı!
Daha sonra annesi tutuklandı; kendisi Antalya’ya kaçtı, 18 yaşını doldurmadan sahte kimlikle Antalya’da gece kulüplerinde çalıştı, 18 yaşını doldurduğunda Denizli’ye gitti ve yaşamı, burada yüksek doz uyuşturucudan dolayı son buldu!
Üstüne üstlük Şanlıurfa’daki aile büyükleri onu yaşarken kötü yola düştü diye ölüm fermanını imzalamışlardı! Ne tuhaf değil mi?..
Almanya değil ama Denizli, Güneş için “acı vatan” olmuştu!
Tarım işçiliği ile başlayan hayatı böylece son buldu!
İnsanın en sevdiği, en önemli varlık olan, ağladığında da her daim yanında olan, seni koruyup kollayan “anne”nin yaptığı yanlış, kendinden bir parça olan canın yok olmasına neden oldu!
Özünü kaybetmiş bir toplumda annenin kızına yaklaşımının bu olması birçok şeyin de sorgulanması gerektiğini gösterir!..
Arabesk bir tabir olacak ancak “kötülük can’dan geliyorsa kader ne yapsın?!” denecek bir durum bu!
Evet, kötülüklerin yumaklaşıp büyüdüğü bu topraklarda bu kez “Güneş” balçıkla sıvandı dersek yanlış olmaz herhalde…
**