Şekerli çay ve sahte insan

Bu dünyadaki her şeyi çay ile açıklamak mümkündür! ‘Şekerli çay’ ve ‘sahte insanı nasıl bağdaştıracak?’ diye hemen önyargıya kapılmamanız ise tek temennimdir. Uzunca bir süre düşündüm ve bu iki ‘katışıklı’ madde arasındaki ilişkiye dair sizlere söylemek istediklerimi biriktirdim. Tüm bardaklar dolsun!

Şekerli çay ve sahte insan

Çaya ”şeker” atmayı ‘ilk’ kim keşfetti bilemiyorum; ”yapmacık tavırları” ilk olarak hangi insan kullandı onu da bilemiyorum. Yani iki kavramımızın da geçmişi muallak. Ve muallak bir geçmişten gelenler, elbette ki muallak bir geleceğe doğru da yol alırlar, bunu gayet iyi biliyorum. Çayı bulanıklaştıran ‘şekerle‘; insanı bulanıklaştıran ‘sahtelik‘ katkısının, bizleri saydamlığa götürebileceğini düşünmüyorum. Zira yaşadığım en güzel şeyler, en ”katkısız” duyguları hissettiğim şeylerdi, kaybettik belki, ama olsun, ‘katkısızlık’ önemlidir, ya da öyle olduğuna inanıyorum, bütün mesele bu…

George Orwell ve çay

George Orwell hastasıyımdır. ‘1984’ ve ‘Hayvan Çiftliği’ gibi eserlerle dünya edebiyatında oldukça büyük ses getiren Orwell, aynı zamanda bir köşe yazarıydı da. Geçenlerde bir yerde, onun fazla bilinmeyen bir köşe yazısına rastladım.


Bir ”çay tiryakisi” olan Orwell’ın 1946 yılında ‘Eveniıng Standart’ Gazetesinde kaleme aldığı yazı oldukça dikkatimi çekti. Orwell o dönemde, ”çay” ile alakalı yemek kitaplarında, tarif kitaplarında vb. detaylı bilgi olmadığını fark edince ”Çayın altın kuralları” diye adlandırdığı yazısında ‘çayın nasıl demlenmesi gerektiği‘, ‘hangi bardakta içilmesinin güzel olduğu‘ gibi şeyleri anlattığı, 10 maddelik bir liste hazırlamış. Adeta bir ‘çay gurmesi’ edasıyla yazdığı yazıda onuncu ve sonuncu madde ise oldukça ilgimi çekti. Zira ben de tam bu konu hakkında bir yazı yazmayı planlıyordum ve üstüne de Orwell Amca’nın ‘çayyaş ruhu‘ ile özdeşleşmek beni oldukça bahtiyar etti.

Çayın Altın Kuralları, Madde 10:

Eğer çayınıza şeker katarak içiyorsanız o asıl ‘çayın’ tadını bozuyorsunuz demektir. O zaman kendinize gerçek bir çay tiryakisi nasıl diyebilirsiniz?

Çaya, tuz veya karabiber de eklerseniz yine aynı iş görür. Çayı bir defa şekersiz denedikten sonra öyle içmeye alışırsınız. Çayın acımsı bir tat vermesi gerekiyor. Tatlandırırsanız  o zaman içtiğiniz çayı değildir; şekeri içmiş olursunuz.

Farklı kültürlerde farklı zamanlarda yaşamış insanlar nasıl oluyor da bu kadar ‘aynı’ şeyleri  düşünüyor, insan gerçekten hayret ediyor. Mesela ben de çoğu zaman aynı şeyi dillendiririm, çaya şeker atan birini görünce: ”çaya nasıl şeker atıyorsun kardeşim, gel etme, yol yakınken bu yanlıştan vazgeç”, ”lafa gelince çayı çok seviyor ama icraata gelince çayına şeker atıyor, tövbe est.”, ”çaya şeker atacağına başka şeyler de atsan; aynı şekilde çayın ‘çay’lığını öldürüyorsun ağabey, yapmayın, etmeyin kurban olayım!”, ”bu çayı içerken, böyle boğazından  geçerken o ‘çay’ tadını boğazında hissedeceksin var ya!”, ”çay mı içiyon, şeker mi içiyon belli değil gardaş”…

Bu konuda ”argumentum ad verecundiam”(bir otoriteye, otoritesi dışında kalan konularda başvurulması ve bu konularda ileri sürdüğü görüşlerin doğru kabul edilmesi) yapmadım. George Orwell da otorite olmasa bu konu hakkında yazı yazmazdı herhalde!

Çay çaydır, şeker babandır!

Feminist hareketi bazı aşırı öğeleri dışında destekliyorum ve feminist grupların bir ‘sloganı’ da çok hoşuma gider. Her yıl 8 Mart’ta, bir yerlerde denk gelirim bu slogana. ”Kadın kadındır, çiçek babandır!”dır bu slogan. Slogan gerçek bir slogandır çünkü. Anlatmak istediğini ”4 kelime ile” ancak bu kadar güzel anlatabilir bir slogan.

Kadınlar güldür, çiçektir” diyen, diğer yandan da onları öldüren bir toplumun baskılanmışlıklarını ancak bu kadar güzel ifade eder bir slogan. Çok da haklıdırlar kadınlarımız. ‘Kadın’ın toplumda bir birey olarak ön plana çıkması‘ yerine onları ”gül, çiçek ve benzeri botanik dünyası elemanları” ile eşdeğer gören gözlerin önündeki setleri yıkmak ister bu slogan. Haklıdır kadınlarımız. Kadın kadındır, bir ‘şey‘e benzetilmek, bir ‘şey‘le eş tutulmak hiçbir kadının hakkı değildir. ‘Erkekler osuruk çiçeğidir’ denildiğinde ne hissediyorsa bir erkek, kadınlar ‘gül’dür denildiğinde de bir kadın aynısını hissetmelidir; gereksiz teşbih…

Lafı fazla gevelemeden, yeni sloganımıza geliyorum:

‘Çay çaydır, şeker babandır!’


Evet, biraz sert oldu farkındayım ama ne yapayım. ‘Çay’ gibi bir güzelliği, ‘şeker’ adı verilen uydurmasyon bir madde ile sözde ‘tatlandırıp‘: ‘Ohh, ‘bal’ gibi de çaymış’, dedirtmiyoruz kimseye bundan sonra. Kadın’a ‘çiçek’ diyen zihniyetle Çay’a ‘bal’ diyen zihniyet aynıdır. Ve bizler, ”sade vatandaş ve  sade çay içicileri olarak, çay olmazsa ben de yokum!” diyenler olarak, ”hadi gelin komşular ben ‘çay’ suyu koyuyorum’ diyenler olarak”, 2 çay, ufaklığınki açık olsun’ diyenler olarak, ”misafir geliyormuş, hadi çay koy hanım!’ diyenler olarak, asla ve kat’a, çaya çay dışında bir isim ve ‘tatlandırıcı’ koymayacağımızı deklere ediyoruz. ”Çay, çaydır, çay gibi içilir!”

Şekerli çay ve sahte insan benzerliği

Şekerli insan sahtedir, sahte çay şekerlidir! Hayır, tamlamada bir yanlışlık yok, tam da bunu söylemek istiyordum, çaya atılan şekerle insanın takındığı sahte tavırlar aynı yola çıkar efendim. Ve bu anti – naturel kavramlardan kimseye de bir fayda gelmez. Yeşil çaya bile şeker atanlarınız varmış duyduğuma göre. Yapmayın efendiler! siyah çaya şeker atmanızı bir nebze de olsa anlarım ama yeşil çayı da ‘kötü emellerinize alet etmeyiniz lütfen, ne olur!”

Şekerli çay sizi çaydan bile soğutabilir, ya da sahte insan hayattan. Benziyorlar birbirlerine. İkisinde de bir ‘soğuma’ geldi mi, nerde o eski günler dersiniz, demek zorundasın. İkisinin de çekilmez yanı ‘çekilir’ yanından daha fazladır. Uzak dursunlar, uzak duralım…

Şekerli çay da sahte insan da ”orijinalini” görene kadar geçici olarak kullanılabilir. E tabi bunun da karşıt görüşü olabilir. Her zaman kullanmak isteyenlere lafım yok. Ama ”en gerçeği aramaksa” yaşama gayemiz; verdiğimiz sözün de arkasında durmalıyız.  Kırk yılda bir de olsa…

Şekerli çay sağlığa zararlı diyor Canan Karatay Hoca ve önermemizden yola çıkarak bir diğer zararlı maddeyi de açıklamak bana düşer elbet: ”sahte insan da şekerli çay gibi zararlıdır!” Tek ortak noktamız var, ama çok güçlü bir ortak nokta: Zararlı şeyleri sevmeyiz, lütfen siz de sevmeyiniz…

Şekerli çay da sahte insan da bir anlık bir ”özenti” sonucu ortaya çıkmış olabilir. Ama bundan daha acısı bu özenti halinin yıllar yıllar sonra bile devam etmesidir. Biz şekersiz çay içenler olarak çok orijinaliz, başkalarının yaptığını yapmak bizim için hiçbir önem ihtiva etmez, gelsene…

Şekerli çay da sahte insan da ”sahte muhalif”tir. ‘Gerçek muhalif’, çayı herkesin şekerli içtiği ortamda ‘şekersiz çayı seçen’ adamdır. Ya da tersinden düşünürsek herkesin bir ”sahtelik” örtüsü örtündüğü dönemde ben ”sahte değilim’ diyen adamdır ‘gerçek muhalif’. Şu tatlı su muhaliflerini sevmeyiniz efendim, sonra pişman oluyorsunuz bak, vallahi…

”Çayını şekersiz içenler”

Uzun bir aradan sonra şekerli içilen çay ile uzun bir aradan sonra sahte insanlarla karşılaşan kişilerin yüzünde aynı ‘mecburiyeti’ görürüz. ”Sevmiyorum, çaya şeker atmayı, çayıma benden başkasının bana sormadan şeker atmasını sevmiyorum, ama getirmişsiniz madem o kadar, e içelim bari” der adeta şekersiz çay içen adam.

Bir diğer yandan, uzun bir aradan sonra ”sahte” bir insanla karşılaşan insandan da buna benzer bir tepki görebiliriz her halükarda: ”Sevmiyorum, insanların bu kadar sahte olmasını ve bu sahteliği bana da aşılamak görevini üstlenmelerini sevmiyorum, ama madem beni muhatap almışsınız, hadi söyle ne söyleyeceksen”…

Bir de argümanları var bu arkadaşların: ”Çayını şekersiz içenler” yüzünden, dünyaya gelecek çocuklar ”tatsız, ruhsuz” bir dünyaya doğacaklar diyorlar. Bunu diyen adamın ”kendisine sahtelik katmayanlar” yüzünden dünya daha da ‘yaşanılmaz’ oluyor demesini de beklerim. O adamlardan ben her şeyi beklerim de ”doğal yanlısı” olmalarını hiç bekleyemem. Onlar öyledir çünkü değiştiremezsiniz. Onların topraklarında biz sığıntıyız, hakir görülenleriz, mültecileriz. Ve elbet bir gün, topraklarımıza, ‘kendi topraklarımıza’ döneceğiz, yine ”onlara göre”…

Çayın çay olması için ve insanın insan olabilmesi için fazladan bir katkı maddesine gerek duymayanlar olarak, doktorları sadece ‘doktor’ olduğu için dinleyenler olarak, insanı sadece insan olduğu için sevenler olarak, çayı sadece ‘çay’ olduğu için sevenler olarak, ilk ve erken dönemlerde bulunanların günümüze gelebilmişliğine hayret edenler olarak, ”Şekerli çay sizin onurunuz olabilir ancak; ‘çay‘, sadece ve sadece ‘çay‘ da bizim onurumuzdur, bunu da böyle bilesiniz” diyenler olarak, ‘paketlenmiş her kesme şekere’ ve bizlere bir ‘paket’ içerisinde sunulan tüm ‘sahtelik’ emarelerine karşı çıkanlar olarak, güçlü ”şeker” lobisinin değil, haklı ”çay” severlerin yanında olanlar olarak.


Hadi sarılalım birbirimize…

Mide gribini bitki çayları ile tedavi edebilirsiniz

Yeşil çay kanseri yeniyor!

Bitki çayları zayıflatır mı?