Hayvanlarda da obsesif kompulsif bozukluk olabilir mi?

Hayvanların ‘OKB’ yani obsesif kompulsif hastası olabilecekleri ilk kez çocuk psikiyatristi Dr. Judith Rapoport tarafından ortaya atılmıştır. OKB’li erkek çocuklarıyla ilgili bir kitap yazan Rapoport’a okuyucusundan gelen mesaj, köpeğinin tekrarlı biçimde uzuvlarını yaladığını ve bu durumun insanlardaki el yıkama takıntısıyla benzerlik gösterdiğini haber veriyordu.

Hayvanlarda da obsesif kompulsif bozukluk olabilir mi?

Obsesif kompulsif bozukluk nedir?

Obsesif kompulsif bozukluk (OKB) dünya nüfusunun yüzde 1-3’ünü etkileyen mental bir hastalık. Kronik, kontrol edilemeyen düşünce ve/veya tekrar eden davranışlar şeklinde tanımlanır. Örneğin; mükemmeliyetçilik, saplantılı mikrop kapma korkusu ya da ocağın altını tekrar tekrar kontrol etme gibi günlük hayatı zora sokan davranışlar hastalığın semptomları arasındadır.

Peki hayvanlar nasıl oluyor da obsesif olabiliyor?

İnsanlarda mental rahatsızlıkların ortaya çıkışı kalıtsal yatkınlık ya da hayat koşullarına bağlanırken hayvanlar neden ruhsal sıkıntıya düşerler? İnsanı diğer memeli hayvanlardan ayıran özelliği düşünebilme kabiliyeti midir? Naçizane çocukluk yaşlarımdan itibaren hayvanlara karşı derin sevgi beslemiş biri olarak hayvanların karakterleri ve his dünyaları oluğuna inanıyorum. Hayvanlar da düşünür, hisseder ve üzülürler. Belki aşk acısı çekmezler, işsizlik, maişet derdi, reddedilme korkusu, sonu gelmeyen sınavlar, bir baltaya sap olamamak tasalandırmaz onları. Fakat hissederler.


Sırası gelmişken küçük bir anekdot sıkıştırmak istiyorum bu araya. Kısa zaman önce hamile bir sokak kedisi sitemizde doğum yaptı. 6 tane bebeğimiz oldu. Yaşamaları için anneye yardımcı olmaya çalıştık. Anne kedi yavrularına dokunmamıza izin veriyordu. 1 ay geçti. Yavrular ayaklandılar. Ancak insanlarla iletişim kurmayı öğrenememişlerdi. Birgün depresyona temayül eden ruh haletim acılar içindeyken (şimdi şahaneyim:)) enerji depolamak için bebek kedilerin yanına gittim. Enerji depolama bahsinde sıkıntı olacak ki birden ağlamaya başladım. Ben ağlamaya başlayınca kediler darmadağın olan ilgilerini bana yöneltip dikkatle yüzüme bakmaya başladılar. Ben dertlerimle dertlenen birilerini bulmuş olmanın verdiği duygu yoğunluğuyla daha çok ağlamaya başladım. 10 saniye sonra kedilerin ilgileri yine dağıldı. Ama önemli değildi. Velhasıl bu abartılı ve bilimsel kanıt niteliği taşımayan hikayenin ana fikri hissetmek insana has bir mefhum değildir.

Hayvanlarda obsesyon konusuna dönecek olursak

Hayvanların obsesif olabilecekleri ilk kez çocuk psikiyatristi Dr. Judith Rapoport tarafından ortaya atılmıştır. Obsesif kompulsif bozukluğa sahip erkek çocuklarıyla ilgili bir kitap (The Boy Who Couldn’t Stop Washing) yazan Rapoport’a okuyucusundan gelen mesaj, köpeğinin tekrarlı biçimde uzuvlarını yaladığını ve bu durumun insanlardaki el yıkama takıntısıyla benzerlik gösterdiğini haber veriyordu.

Köpeklerin obsesif veya başka ruhsal rahatsızlıkları olabilecekleri konusu 1990’lı yıllardan beri araştırılmaktadır. Yalama granülomu denilen rahatsızlık sıklıkla köpeklerde nadiren kedilerde görülür. Çoğunlukla bilek hizasında bir veya birden fazla lokasyonda devamlı yalama davranışından ötürü tüyler dökülür, enfeksiyon oluşabilir. Hatta bazı vakalarda kemik iltihabı sebebiyle ampütasyon gerekebilir.


Sadece köpekler değil kediler, stres ve kaygı yaşayan, hayvanat bahçelerine hapsedilmiş ya da travma geçirmiş birçok hayvan türünde bu tip saplantılı davranışlara rastlanmıştır. Can sıkıntısı veya ayrılık korkusu da bu gibi davranışların ortaya çıkmasına sebep olabilir.

Genetik altyapı

Hayvanlarda obsesif kompulsif vakaları sadece yalama davranışıyla da sınırlı değildir. Objeleri emme, kuyruk, gölge, ışık takibi, geometrik bir patern izleyerek koşma ve çeşitli tekrarlı davranışlar şeklinde ortaya çıkabilir. OKB tanısı konulan bazı hayvanlarda davranışın ortaya çıkışında etkili olduğu düşünülen birkaç gen bulunmuştur. Bu genler ile ilgili araştırmalar hala devam etmektedir.

Tedavisi var mı?

İnsanlarda OKB tedavisi ilaç ve bilişsel terapi şeklinde iki koldan yapılır. Ancak hayvanlarda bilişsel terapi uygulamak mümkün olmadığından fiziksel yaraların tedavisini takiben, antianksiyete ilaçlar kullanılır ve hayvanın stres ve kaygısını azaltacak bir yaşam alanı temini önerilir. Örneğin; ilgi çekecek eşyalar, yeni oyuncaklar, evde yalnız kaldığında biyoakustik müzik sağlanması, sık dışarıya çıkma, uzun yürüyüşler, diğer köpeklerle sosyalleşebileceği ortamlarda bulunma, stres azaltmaya ve psikolojik olarak rahatlamaya yardımcı olur.


Sonuç olarak birkaç küçük hatırlatma mahiyetinde dünyamızı milyonlarca çeşit canlıyla paylaşıyoruz. Domestik veya değil, her gün karşılaştığımız ya da varlığından haberdar bile olmadığımız canlıların özellikle hayvan dostlarımızın değerini bilelim. Varlıklarının hikmetini düşünelim. Ruhsal rahatsızlıklarıyla ilgilenelim. Onları sevelim ki biz de sevilelim.

Şizofreni nedir? Şizofreni beynin karar mekanizmasını bozuyor

Bipolar bozukluk: Bir gün neşeli bir gün hüzünlü