Kaygılı olmanın istek ve performans açısından faydalı olduğu bilinse de uzmanlar, aşırıya varan durumlarda kişinin tedavi edilmesi gerektiğini vurguluyor. Kaygı ve korkunun karıştırıldığına da dikkat çeken uzmanlara göre bu ikisini ayrıştırmak bireylerin ruhsal süreçlerinin farkına varmaları açısından önemli.
Üsküdar Üniversitesi NPİSTANBUL Hastanesi Uzman Klinik Psikolog Aziz Görkem Çetin, toplumda kaygı ve korkunun karıştırıldığını ifade ederek, “Kaygı, belirsiz ve uzun süreçlidir. Korkunun ise, kaynağı belli ve kısa süreçlidir. Bu ikisini ayrıştırmak bireylerin ruhsal süreçlerinin farkına varmaları açısından önemlidir” dedi.
Normal düzeyde kaygı hissetmenin istek duyma, motive olma ve karar verme gibi süreçleri harekete geçirdiğini belirten Uzman Klinik Psikolog Aziz Görkem Çetin, kaygının hiç olmaması ya da olması gerekenden fazla olması durumunda ise olumsuz sonuçlara yol açabileceği uyarısında bulundu. Çetin, şöyle konuştu:
“Kaygı, istek, motivasyon ve performansı bir zincir olarak düşünebiliriz. Kaygı olmazsa, isteğimiz olmaz ve istediğimiz şeye karşı motivasyonumuz olmaz. Bu da bizim performansımızı olumsuz etkiler. Bireyde kaygı çok yüksekse verim sağlanamaz. Bu durum da performansa olumsuz şekilde yansır.”
Stres olumsuz düşünceleri tetikleyebilir
Kaygıyı bireyin iç ya da dış dünyasından gelen uyaranlarla karşılaştığında gösterdiği tepki olarak tarif eden Çetin, bu tepkilerin, bedensel ve duygusal gibi zihinsel de olabileceğini söyledi. Uzman Klinik Psikolog Aziz Görkem Çetin, “İnsanların geçmiş yaşantıları, yetiştirilme tarzı ve kişiliklerine yönelik negatif-pozitif düşünceleri vardır. Strese maruz kalınan durumlarda bu olumsuz düşünceler tetiklenebilir” dedi.
Toplumsal olayların, olaya şahit olanları ve yakınlarını kaybedenleri etkilemekle birlikte toplumun genelinde de kaygıya neden olabileceğini dile getiren Çetin, “Genelde travmatik durumlar yaşayan bireylerin anormal davrandıkları düşünülmektedir. Unutmayın ki verdiğiniz tepkiler normal insanların anormal durumlar karşısında verdiği tepkilerdir. Bu nedenle siz değil, maruz kaldığınız durum anormaldir. Ancak eğer kaygı azalmıyor hatta artarak sürüyor ve günlük hayatı zorlaştırıyorsa bir uzmandan destek alınması gerekir” dedi.
Kaygının belirtileri neler?
Zihinsel belirtiler; olumsuz düşünceleri ve tüm felaket senaryolarını içerir. Birey dikkatini toplamakta zorluk yaşar. Dalgınlık ve unutkanlık gibi durumlar yaşanır.
Fizyolojik belirtiler; kalp atışlarında hızlanma, terleme, titreme, uyuşma, karıncalanma, ateş, kas gerginlikleri, hızlı nefes alıp verme, yüz kızarması, baş dönmesi, baş ağrısı, idrar kaçırma, erken boşalma gibi sorunlar gözlemlenebilir.
Duygusal belirtiler; sinirlilik, endişe, kontrol kaybı yaşanıyor gibi hissetme, heyecan, çaresizlik, karamsarlık, umutsuzluk ve yetersizlik gibi durumlar görülür.
Kaygıyı hafifletmek için ne yapmalı?
Sosyal bağlarınızı koparmayın.
Gerçekleştirebileceğiniz sorumluluklar alın.
Yalnız kalmamaya özen gösterin.
Sıkıntılarınızı paylaşın.
Rahatlatıcı ve hoşlandığınız aktivitelere yönelin.
Gerçekçi ve olumlu düşüncelere odaklanın.
Zihin ve vücudunuzu gözlemlemekte aşırıya kaçmayın.
Kaygılardan kaçmak, yok saymak yerine kademeli olarak onunla yüzleşin.
Başarısızlıklarınıza değil başarılarınıza ve elinizdeki değerlere odaklanın.
Kendinize gerçekçi hedefler koyun.
Tükettiğiniz besinlerin kaygıyı artırıcı olmamasına dikkat edin. Örneğin; kafein maddesini aşırı tüketmeyin.