Erdoğan’dan Irak Başbakanı’na: Sen benim seviyemde kalitemde değilsin

Cumhurbaşkanı Erdoğan, Irak Başbakanı İbadi’ye “Sen benim zaten muhatabım değilsin, seviyemde değilsin, kıratımda değilsin, kalitemde değilsin. Irak’tan senin bağırman çağırman bizim için hiç de önemli değil, biz bildiğimizi okuyacağız, bunu böyle bilesin. Kim bu? Irak’ın Başbakanı. Önce haddini bil…” ifadelerini kullandı.

Erdoğan'dan Irak Başbakanı'na: Sen benim seviyemde kalitemde değilsin

İstanbul’da 9. Avrasya İslam Şurası’nın açılışında konuşan Cumhurbaşkanı Erdoğan, şunları söyledi:

FETÖ, DEAŞ kadar önemli bir tehdittir

Ülkemizdeki darbe klasik bir darbe girişimi olsaydı muhtemelen bu şuranın gündeminde yer almazdı. 15 Temmuz’u farklı ve bu heyet açısından önemli kılan husus, darbe girişiminde bulunanların kendilerini dini bir cemaat, liderlerini de sözüm ona mehdi olarak görüyor olmalarıdır. Darbecileri motive eden, yıllar boyunca kendilerini gizlemek için çift kişilikli hayat süren, sonunda kendi ülkesine milletine silah doğrultacak şekilde gözlerini karartacak sebepleri çok iyi tahlil etmeliyiz. Bu tehdit Türkiye’ye mahsus bir tehdit değildir. İslam coğrafyasını kana bulayan El Kaide gibi, DEAŞ gibi, kendilerince ulvi gayelere hizmet ettiğini düşünen kişilerden oluştuğunu unutmamalıyız. FETÖ olarak adlandırdığımız yapı, Müslümanlar ve tüm dünya için DEAŞ kadar önemli bir tehdittir.


Fitne hareketi

15 Temmuz darbe girişiminden sonra, toplanan Olağanüstü Din Şurası’nda bu konuda önemli tespitler yapılmıştır. Her şeyden önce FETÖ’nun bir cemaat, dini grup olmadığı üzerinde görüş birliğine varılmıştır. Bu örgüt dini istismar eden, şaibeli kaynakları olan, ümmeti ve tevhidi parçalamak için çalışan gizli yapısı sebebiyle gerçek yüzü görülemeyen bir fitne hareketidir. Avrasya coğrafyası FETO’nun ülkemiz dışındaki ilk açılım alanı en yoğun faaliyet gösterdiği bölgedir. Elde edilen özgürlük ortamı bu örgüt tarafından alabildiğince istismar edilmiştir. Bölgedeki Müslümanların ihyaya en çok ihtiyaç duydukları dönemde öne çıkan bu örgüt, maalesef sadece kendi hegemonyasını kurmak için uğraşmıştır.

İslam dünyası sadece terörizm saldırı altında acı çekmekle kalmıyor, aynı zamanda terörizm bahane edlerek hem bölünmeye çalışılıyor hem ağır ithamların hedefi oluyor. Ortadoğu’da, Güney Asya’da yaşanan terör eylemlerinde, ölenlere bakıyorsunuz Müslüman, öldürenler de Müslümanlar. Ölen Allahu Ekber diyerek son nefesini veriyor, öldüren de Allahu Ekber diyerek öldürüyor. Üstelik tek mesele de bu değil. Mezhepçilik fitnesi islam dünyasına müdahaleyi kapı açan bir diğer önemli gelişme.

Benim Sünnilik diye, Şiilik diye bir dinim yoktur.

Her fırsatta ifade ettim, burada bir kez daha tekrarlıyorum. Benim, yanlış anlamalar vesaire yine de söyleyeceğim. Benim Sünnilik diye bir dinim yoktur, benim Şiilik diye bir dinim de yoktur. Benim dinim, din-i mübin olan İslam’dır. İslamın tüm sahih yorumları benim için hürmete layıktır. Benim de şahsen tabii olduğum bir yorum var. Ama asla bu yorumu, dinimin, yani İslam’ın üzerine çıkarmadım çıkaramam.

Maalesef yanlış ve tehlikeli şekilde bunu yapan gruplar, ülkeler olduğunu biliyoruz. İslam dünyasının içine saçılan fitne tohumları Müslüman kanının dökülmesi olarak karşımıza çıkıyor.


Ateist terörü diye bir şey duydunuz mu?

Farklı inanç mensuplarına karşı düzenlenen terör eylemlerine rastlanabiliyor. Sadece faili Müslümansa, bunun adı islami terör olarak ifade ediliyor. Şayet fail başka bir inanca mensupsa bu eylem terör olarak dahi vasıflandırılmıyor. Adli vaka sınırının ötesine geçirilmeden gündemden düşürülüyor. Bugüne kadar hiç Hristiyan terörü, Yahudi terörü, Musevi terörü, şayet kişi bir inanca mensup değilse ateist terörü diye bir şey duydunuz mu? Duyamazsınız. Çünkü sadece eylemci Müslümansa, terörist diye sıfatlandırılır. Bu batı ülkelerinde, islamla terör kavramlarını eşleştirme, aynı parantezin içine alma çabasının ürünüdür. Medya bu konuda asla masum değildir. Politikacılar masum değildir. Bu konuda en büyük sorumluluk İslam dünyası olarak Müslümanlar olarak, Müslümanları temsil eden din adamları ve politikacılar olarak sizlere bizlere düşüyor.

İzin alma ihtiyacımız yoktur, almayı da düşünmüyoruz

Biz kendi sorunlarımıza kendimiz çözümler üretmezsek, kimse dönüp bize el uzatmaz. Derdimize çare olmaz. Bakınız bugün Irak’ta DEAŞ terör örgütüne karşı düzenlenen operasyona, öyle veya böyle şekilde dünyanın dört bir yanından tam 63 ülke müdahil olmuş durumda. Koalisyon diyorlar ya, 63 ülke var. Suriye’de aynı şekilde benzer durum var. Bizim Türkiye olarak hem ülkemize yönelik terör tehdidinin kaynaklarını barındırması hem de bin yıllık komşuluk kardeşlik hukukumuz gereği meseleye müdahil olmamızı istemeyenler, diğer ülkelere ses çıkarmıyor. Halbuki Irak ve Suriye’nin başı dertteyse, tedbiri almak çaba göstermek en çok Türkiye’nin sorumluluğudur. Bu kardeşliğin komşuluğun bir gereğidir. Bunun içinde bir yerlerde izin alma ihtiyacımız yoktur, almayı da düşünmüyoruz. Bunun da böyle bilinmesini özellikle ifade ediyorum.

Kendi planımızı kendimiz uyguluyoruz

Bazı ülkeler binlerce kilometre uzaktan gelip Afganistan’da ve daha pek çok yerde kendine tehdit oluşturduğu iddiasıyla operasyon yapacak, Türkiye yanı başında 911 kilometre suriye sınırı 350 kilometre Irak sınırı, buradaki tehlikeye müdahale edemeyecek. Biz bu çarpıklığa asla müsaade etmiyoruz. Biz sabır sabır sabır dedik. 14 yaşındaki bir çocuğu Messi’yi çok sevdiği için, çocuğun üzerine  o formayı giydiriyorlar, bomba sarıyorlar, Gaziantep’teki kına merasimine onu göndererek orada patlatıp 56 kardeşimizin ölümüne neden oluyorlar. Hiç sesleri çıktı mı? Batı dünyasının sesi çıktı mı? Hayır. Biz ne dedik? Hayır durulmaz ve Cerablus’a girdik. DEAŞ’ı oradan attık. Atmakla kalmadık. Şimdi güneye doğru bu DEAŞ’ı PYD’yi bunları sürüklüyoruz.

ABD’ye dedik ki Münbiç’te PYD ve YPG olmayacak. Bizzat bana sayın başkan dedi ki olmayacak. Buranın dedik yüzde 90-95’i Arap siz neden buraya PYD’yi YPG’yi sokuyorsunuz? Temizlemekse, hep beraber burayı temizleriz. Niye buraya bunları sokuyorsunuz? ‘Merak etmeyin bunlar buraya girmeyecek.’  Bu sözü vermelerine rağmen tutmadılar. Biz de şu an kendi planımızı kendimiz uyguluyoruz.

Sen benim muhatabım değilsin, seviyemde değilsin, kalitemde değilsin

Şu anda Irak’ta, yakında da Musul’da yapılacak operasyonlara aynı anlayışla, nasıl Cerablus’ta katıldıysak, nasıl Rai’de katıldıysak, evet şimdi yine söylüyorum. Şahsıma hakaretler ediyor, sen benim zaten muhatabım değilsin, seviyemde değilsin, kıratımda değilsin, kalitemde değilsin.Irak’tan senin bağırman çağırman bizim için hiç de önemli değil, biz bildiğimizi okuyacağız, bunu böyle bilesin. Kim bu? Irak’ın Başbakanı. Önce haddini bil… Şu anda kendileri Başika üssünü kurmamız için Sayın Davutoğludöneminde bizlere talepleri var, bunların hepsinin canlı kayıtları var ve bugün yarın bunların hepsi televizyonlarda yayınlanacak. Buna rağmen Başika üssüne girilmiştir, şimdi diyor ki; ‘Buradan çekilin.’ Türkiye Cumhuriyeti’nin ordusu sizlerden talimat alacak kadar kalitesini kaybetmiş değildir. Gereği neyse bunu biz gerektiği şekilde bugüne kadar nasıl yaptıysak yapmaya devam edeceğiz. Bu bir. İki, burada çok önemli bir yere geliyoruz. Dolmabahçe külliyemizden, tüm dünyaya sesleniyorum. İslam İşbirliği teşkilatı dönem başkanı olarak, 56 ülkenin devlet başkanlarına mektup gönderiyorum. Mektubun metnini burada okuyacağım.


Türk Akımı projesi imzalandı: Rusya ile Türkiye arasında dev anlaşma


Editor
İndigo Dergisi Haber Merkezi | İndigo Dergisi, 18 yıldır yayın hayatında olan bağımsız bir medya kuruluşudur. İlkelerinden ödün vermeden tarafsız yayıncılık anlayışı ile çalışmaktadır. 2005 yılında kurulan İndigo Dergisi, indigodergisi.com web sitesi üzerinden tamamen dijital ortamda günlük yayın yapmaktadır. Aynı zamanda Türkiye’nin ilk internet haber dergisi olmakla birlikte, tüm yayın kadrosu ve okurlarıyla birlikte sürekli gelişmektedir. İndigo Dergisi’nin amacı; gidişatı ve tabuları sorgulayarak, kamuoyu oluşturarak farkındalık yaratmaktır. Vizyonu; okuyucularında sosyal sorumluluk bilinci geliştirerek toplumun olumlu yönde değişimine katkıda bulunmaktır. Temel değerleri; dürüst, sağduyulu, barışçıl ve sosyal sorumluluklarının bilincinde olmaktır. İndigo Dergisi, Türkiye’nin saygın İnternet yayınlarından biri olarak; iletişim özgürlüğünü halkın gerçekleri öğrenme hakkı olarak kabul etmekte; Basın Meslek İlkeleri ve Türkiye Gazetecileri Hak ve Sorumluluk Bildirgesi’ne uymayı taahhüt eder. İlaveten İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi’ni benimsemekte ve yayın içeriğinde de bu bildiriyi göz önünde bulundurmaktadır. Buradan hareketle herkesin ırk, renk, cinsiyet, dil, din, siyasi veya diğer herhangi bir milli veya içtimai menşe, servet, doğuş veya herhangi diğer bir fark gözetilmeksizin eşitliğine ve özgürlüğüne inanmaktadır. İndigo Dergisi, Türkiye Cumhuriyeti çıkarlarına ters düşen; milli haysiyetimizi ve değerlerimizi karalayan, küçümseyen ya da bunlara zarar verebilecek nitelikte hiçbir yazıya yer vermez. İlkelerinden ödün vermeyen şeffaf yayıncılık anlayışını desteklemektedir. Herhangi bir çıkar grubu, örgüt, ideoloji, politik veya dini; hiçbir oluşumun parçası değildir. Köşe yazarlarımızın yazdıkları fikirler, kendi özgür düşünceleridir; İndigo Dergisi yayın politikası dahilinde değerlendirilir ve yayın ilkeleri ile çelişmediği müddetçe, düşünce ve ifade özgürlüğünü teşvik ederek yayına alınır. İndigo Dergisi, sunduğu tüm bilgilerin doğruluğunu teyit ve kontrol eder; bu bilgilerin geçerliliğine son derece önem verir.