Ufukta mutlu olabilme ihtimali görmüyorsa, etrafında güvenebileceği kimse bulamıyorsa, bu dünyanın yaşamaya değer bir yer olmadığına kanaat getirmişse ve çektiği acılar artık dayanamayacak bir hal almışsa huzura ermenin tek bir yolu olduğunu düşünüyor gençler: İntihar.
Bu çocuklara umut verecek, bakış açısını değiştirecek ve kendilerini iyi hissettirecek şey ise: Aile. Yani; onları seven ve kollayan anlayışlı insanlarla yaşayabilecekleri sıcak bir ortam…
Emre (17); kaldığı Edirne Erkek Yetiştirme Yurdu’nun 3. kat penceresinden kendini aşağıya attı, hastanede kurtarılamadı. Tarık; Hazine Müsteşarlığı’nda memur olarak çalışıyordu, Yetiştirme Yurdu’nda yetişmişti, evinde pencereden atlayarak canına kıydı. Berfin (17); Antalya Yetiştirme Yurdu’nda yaşıyordu, iki bileğini kestikten sonra kendisini falezlerden aşağıya bıraktı. Dilan (15); Kırıkkale Kız Yetiştirme Yurdu’nda kalıyordu, gittiği alışveriş merkezinin içinde 3’üncü katından atlayarak yaşamına son verdi. Şahin (19), Ticaret Meslek Lisesi öğrencisiydi, Adıyaman’da yetiştirme yurdunda kalıyordu, bir inşaatın 10. katından atladı. Murat Ali (29), Sakarya Adliyesi’nde bilgisayar teknisyeniydi, İstanbul Kalender Orduevi’nde askerlik yapıyordu, anneleri engelli olduğu için 3 kardeşiyle birlikte yetiştirme yurtlarında büyümüştü, belirlenemeyen bir nedenden dolayı intihar ederek yaşamına son verdi. Muhammet, Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanlığında devlet memuruydu, bekardı, 03.10.2016 Pazartesi günü Sanayi Bakanlığının 10. katından atladı.
Türkiye’de çocuk yuvası, yetiştirme yurdu ve çocuk evi gibi kurumlarda 12 bin çocuk ve genç yaşıyor. 4 bin 600 çocuk ise koruyucu ailelerin yanında. Türkiye’de yurttan ayrılan gençlere dair bir istatistik yok ama, birçoğunun intihar ettiği ya da suça ve ya fuhuşa sürüklendiği biliniyor.
‘Ben kimin aklındayım?’
Geçmişini anlamlandıramayan, yurttan ayrılana kadar hiç fotoğrafı çekilmemiş, çekilse bile fotoğrafta kendini tanıyamayan bu çocukların kendilerine en çok sorduğu soru şu: “Ben kimin aklındayım?” Kendilerini önemseyen, düşünen ya da merak eden anne, baba ya da kardeş gibi yakınlarının olmayışı, çekirdek aile kavramı üzerine kurulmuş bir toplum düzeninde bu çocukların topluma ayak uyduramamasının en büyük sebebi.
İntihara teşebbüs etmese bile, etrafında gördüğü örneklerden dolayı intihar fikri hep aklında olan bu çocukların çok azı hayata güçlü bir şekilde tutunup normal ve sağlıklı bir yaşam sürebiliyor. Yurtlarda yetişip bugün güçlü bireyler olarak hayata katılan bu gençler ise bugün yetişmiş oldukları bu kurumları düzeltmeye çalışıyor. Bu gençlerin 2007 yılında koruma altında yetişen çocuk ve gençlerin eşit ve ayrımcılığı uğramadan hayata atılmasını sağlamak amacıyla kurduğu Hayat Sende Derneği, kamuoyunda farkındalık yaratılması dışında, Türkiye’deki koruyucu aile ve evlat edinme uygulamalarını yaygınlaştırmaya çalışıyorlar.
Yurt intiharları Meclis tarafından kapsamlıca araştırılmalıdır
Yurtlada yaşayan veya ayrılan çocuk ve gençler hayatlarının birçok alanında sorunlarla karşılaşıyor ve bu sorunlar hakkında toplumda ve medyada yeterince farkındalık yok. Toplumumuz bu çocuklara on iki yaşına kadar acıma ve merak, on iki yaşından sonra korkuyla yaklaşılıyor. Bu çocuklar hayatlarının birçok alanında ayrımcılığa, ötekileştirmeye maruz kalıyor. Bu yaklaşımlar da doğal olarak çocukların ve gençlerin bilinçlerini yaralıyor. Türkiye’de ayrıca intihar olayları ya da yurtlardan ayrılan çocukların hayata nasıl devam ettikleriyle ilgili gerekli nitelik ve sayıda akademik çalışma yapılmıyor.
Daha öce “18 yaş yurttan ayrılmak için çok erken” başlıklı kampanya düzenleyen Hayat Sende Derneği, yaşı dolunca Devlet Yurdu’ndan ayrılmak zorunda olan gençlerin sorunlarına kamuoyunda farkındalık yaratmak ve Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı’nın yurt intiharlarını gündeme alması sağlamak için yeni bir kampanya başlattı.
Hayat Sende Derneği’nin kampanyasına destek vermek isteyenler www.change.org/yurtintiharlarisonbulsun linkinden kampanyayı imzalayabilir.
Çocuk Ailesinin Değil Toplumun Sorumluluğudur
Norveç’in En Yalnız Çocuğu Emma