Kızlarağası Hanı: İzmir’in tarihe meydan okuyan çarşısı

Yüzyıllarca en önemli liman kentlerinden biri olan İzmir, doğu kültürünü batıya taşıyan ipek yolunun son duraklarından biriydi. Hacı Beşir Ağa tarafından 1744 yılında inşa edilen Kızlarağası Hanı, halen İzmir’in tüyler ürperten ve tarihe meydan okuyan çarşıları arasında…

Hacı Beşir Ağa tarafından 1744'te inşa edilen Kızlarağası Hanı, halen İzmir'in tüyler ürperten ve tarihe meydan okuyan yapıları arasında...
Bir zamanların en önemli liman kentlerinden biri olan İzmir, yüzyıllar boyunca Doğu kültürünü Batıya taşıyan İpek yolunun son duraklarından biriydi. Çuha ve Cevahir bedestenleri adlarını alan Kızlarağası Hanı dikdörtgen planlı olarak Hacı Beşir Ağa tarafından 1744 yılında inşa edilir. Bu hanlar, kervanların güvenliğini sağlamak amacıyla gerçekleştirilmiş. Binanın iç kısmı yolcuların yatabileceği odalar, eşyaların konabileceği depolar, hamamlar, ahırlar ve avlu içinde yer alan mescitler olarak düzenlenmiştir.

Eskiden beri limana çok yakın olması sebebiyle ticari potansiyeli çok yüksektir. Bugün denizden 200 metre uzaklaştırılarak içi doldurulmuş ve aralarda kalmıştır. 1988-1993 yılları arasında restore edilerek günümüzde turistik bir çarşı olan Kızlarağası Hanı’nda çok çeşitli el sanatları, dokuma halı ve kilim, gümüş, takı, giyim, çarpıcı hediyelik eşya satışı ve mistik havasıyla insanın ruhunu başka yerlere taşıyan özelliğe sahip.


Ancak dikkat çekmek istediğim bir nokta var ki, o da bu güzel hanın üst katının şehrin yerlileri tarafından pek de önemsenmemesi. Oysa gidip gördüğünüzde asıl gezilmesi gereken bir yer olduğunun farkına varabilirsiniz. Keşfedilmeye değer antika plaklar, çok eski kitaplar, para ve pullar, film afişleri, bakır işçiliğinin muhteşem ürünlerini, tasavvufun en güzel enstrümanlarından biri olan ney satışı ve hatta ney öğrenimine kadar her şeyi bulabilirsiniz. Burada görünenin dışında manevi mutluluğa erişmeniz de mümkün.

Bu güzel, tarih kokan Kızlarağası Hanı’nın esnafıyla konuştuk. Hanın tarihinden, meslek hayatlarına olan akislerine, yaşadıkları olumsuzluklara rağmen tutkularına dair tüm detayları aktarmak istiyorum.

Kızlarağası Hanı: İzmir'in tarihe meydan okuyan yüzü özgün yılmaz

Röportaj | Özgün Yılmaz

Burada yaptığınız işten ve Kızlarağası Hanı’ndan bahseder misiniz?

Özgün Yılmaz: Yaklaşık 9 yıldır bakır işlemeciliği üzerine esnaflık yapıyorum. Kızlarağası Hanı, önceleri İpek yolu üzerinden geçen bir kervansaraydı. Üst katları konaklama için, alt katlarıysa tüccarların depo, ahır olarak kullandıkları bir alan. Bu mesleğe yönelme amacım, hani babadan oğula geçmesi gibi bir hikayeye uzanıyor. Öğrenerek, ilgiyle yaptığım bir iş. Yanımda çok değerli, Türkiye’de 10 ustadan biri olan kendisine abi diye hitap ettiğimiz Hasan Ustamız var. Onun gibi bu mesleği icra edenlerin az olması elbette üzücü. Ve hak ettikleri karşılığı görememeleri bizleri daha çok üzüyor.

Günümüzde insanların ilgi alanları değiştikçe, bakır işçiliği alanında rağbet eskiye oranla azaldı. Tamamen el emeği bu ürünler yerini kullanım alanı farklı olarak malzemelere dönüştürdü. Çok hızlı satan, sürümü olan ürünler olmadığı için de, yeni nesil gençlik bu işlere yönelmediği gibi aksesuar olarak da kullanmıyor. Daha çok hangi ürünlere rağbet ediliyor diye sorarsanız, bakır alanında küçük şeyler yani takı, küpe, yüzük, kolye gibi ve daha rahat taşınabilir hediyelik eşyalar.

Kızlarağası Hanı bakır işçiliği özgün yılmaz
Özgün Yılmaz: Kızlarağası Hanı’nın yakınılan konusuna gelince ortak bir sorundan söz etmek gerekir. Buradaki esnaflık hayatım boyunca gördüğüm, üst katın en kilit noktasında olmamıza rağmen, gelenlerin uğrak noktası değiliz. Maalesef İzmir’de üst katlara çıkmak, gezmek, keşfetmek gibi bir algı ve yönelim yok. Bizler kendi çapımızda reklam yapıyor, panolar, tabelalar hazırlıyoruz. Fakat yine de algı değişmiyor, yine üzülerek söylüyorum, insanlar üst katları es geçebiliyorlar.

Han ortamını kendi bulunduğum yer bazında beğeniyorum, komşuluk ilişkileri yadsınamayacak derecede güçlü. Burada kendinize ayrı bir dünya yaratıyor, benimsiyorsunuz. Ancak ticari anlamda yetersiz, ülkenin bulunduğu durum ile de ilişkilendirirsek, hepimiz bu olumsuzluktan hayli etkileniyoruz.

Yetkililere buradan sıkıntılarınızla ilgili nasıl bir mesaj göndermek isterdiniz?

Özgün Yılmaz: Bizim sıkıntımız hükümetten tutun da yerel yetkililere ve herkese seslenebileceğimiz mesaj niteliğinde. Bu kadar değerli bir mesleğe ve emeğe neden yeterli desteği sağlayamadıkları, sahip çıkmadıkları sorusudur. Oysa liman daha işlek hale getirilebilir, İzmir içine, Kızlarağası Hanı’na turlar, tanıtımlar, aktiviteler düzenlenebilir. Ama maalesef hiçbiri yapılmıyor. Umarım bir gün yok olmak üzere olan bakır işlemeciliği sanatına ve esnafın sorunlarına duyarlı yetkililerimiz sesimizi duyabilirler.

Kızlarağası Hanı gramafon tarihi çarşı Özkan Sağlıksular

Röportaj | Özkan Sağlıksular

Özkan Sağlıksular: 15 yıldır plak satıyorum. Evvelden dükkanım İstanbul’daydı. 8 senedir İzmir’deyim. Burayı İstanbul’un Kapalı Çarşı’sına benzetiyorum. Az değil, 300-400 yıllık bir yapı Kızlarağası Hanı’nın geçmişi…

Burayı seçme nedeniniz?

Özkan Sağlıksular: Kızlarağası Hanı’na yerleşmeden önce biraz araştırma yaptım. Bizim işlere plak, sahaf konularına en uygun mekan burası olduğu için tercih ettim.

Bu mesleğe yönelme amacınız ve plak alıcısı genellikle kimler oluyor?

Özkan Sağlıksular: Bu mesleğe ilgi ile başladım diyebilirim. Plak alıcısında belli bir hedef kitlesi yok. Ev hanımından, üniversite öğrencisine, emekli öğretmenden lisedeki çocuğa kadar herkesin ilgisini çekebiliyor. Son zamanlarda çok popülerlik kazandı plak merakı. Bu nedenle bütçesine uyan herkes plak alabiliyor.

En çok hangi tür plaklar tercih ediliyor?

Özkan Sağlıksular: Tam bir tür söyleyemiyorum; çünkü arabesk’in de meraklısı var, sanat müziğinin de, pop müziğinin de. Ama Türkçe plaklar daha çok revaçta diyebilirim.

Plak koleksiyonu yapanların entelektüel bir kişilik olduğunu söyleyebilir misiniz?

Özkan Sağlıksular: Entelektüel anlayışına göre değişir, ama kendi içinde bir entelektüel kimlik taşıdığı kesin. Müslüm Gürses toplayan biri bile eğer entelektüelliği bir konuda kendisine bilgi birikimi aracı olarak düşünüyor, derinlemesine bilgi ediniyorsa bu plak koleksiyoncusu entelektüeldir diyebiliriz.

Kızlarağası Hanı tarihi çarşı bedesten
Son yıllarda, bir zamanların vazgeçilmezi olan plaklara şimdilerde özel ilgi alanı içerisinde olabilir mi?

Özkan Sağlıksular: CD, Mp3 son özellikle beş yıldır tüm dünya çapında üretimi gittikçe azalıyor, ama plağın devamlı satışı, üretimi, koleksiyonları artıyor. İşin müzikse en popüler dinleme aracı plaktır.

Eskiye rağbet var mı?

Özkan Sağlıksular: Eskiye rağbet olarak değil de, yeni üretim çok kısırlaştığı ve insanlar kalite aradıklarından dolayı yetmişlerin müziğine merak salıyorlar.

Kızlarağası Hanı’nda esnaf olarak sizin sıkıntılarınız nelerdir?


Özkan Sağlıksular: Han’ın Pazar günleri kapalı olması bana anlamsız geliyor. Alışverişi tercih eden ya da hafta içi çalışan insanların bir cumartesi ve pazarı var. İlla kapalı olması gerekiyorsa hafta içi bir gün belirlenmesi bizler için de alıcı için de daha yerinde bir karar olurdu.

Röportaj | Muharrem Sönmez

Muherrem Sönmez: Neyzeniz. Bu mesleğe başlama kararı öncelikle sanat ve musikinin içinde olduğumuzdan ileri geliyor. Müziği seviyoruz. Müzikle uzun süredir ilgileniyorum. Ney sazını da sevdiğim için zamanla süreç böyle gelişti. Musikiyle işi olmayan birinin neyzen olma ihtimali pek yok gibidir. Bu iş ruhunu müziğe adama işidir. Haftanın her günü, pazar günleri hariç herkese ney kursu veriyoruz. Müziğe yatkın ve hevesli herkes sıfırdan ney üflemeyi öğrenebilir. Ayrıca İndigo dergisine katkılarından ötürü teşekkür ediyoruz.

Kızlarağası Hanı: İzmir'in tarihe meydan okuyan çarşısı izmir ney neyzen atölye

Röportaj | Volkan Yıldız

Volkan Yıldız: Neyzenlik yapıyorum, 15 seneden beri ney üflüyorum. Kızlarağası Hanı’nda da 2012’den beri atölye olarak hizmet veriyoruz. Burada ney dersleri, ney yapımı, ney satışı, Osmanlıca, kaligrafi, hat tezhip gibi Osmanlı el sanatları kursları vermeye çalışıyoruz. Bu değerleri insanlara tanıtmaya çalışıyoruz. Tasavvuf’u seviyoruz. Buraya o duygu ile gelen insana da ney sesini bilgimiz dahilinde öğretiyoruz.

Ney sanatı kimlere hitap ediyor?

Volkan Yıldız: A’dan Z’ye, yerli yabancı, çoluk çocuk, yetişkin herkese hitap eder. Fakat ney’in daha çok tasavvufi boyutu olduğundan mesnevi, tasavvuf okuyanlar, mana aleminde boşluk arayanlar, mana alemi kuvvetli olan dostlar ilk önce onlar hedefe bakıyorlar diye söyleyebilirim. Alt yapısı olan insanlar daha çok etkileniyor ve daha çok yöneliyorlar. Tasavvuf müziğinin ayrıca sakinleştirici bir özelliği var. Bu ses içimizden gelen ruhumuzu temsil ediyor.

Kızlarağası Hanı: İzmir'in tarihe meydan okuyan çarşısı

Kızlarağası Hanı’nın yüzde 80’lik bölümü tadilatla yeniden yapılmış

Kızlarağası Hanı’nın tarihiyle ilgili ne söyleyebilirsiniz?

Volkan Yıldız: 1993 yılına kadar han türlü badireler atlaşmış. 93’ten sonra tadilata geçilmiş. Tadilat sırasında %80’lik bölümü neredeyse yeniden yapılmış. Çok ciddi hasarlar görmüş han. Son on yıldan beri de tanınmaya, bilinmeye başlandı.

Han’ın üst katları hakkında düşüncelerinizi öğrenebilir miyim?

Volkan Yıldız: Üst katta el sanatları, bizim gibi ney atölyeleri, minyatür, ebru, antika el sanatlarının, dövme, el işçiliğinin olduğu bir yer. Asıl gezilmesi gereken atölyeler de burada bulunuyor. Biz bu sanatlarla zengin olmayı hedeflemiyoruz. Kısaca zengin olunamayacağından üst katlardayız. Buradayız, çünkü hanın tarihi dokusuna hitap eden, o ruhu veren atölyeler bu katta. Bu yüzden her gelen üst kata uğramadan gitmesin.

Üst katın içine girildiğinde çıkılamayacak gibi karmaşık bir yapı görünümü veriyor insanlara. Biraz tanıtım, yönlendirme eksikliğinin giderilmesiyle, gelenlerin yalnız alt katların ilgisini değil de, üst katlardaki değerlere de yönelmeleri sağlanmalı. Emin olun çok şey farkedecekler.

Kızlarağası Hanı: İzmir'in tarihe meydan okuyan çarşısı antikalar
Han’ın üst katını gezen ve gezmeyen kesim olarak ayırırsak, daha çok ne derdiniz?

Volkan Yıldız: Genelde İzmirli olup da Kızlarağası Hanı’na 10 kere gelen 11’incide yukarıya çıkar. Aşağıda yüzük, kolye tamircisine gelip yaptıramayınca üst katta atölyeler olduğunu, orayı ararken buluyor. Ya da eşi dostu için geldiğinde farkediyorlar. Yerli halkımız Han’ın ikinci katına çıkmaya gereksinim duymazken, dışarıdan gelen turistler rehber aracılığıyla mutlaka üst katları dolaşıyorlar. Zaten turistler nereye gidilmesi, neresinin görülmesi gerektiğini bilerek geliyorlar. Başta onların güzergahındayız zaten. Keza şehir dışından İzmir’i merak edip duyanlar da yukarıya çıkıyor.

Kızlarağası Hanı: İzmir'in tarihe meydan okuyan çarşısı tane antika evi

“Ne İzmir Büyükşehir Belediyesi ne de başka birileri Kızlarağası Hanı’nda tarihe yakışanı yapmıyor.”

Yeniden dönelim Ney’e… Bu mesleğe yönelmenizin amacı nedir?

Volkan Yıldız: Ney yapmak, satmak, üflemek bir meslek kategorisi altında olsa da yapan kişi için bir meslek değil; bir yöneliş, bir hobi, bir zevk, bir uğraştır. Ben bu uğraşımı böyle bir yerde yapmak istedim. Ticaret kaynağı değil amaç, bir şekilde hareket edebilmeyi karşınıza aldığınız için para kazanıyorsunuz. Bu hobi, resim, çerçeve, ney, kendine özgü dekorasyonlar olduğu için karşılığını buluyor.

Han ortamını nasıl buluyorsunuz? Sizce Kızlarağası Hanı’na yakışır ne olmalı, neler yapılmalı bu handa?

Volkan Yıldız: Burası Han’dan öte pasaj gibi görülüyor. Tarihi dokusunun olduğu hissettirilmediğinden genellikle insanlar alt katlarda olmakla yetiniyorlar. Han sadece dıştan göründüğü kadar mimari özelliğini yansıtabiliyor, bunun dışında işletmecilik ya da yöneticilik olarak hiç han’a benzemiyor. Ne İzmir Büyükşehir Belediyesi ne de başka birileri burada tarihe yakışanı yapmıyor.

Beklentileriniz ne olmalıydı diye sorarsanız örneğin, Ramazan aylarında bir ortaoyunu, bir sema gösterisi, bir ney dinletisi ya da ebru sanatı gösterisi olabilirdi. Hiçbiri olmadı!.. Her zamanki gibi gene alt katlarda çay, kahve içildi. Gene üstler unutuldu!.. Böyle bir geçmişe sahip han, başka bir belediye tarafından yönetilseydi inanın çok daha değer görebilirdi. Hele Avrupa’da bir yerde olsaydı, girişlerin bile kartla olması olasıydı. Han layık olduğu yerini bulur, bütün dünya tarafından da bilinirdi. Avrupalı’nın 200 yıldan fazla olmayan bir geçmişi var, bununla bile övünüyorlar. Oysa bizim kaç bin yıllık tarihimiz, yapılarımız, eserlerimiz varken, hiçbirini koruyamıyoruz.

Son olarak İndigo Dergisi olarak bizlere ne söylemek isterdiniz?

Volkan Yıldız: Öncelikle derginize çok teşekkür ediyorum. Buraya hal hatır sormaya gelmiş, üst kata çıkmışsınız. İndigo Dergisi olarak bu konuya el atmış, bize ulaşmışsınız. Umarım derginiz de hak ettiği kitleye fazlasıyla ulaşır. Geldiğiniz, muhabbet ettiğiniz için tekrar teşekkürler.

Foto Galeri: Kızlarağası Hanı, İzmir

İzmir gezi rotası: İzmir’de nereler gezilmeli?

Ege’ye bir gezi: Manisa Salihli’de Sardes Antik Kenti

İstanbul’a yakın gezilecek 10 yer

İstanbul’un Arka Sokak Mekanları


Derviş dönüşü ve ses banyosu ile meditasyon


Aylin İçsel
İnsanın en büyük pratiği kendi hayatıdır, derler. Deneyimlerimizden çıktığımız yolculuğumuzda her durakta ve her yolda hayatın anlamına dair edindiğimiz her doktrin muazzam mucizelerle dolu biz insanlara münhasırdır. Benimse en büyük meramım, derin bir insan sevgisi ve anlayışı, bütün insanlara duyulan kardeşlik ruhu; insanların mutabakat içinde olmaları, dünyayı daha iyi algılayıp, daha yaşanılır bir yer olmaya muktedir, düşüncelerin özgür, barışın ve insanlığın hüküm sürdüğü, çocukların mutlu yaşadığı bir dünya inancı ve de hayalidir. Yazmaksa, olup bitenler karşısında herkesin sesi olmak, kıyılardan geçip, sokağın en işlek caddelerinden dokunmaktır hayata... Yaşamın kendisine karışmak ve keşfetmek tutkusudur. Varoluşun en derin sebebidir yazmak...