Üsküdar Üniversitesi Türk Dünyası Felsefe Araştırmaları Uygulama ve Araştırma Merkezi tarafından “Aristoteles 2400 Yaşında” başlıklı sempozyum düzenlendi. Felsefenin konuşulmadığı yerde ne inşa edilebilir?
Fizik, gökbilim, ilk felsefe, zooloji, mantık, siyaset ve biyoloji gibi konularda pek çok eseri bulunan felsefecinin farklı yönleri tartışıldı.
Prof. Dr. Nevzat Tarhan, üniversite olarak felsefe çalışmalarına büyük önem verdiklerini belirterek “Felsefe bir binanın temelidir. Üniversiteler özgür düşüncenin tartışıldığı yerlerdir. Felsefenin konuşulmadığı bir yerde neyi inşa edeceksiniz?” dedi.
Altunizade Merkez Yerleşkesi Nermin Tarhan Konferans Salonu’nda düzenlenen sempozyumun açılış konuşmalarını Üsküdar Üniversitesi İnsan ve Toplum Bilimleri Fakültesi Felsefe Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. İbrahim Özdemir, İnsan ve Toplum Bilimleri Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Hasan Bacanlı ve Üsküdar Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Nevzat Tarhan yaptı.
Prof. Dr. İbrahim Özdemir: “Eleştirel Düşünce dersi veriyoruz”
Açılış konuşmasını yapan Prof. Dr. İbrahim Özdemir, Dünya Felsefe Günü çerçevesinde düzenledikleri bu sempozyumla felsefenin bireysel ve toplumsal olarak insan düşüncesi ve uygarlığın gelişmesine olan yapıcı katkısına dikkat çekmeyi amaçladıklarını söyledi.
Felsefenin eleştirel ve özgür düşünceyi, dünyayı, toplumu ve insanı daha iyi anlamayı ve hoşgörü ve barışı teşvik eden bir disiplin olduğunu bir kez daha hatırlamak istediklerini belirten Özdemir, “Üsküdar Üniversitesi olarak felsefeye büyük önem veriyoruz. Bu yıldan başlayarak öğrencilerimize Eleştirel Düşünce dersi veriyoruz.Bu ruh ve anayışla 2400 yaşındaki Aristoteles’i hatırlıyor, insanlık düşüncesine yaptığı katkıyı saygıyla anıyoruz” dedi.
Prof. Dr. Hasan Bacanlı: “Ödomanya kavramı bizdeki huzur kavramına denk gelen bir kavramdır”
Prof. Dr. Hasan Bacanlı da Aristo’nun muallim-i evvel olduğunu belirterek “Biz 2000 yılında başlayan pozitif psikoloji akımıyla aslında Aristo’yu yeniden keşfetmeye çalışıyoruz.
Biz ödomonya/eudomania terimi ile Aristo’un mutluluk felsefesini yeniden tartışıyoruz. Ödomanya aslında bizim için çok daha önemli bir şey. Özellikle mutluluk yerine huzur anlayışı dediğim kavram aslında Aristo’nun söylediği kavrama tam da uyan bir kavramdır. Çünkü biz Türkiye’de huzur dediğimiz zaman kişinin hem kendi içinde rahatladığını ifade ediyoruz aynı zamanda Tanrı’nın huzurında olmayı kastediyoruz.
Ödomonya kavramı bu anlamda tam bizm huzur kavramımıza cuk oturan bir kavramdır. Yani kendi içinde Tanrı’yı barındıran anlamına gelen bir kavramdır. Bizim huzur kavramımıza tam denk gelen bir kavramdır. Dolayısıyla İngilizce’deki happiness sözcüğünden çok daha anlamlı bir kavramdır” diye konuştu.
Açılış konuşmalarında son olarak kürsüye gelen Prof. Dr. Nevzat Tarhan ise önemli değerlendirmelerde bulundu.
Prof.Dr. Nevzat Tarhan: “Üsküdar Üniversitesi’nde Felsefe temel bölümdür”
Prof. Dr. Nevzat Tarhan, üniversitenin kuruluşunda felsefe bölümünü temel bölüm olarak kurduklarını belirterek bu durumun bir vakıf üniversitesi için iddialı bir durum olduğunu söyledi. Felsefe alanında araştırmalar ve çalışmalar yaptıklarını belirten Tarhan, “Bu konuda yeni araçlara da ihtiyaç var, geçmişimizde keşfedilmemiş alanlar olduğunu düşünüyoruz. Bunların hepsinin keşfedilmesi gerekir” dedi.
Nörofelsefe zihin felsefesinin bir uzantısı olarak ortaya çıktı
“Bir üniversite için Aristo’yu konuşmak çok önemli ve gerekli” diyen Prof. Dr. Tarhan, felsefesinin bir binanın temeli olduğunu söyledi. Tarhan, “Felsefenin konuşulmadığı bir yerde neyi inşa edeceksiniz? Felsefi konuları, Aristoteles’ten tutun da İbn-i Rüşt’e kadar hepsini konuşup tartışmak gerekir. Üniversiteler özgür düşüncenin tartışıldığı yerlerdir ” dedi.
Aristoteles’in savunduğu bazı fikirlerin de tartışılması ve sorgulanması gerektiğini belirten Prof. Dr. Tarhan, “Felsefi önyargılar insan hayatına etki eder. Aristoteles kadınlarla köleleri bir tutuyor.
Dokuz tane iyi şey yapmış ama iki yanlış şey yaptıysa bunları da sorgulamak lazım. Bütüncül bakmak lazım. Zihinsel dönüşümün önemli olduğunu düşünüyorum. İnsan neden düşünüyor? Descartes ‘Düşünüyorum o halde varım’ demişti. ‘İnsan düşünen bir hayvan’ demişti. 90’lı yıllarda sinir bilimci Damasio, ‘Descartes’in Yanılgısı’ isimli bir kitap yazdı. Ondan sonra zihin felsefesindeki teoriler yeniden yazılmaya başlandı. Zihin felsefesinin bir uzantısı olan nörofelsefe ortaya çıktı.
Nörofelsefede insan sadece düşünen bir varlık değil, aynı zamanda hisseden bir varlık. Duygular artık bilimsel bir kategoride değerlendiriliyor, duygular sadece sanatçıların, edebiyatçıların ve şairlerin konuştuğu bir konu değil. Artık akıl yürütmeyle ve duygusal karar vermeyle beraber ele alınması gereken bir alan. Duyguların felsefesini de yapmak önemli” diye konuştu.
Sempozyumda bir araya gelen çeşitli üniversitelerden felsefe uzmanı ve araştırmacılar ünlü felsefeciyi değişik yönleriyle ele aldı. Üsküdar Üniversitesi Felsefe bölümü öğrencisi Hande Nur Atmaca, Aristoteles’in hayatını ve eserlerini anlatan kısa bir sunum yaptı.
Sempozyumun ilk oturumunda Galatasaray Üniversitesi’nden Yrd. Doç. Dr. Ömer Aygün, “Aristoteles’te Logos” başlıklı sunum yaparken Üsküdar Üniversitesi’nden Yrd. Doç. Dr. Çiğdem Yazıcı da “Aristoteles’te Mutluluk ve Kölelik” başlıklı sunumu ile Aristoteles’in savunduğu şehir-devlet yapısındaki köleliğin teorik ve mutlu yaşam ile ilişkisini irdeledi. Mimar Sinan Üniversitesi’nden Refik Güremen “Aristoteles’te Ruhun Tanımı ve İyi Yaşam”, Üsküdar Üniversitesi’nden Öğretim Görevlisi Merve Arlı da sunumuyla katıldı.
Aristotelesçi Etik ve Çevre
Sempozyumun ikinci ve üçüncü oturumunda ise Üsküdar Üniversitesi’nden Prof. Dr. İbrahim Özdemir, “Aristotelesçi Etik ve Çevre” başlıklı sunumu ile çevre sorunları tartışmalarının, çevre felsefesi ve çevre ahlakı kavramlarını ortaya çıkardığına değindi.
Uluslararası Felsefe Araştırmaları Derneği’nden Prof. Dr. Selahaddin Halilov ise “Aristoteles ve Bilim Metodolojisi” başlıklı sunumunda Aristoteles’in bir filozof olarak mantık ve psikoloji gibi bazı bilimlerin temelini oluşturmakla bilim alanında emsalsiz bir hizmette bulunduğuna dikkat çekerek
“Filozofun üçüncü büyük misyonu da bağımsız araştırma alanları olarak bilim felsefesinin ve bilim metodolojisinin temel prensiplerini oluşturmasıdır. Bu alanlar aslında bilim ve felsefe arasında yer alır. Bilim felsefesi pratik felsefenin, bilim metodolojisi ise epistemolojinin dallarındandır ve sıkı bir ilişki içindeler. Nitekim Aristoteles’in bilim metodolojisi gerek fizik, kozmoloji, biyoloji, psikoloji türünden münferit bilim dalları, gerekse de bütünüyle bilimsel araştırmanın genel yöntem ve metotları hakkında değerli düşünceleri ihtiva etmektedir” dedi.
Fatih Sultan Mehmet Vakıf Üniversitesi’nden Prof. Dr. Alparslan Açıkgenç, “Aristoteles’in Bilim Epistemolojisi”başlıklı sunumu ile katılırken; Yeditepe Üniversitesi’nden Prof. Dr. Saffet Babür Saffet Babür – “Nikomakhos’a Etik” başlıklı sunumunda “Aristoteles’e göre “eudaimonia” nedir, ne değildir? Erdem nedir? Hangi erdem tanımları hangi erdemler için geçerlidir? Erdemlerle ruhun yanları arasında nasıl bir ilgi vardır? “phronesis”, “nous” nedir? Aristoteles’e göre birey, kişi, insan arasında bir ayırım yapılabilir mi?” sorularının yanıtını aradı.