Boğaziçi Üniversitesi’nin devrimcisi Barbarosoğlu

Devrim, tarihte birçok yerde olduğu gibi sadece topla, tüfekle olmaz; devrim aynı zamanda demokrasinin, hukukun, tıkanan tüm tozlu, topraklı yolların arasından da çıkar gelir… Boğaziçi Üniversitesi öğretim üyesi Prof. Dr. Gülay Doğu Barbarosoğlu’nun demokratik hakkını kullanarak yaptığı gibi!..

Boğaziçi Üniversitesi’nin devrimcisi Barbarosoğlu

Boğaziçi Üniversitesi’nin devrimcisi Barbarosoğlu

İnsan neden yaşar, ne için hayatını sürdürür, hayattaki amacı nedir?..


Kimi aşk için, kimi para için, kimi şan – şöhret, kimi makam – koltuk için…

Aşk, para, şöhret için yaşayanlara hiçbir sözüm olamaz; her insanın hayatındaki öncelikleri farklıdır. Ancak makam koltuk için yaşayanlara birkaç kelam etmek hem sünnetten öte farz, hem de bir kesim insan için iyi gelecek.

Kariyer yapacağım diyen erkeklerimiz olduğu gibi kariyer yapacağım diyen kadınlarımız da var. Hatta kadınlarımız için iyi bir slogan var: “Çocuk da yaparım kariyer de…”

Kadın… Bir ülkenin kaderini değiştirebilecek yegane tür…

Kadın, öyle bir “adam” yetiştirir ki ülkeyi kurtarır, Zübeyde Hanım gibi; öyle bir adam yetiştirir ki ülkenin ana’sını ağlatır. Yani ağlayan yine kadın olur…

Böyle önemli kadınlar yok mudur? Olmaz olur mu, vardır tabi.

Öyle böyle bir isim de değildir.

O, Boğaziçi Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Gülay Doğu Barbarosoğlu.

Son yapılan rektörlük seçiminde oyların % 86’sını almıştı, ancak rektörlüğe AKP Eskişehir Milletvekili ve MKYK Üyesi Prof. Emine Nur Günay’ın kardeşi Prof. Dr. Mehmed Özkan atandı…

Burada “neden, nasıl böyle bir şey olabilir” diyemeyiz. Rektörlük seçimlerinde (geçmişte) şöyle bir şey vardır; Üniversite bünyesinde en yüksek oyu alan üç adayın ismi cumhurbaşkanının önüne gider ve o üç adaydan birini Cumhurbaşkanı tercih eder.


Yani burada cumhurbaşkanına “neden bu insanı tercih ettiniz?” diye kızamazsınız! Çünkü bugünün Cumhurbaşkanı olan Erdoğan da birinci sırada olmayan birini rektör yapmıştır, Erdoğan’dan önceki cumhurbaşkanlarının da böyle tasarruf hakkı vardı ve onlar da yaptı!

Mesele, burada Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Mehmed Özkan’ı seçmesi değildir. Mehmed Özkan’ın nasıl seçildiğidir. Özkan, rektörlük seçimlerinde aday olmamışken nasıl rektör olmuştur? İşte olayın bam teli burası!..

Geçtiğimiz günlerde Kanun Hükmünde Kararname (KHK) ile üniversitelerdeki seçimler kaldırılmış, Anayasa’nın 130’uncu ve 2547 Sayılı Yükseköğretim Kanunu’nun 13’üncü maddeleri uyarınca Yükseköğretim Kurulunun önerdiği kişiler arasından birini cumhurbaşkanı seçer konumuna getirilmişti…

Bu atamanın ‘esas’ında bir sorun yok ‘usül’ünde sıkıntı var…

Düşünüldüğünde üniversiteyi yönetecek kişi; öğretim üyelerinin hiç birinin seçmediği, seçmeyi bırakın rektör olan kişinin seçimde aday dahi olmadığı bir rektörlük…

AKP iktidarının rektör atamalarındaki bu değişikliği KHK ile belirlenmesini istemesinin en güçlü nedeni üniversite içinde olan FETÖ’cülerin gücünü kırmak için olduğu kesin! Şimdi bundan yararlanıp böyle bir yol tercih ettiler…

Bilmiyorum farkında mısınız ama üniversite ve bazı önemli liseler (Cağaloğlu, İstanbul Erkek Lisesi vb.) yeniden dizayn edilmeye çalışılıyor.

Amacın da ne olduğu ortada; ülke içerisinde FETÖ ile mücadele ediyoruz bahanesi ile muhalefeti susturmak!

Bu konu ile ilgili daha çok yazı yazılır. O yüzden burada asıl olan Sn. Prof. Dr. Gülay Doğu Barbarosoğlu’nun olağanüstü tavrı, durum karşısındaki tutumu.

Barbarosoğlu kendisine verilmeyen rektörlüğe karşı sadece Boğaziçi Üniversitesi’nden ayrılmadı, aynı zamanda akademik hayatını noktaladığını da belirtti.

Barbarosoğlu’nun ideolojik düşüncesinin ne olduğunu bilmem ama bu davranış, ancak devrimci bir düşünce ile alınabilecek bir karar, bir tutum, bir dik duruş, sisteme karşı alınabilecek harikulade demokratik bir hareket!..


Çok yaşayın Sn. Hocam!

Kürtçü hareketin anlamak istemediği şey

Bi kapatıp açsan kendine gelir mi?

Kemalizm ve Atatürkçülük: Bir kelime oyunu


Erdal Kişioğlu
Kişioğlu, zıt düşüncelere sahip kişilerle tartışmayı seven ve her olaya bilimsel olarak yaklaşıp, olaylara septik yaklaşmaktan kaçınmayan biridir. Olayları derinlemesine incelemeyi ve yanlışın ortaya çıkarılıp doğruya nasıl ulaşılacağı konusunda fikir üretilip bunun üzerinden felsefe yapılmasını arzulayan biridir. Etik, ahlaki ve hukuki sınırları aşmadan herkesin, her ortamda eleştirilmesi taraftarıdır. Dogmatik düşüncelerden uzak; sormayı, sorgulamayı kendisine görev edinmiş ve bunun çabası içerisindedir… Her türlü bilgi alışverişine açık; farklı görüşlerin çarpıştıkça büyüyebileceğine ve kolektif düşünsel ürünlerin ikamesinin de olabileceğine inanmakta; halk için, halk yararına olan her şeyin de yanındadır…