Kemalizm ve Atatürkçülük: Bir kelime oyunu

Kemalizm ve Atatürkçülük… “Kemalizm” kelimesinin geçmişi “Atatürkçülük” kelimesinden daha eskiye dayanıyor aslında. Aynı anlamda olması gereken bu iki kelime, zamanın ve bazı ideolojilerin filtre sistemlerinden farklı şekillerde geçiyor ve kalıtsallaşıyor. Ağırlıkları ve dolayısı ile anlamları değişiyor adeta…

Bir kelime oyunu: Atatürkçülük ve Kemalizm

Size çok ilginç bir istatistik:

Okul zamanındaki sınavlarda kopya çekme sayıları İngilizce konuşulan ülkelerde bizim ülkemize göre çok daha düşük. Peki bunun nedeni onların daha akıllı ya da daha çalışkan olmaları mı? Bizden daha terbiyeli ve namuslu insanlar mı? Onlar da kopya çekmiyorlar mı?


Bunun nedeni olan şey aslında insanlığın baş düşmanlarından biri…

Kelimeler

Ben buna kelime derim, bir başkası iletişim ya da başka bir şey der… En nihayetinde ağızdan çıkan ya da yazılan ‘söz’dür her problemin başlangıcı ve aslında her problemin de çözümü…

“Kopya çekmek” ne demek? Kopya çekmek, aslında bir şeyin aynısını yapmak; kopyasını çıkarmak demektir. Yani bir fotokopi makinesinin yaptığı işlemdir aslında. Siz bir fotokopi makinesine “kopyacı” der miydiniz?

Şimdi gelelim bizim bildiğimiz manadaki, yani yandakinin sınav kağıdına bakarak ya da sıra altına yerleştirilen ufak kağıtlardan bakarak çekilen (bir arkadaşımdan duydum) kopya işleminin İngilizcesine.

“Cheating”

Peki cheating kelimesinin anlamı nedir ? Hile yapmak, aldatmak. Kelimenin anlamı itibarı ile “kopya çekmek” kelimesinin anlamına göre çok daha ağır bir tabir öyle değil mi?

İşte neden bu. Kısacası bir arkadaşınıza “Vay kopya mı çektin?” diye sormanızın arkadaşınız üstündeki etkisi ile, “Vay hile yapıp adam mı kandırdın?” dediğinizdeki etkisi (ve doğal olarak tepkisi) aynı olmayacaktır.

Kelimelerin aslında hayatımızda yarattığı, karşı konulması ve değiştirilmesi son derece zor olan etkilerinden bir örnekti bu. Bu felsefeyi derinlemesine incelersek tüm dünyadaki savaşların ve anlaşmazlıkların aslında bu temele dayandırılabileceğinden eminim. Tabi bu başka bir konu…

Mesela “Kürt sorunu” deyimini kullanıyorsanız hiç boşuna bu sorunu çözmeye uğraşmayın. Çünkü siz henüz sorunun kendisini bir ırk ile beraber anıyorsanız insanların kafasındaki algıyı değiştirmeniz mümkün değil. Siz ‘Kürt Sorunu’ diyerek bu sorunun bir ‘sorun’ olarak kalmasına yardımcı olmuş oluyorsunuz. Ve insan beyninde ‘Kürt’ ve ‘sorun’ kelimelerini ilişkilendirmiş oluyorsunuz.

"Kemalizm" kelimesinin geçmişi "Atatürkçülük" kelimesinden daha eskiye dayanıyor.

Kemalizm ve Atatürkçülük

Belki tersi tahmin edilebilir ama “Kemalizm” kelimesinin geçmişi “Atatürkçülük” kelimesinden daha eskiye dayanıyor. Aslında aynı anlamda olması gereken bu iki kelime, zamanın ve bazı ideolojilerin filtre sistemlerinden farklı şekillerde geçiyor ve kalıtsallaşıyor. Ağırlıkları ve dolayısı ile anlamları değişiyor adeta. Aslında hiçbir eş anlamlı kelime sonsuza dek eş anlamlı kalmıyor belki de…

Bahsetmeye çalıştığım kelime deformasyonu, eğer bahsi geçen kelime bir de ideolojik olarak ayrıştırılmaya ve ayrıca tanımlanmaya müsait bir kelime içeriyorsa durum daha da vahim. Örneğin bir isim içerdiğinde: “Atatürk” gibi. Ya da Mustafa “Kemal” gibi.

Atatürkçülük daha ağır duruyor mesela

Atatürk isminin toplumdaki ağırlığı bu kelime ile oynanmasını, deforme edilmesini biraz güçleştiriyor. Halbuki Kemalizm daha basit. Öyle ya, algısal olarak baktığımızda Atatürk bir tane, ama Kemalden binlerce var. Oynaması daha az risk içeriyor bu kelimenin. Daha bir baskı altında kalmadan değişik anlamlara sürüklenebilir. Atatürkçülük ile olan eş anlamının kaybettirilmesi daha az bir uğraş gerektir kısacası.

Aslında Atatürkçülük veya Kemalizm, Atatürk ilke ve inkılaplarını esas alarak, kendi öz kaynaklarıyla var olabilen, kendi milletini tüm milletlerin öncesine koyan, bilim ve aklın esas alındığı bir ideoloji.

O zaman Atatürk ilkelerinin üstünden geçersek Atatürkçülüğü ve aslında Kemalizm’i de tanımlayabiliriz. Fakat bu tanımlamayı yaparken uzun ansiklopedik tanımlardan biraz uzaklaşarak, olabildiğince çok insanı aynı paydaya toplayabilme potansiyeli olan “popüler” bir biçimde tanımlayalım da yazının bir farkı olsun naçizane…

Cumhuriyetçilik

Hakimiyet milletindir. (Bak ne dedim!) Millet kendi kendini yönetir. Demokrasi esastır. İtirazı olan ?

Milliyetçilik

Her milletten önce benim milletim gelir. Aynı bayrak için saygı duruşunda bulunan insanlar benim milletimdir. Bir Türk dünyaya bedeldir. İtirazı olan ?

Halkçılık

Asıl olan halktır. Her birey eşittir ve demokrasi ortamında eşit haklara sahiptir. Halkın refahı esastır. Kanun önünde herkes eşittir. Halktan biri olarak rahat ve herkesle eşit şartlarda yaşamak isterim. İtirazı olan ?

Laiklik

Din ve devlet işlerinin birbirinden ayrılması. İtirazı ol…

Bir dakika bir dakika.. burada bir es verelim. Bu tanım aslında bununla sınırlı değil ama özü gerçekten bu.

İşte fırtınalar da burada kopmaya başlıyor. Üzerine basa basa belirtilmelidir ki laiklik, öyle bazılarının düşündüğü ya da sandığı gibi insanları dinden ayrıştırmak değil, tam tersi, insanların dinlerinin gereklerini dilediğince yerine getirebilme özgürlüklerinin sağlanması için vardır.

Senin dinin, devlet işlerinde sana bir avantaj sağlamayacağı gibi dezavantaj da sağlamaz. Din senin ile inandığın Allah arasındadır ve devlet buna karışamaz. Ama görevi icabı senin dini vecibelerini yerine getirebilmen için gereken ortamları sana sunmakla yükümlüdür.

Aynı zamanda dinin devletin yönetim şekli olarak belirlenerek her bireyin eşit olması durumunu engelleyecek bir düzenin var oluşunu engeller laiklik.

Dinin senin ile Allah’ın veya inandığın şey arasındadır. İstediğine inanmakta özgürsündür. İnandığın şey senin yargılanma şartlarını, hak ve özgürlüklerini belirlemez. Laiklik budur.


Şimdi sorayım o zaman. İtirazı olan ?

Devletçilik

Devletin, ülkenin ekonomik durumu ve refah seviyesi için gerekli müdahaleleri yapmasıdır. Devlet yol yapar, köprü yapar, yatırım yapar. Ve birileri parayı bastırıp tüm bu ilkeleri kendi iyiliği için yok saymasın diye özel sektör sermayesini kontrol eder. Devlet halk için, insan için vardır. Vergimi ödüyorsam karşılığını beklerim. İtirazı olan ?

İnkılapçılık

Devrimcilik. Her şey değişir. Değişmelidir! Toplum ve ülke olarak yeniliklere açık olmalı ve dünyanın hızından geri kalmamalıyız. Kurumlar gibi düşünceler de değişmelidir ve kendilerini yenilemelidir. İnternet dünyada varsa bizde de olmalıdır. Türkiye kendi uydusunu fırlatmalıdır. İtirazı olan ?

bin yılın kalkınma hedefleri atatürk

Atatürkçülük nedir? Atatürkçü kimdir?

Hakimiyetin milletin olduğu, bayrağına bağlılığından gurur duyan, refah içinde ve aşağılanmaksızın, ayrıştırılmaksızın toplum içinde herkesle eşit olmak isteyen, dinini özgürce yaşayabilmeyi dileyen, verdiği verginin karşılığını görmek arzusunda olan, dünyanın ilerlemesinden geri kalmak istemeyen bir insanı esas alan ilkelerdir Atatürk ilkeleri. Atatürkçülük de budur işte.Bu tanımla baktığınızda sadece Türkiye’de yaşayan değil, dünyanın her yerinde bu maddelere katılan insanlar Atatürkçüdür aslında.

Birilerinin başka isimlerle tek bayrak, tek millet, tek devlet diye yeni bir şeymiş gibi söylediği şeyler, aslında yıllar öncesinde bu ilkelerle dile getirilmiştir…

Hatta yine bu tanımlamalara göre daha da ileri giderek haddimi aşıp, aklı başında olan herkes Atatürkçüdür bile diyebilirim. Ama demeyeyim şimdilik…

Ufak bir öneri

Kelimeyi değiştirin kafanızda bir an için. Yani tüm bu ilkeler yine aynı ama bunların topluca ismi Atatürkçülük değil de mesela “Milli Birlikçilik” olsun. Nasıl şimdi ? Daha kolay belki de.

İşte kopya çekmek, işte cheating…

Eğer kelimelere takılırsak yanılabiliriz. Önemli olan kelimenin kapsadığı anlama bakmaktır. Yani esas olan Atatürkçülük değil, Atatürkçülüğün ihtiva ettiği mantalitedir.

Yanlış kanı ise Atatürkçülük ya da Kemalizmin sadece Mustafa Kemal Atatürk‘ün her yaptığını, her söylediğini, her kararını kayıtsız şartsız, sorgulamadan kabul eden insanları tanımladığıdır.

İşte bu noktada iki eş anlamlı olması gereken kelime değişime uğruyor. Yazının başında da belirttiğim üzere Atatürkçülük deforme etmesi daha risk içeren bir kelime olduğundan, Kemalizm için tanımlama yapılmaya başlanmıştır. Birkaç satır önce bahsedilen, Mustafa Kemal’i kayıtsız şartsız ve sorgulamadan destekleyen (?) insanlar, zamanla inandıkları, daha doğrusu inanmaları gereken bu ilkelerin anlamlarından kopmuş, kendini toplumun diğer kesimlerinden ayırarak, Kemalizmi bir taraf olmak olarak tanımlar hale gelmiştir. E hal böyle olunca da karşı tarafın oluşması da gecikmemiştir.

Atatürkçü olduklarını söyleyip, zamanında ve belki hala ellerinde şarap kadehleri tutarak toplumun bir kısmına “cahil” yaftası vurup, mevcut durumdan kendilerini hiç de sorumlu tutmayan aydınlar -daha doğrusu kendilerine aydın diyenlerdir aslında bu kelime ve anlam deformasyonlarına zemin hazırlayanlar. Birileri de çıkıp onlara Kemalist dedi. Sonra dinsiz dedi. Dinsiz olan da vardı tabi. Adam olmayan da vardı. Ve Kemalizm’in anlamı bunları tanımlar oldu zamanla. Lakin hala ilkelere ve milletine bağlı insanlar da Kemalist olduklarını söylediklerinden, otomatik olarak bu Atatürk’ten uzak tarafa tabi tutuldular. Tabi bu da başka bir yazının konusu.

Peki ben bu yazıyı neden yazdım?

Atatürkçülük kelimesinin ne anlama geldiğini biliyorum. Bu yüzden de göğsümü gere gere Atatürkçü olduğumu söyleyebiliyorum.

Bu ilkeleri kendi parti logosunda bulunduran; ve aslında bu ilkelerin anlamlarından başka bir şeye ihtiyacı olmayanlara da bir hatırlatma elbette bu yazı!

Üzerime vazife olmayan naçizane bir tavsiye:

Kelimelerinizi iyi seçin, size kullandırdıkları kelimelerin anlamını bilerek kullanın. Bilmeyenlere anlatın. Dünyanın sonunu da, kurtuluşunu da kelimeler belirler.

İnadına Cumhuriyet inadına Atatürk!

93. yılında Cumhuriyet: Gelinen durum endişe verici!

Video: Mustafa Kemal Atatürk’ün Onuncu Yıl Nutku

Atatürk’ün 15 Ekim 1927’de okuduğu Nutuk neden önemli?

Köprüde Türk bayraklarıyla “Cumhuriyet Her Yerde” konvoyu

Cumhuriyet ile Kadıköy çok daha güzel


29 Ekim Cumhuriyet Bayramı ve Mustafa Kemal Atatürk


Arda Otuk
Reklamcılık mezunu. Görsel İletişim Tasarımcısı. Tasarım eğitmeni. 2000 yılından beri tasarımcılık yapan Arda Otuk, son sekiz senedir kurumsal, bireysel ve üniversite düzeyinde eğitim ve seminerler vermektedir. Konuşmayı ve yazmayı pek sever. İçinde iletişim olan her şeyde söyleyecek bir sözü vardır.