93. yılında Cumhuriyet: Gelinen durum endişe verici!

Bugün Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin kuruluşunun 93. yıldönümü. Gelinen durum ise endişe verici…

93. yılında Cumhuriyet: Gelinen durum endişe verici!

Türkiye Cumhuriyeti Devleti 93 yıl önce nasıl kurulmuştu?

Osmanlı Devleti, hüküm sürdüğü 624 yılda 36 padişah tarafından yönetildi. Padişah, şah, kral, hakan, sultan gibi tek kişiye dayalı yönetim sistemine “mutlakıyet” denildi. Yani egemenlik kayıtsız şartsız, tek bir kişideydi. Bu şekilde yönetilen ülkelerde ülkeyi yöneten kişiye yardımcı olması için meclis kuruldu, üyeler halkın isteklerini yöneticiye duyurur, yasa tasarısı hazırlardı ve bu yasa tasarıları yöneticiler tarafından benimsendiğinde yasalaşırdı. Bu yönetim sistemi ise “meşrutiyetti.” Osmanlı Devleti’nde iki kez meşrutiyet ilan edildi.

İkinci Meşrutiyet’in ilanında sonra I. Dünya Savaşı başladı. Dört yıl süren savaş İttifak Devletleri ile Osmanlı Devleti’nin yenik sayılmasıyla sonuçlandı ve Osmanlı toprakları İngiltere, Yunanistan, Fransa, İtalya gibi devletler tarafından işgal edilmeye başlandı.


“Tek bir egemenlik var, o da milli egemenliktir”

Mustafa Kemal 19 Mayıs 1919’da Osmanlı hükümeti tarafından, bölgenin düzenini sağlaması için Samsun’a gönderildi. Ülkenin çoğu ilinde kongreler düzenlenmiş ve “Tek bir egemenlik var, o da milli egemenliktir. Milletin egemenliğini, yine milletin azim ve kararı kurtaracaktır.” ilkesiyle, yurdun her tarafından gelen temsilciler 23 Nisan 1920 günü Ankara’da Büyük Millet Meclisi’nde toplanmıştı. Mustafa Kemal’in önderliğinde Meclis Türk Kurtuluş Savaşı’nı başlatmış ve savaşın zaferle sonuçlanmasının ardından TBMM 1 Kasım 1922’de saltanatı kaldırmıştı.

24 Temmuz 1923 Lozan Antlaşması imzalanmış, bu antlaşma ile yeni bir devletin temelleri atılmıştı.

Meclis, 11 Ağustos’ta ilk toplantısını yapmış, 13 Ekim’de Ankara, başkent ilan edilmişti. Bu dönemde Mustafa Kemal, egemenliğin ulusa dayandığı bir sistem olan cumhuriyet yönetiminin ilanı için hazırlıklar yapmaya başladı ve 28 Ekim akşamı arkadaşlarını Çankaya’da yemeğe çağırarak “Yarın Cumhuriyet’i ilan edeceğiz.” dedi.

29 Ekim 1923’te TBMM, 1921 Anayasası’nda yaptığı değişiklikle, devletin yönetim biçimini cumhuriyet olarak ilan etmiş, böylece Türkiye Devleti’nin yeni yönetim biçimi Cumhuriyet, yeni ismi “Türkiye Cumhuriyeti Devleti” olarak belirlenmişti.

Peki, Türkiye’nin şu an geldiği durum neden endişe verici bir hal aldı?

Türkiye’nin şu an geldiği durumun neden endişe verici bir hal aldığı sorusunu açıklamaya başlarken cümleme ‘tanrı-birey arasındaki ilişki bir çıkar ilişkisidir’ diyerek giriş yapıyorum ve tahmin edebiliyorum ki farklı eğilimlerde tepkiler vermeye başlamışsınızdır. Tapılan ve tapan arasındaki ilişkinin genellikle çıkar ilişkisi üzerine kurulu olduğunu düşünüyorum.

Tanrı ve birey arasındaki iletişim bir çıkar iletişimidir. Bir bireyin teolojik uğraşısı güç durumlarda Tanrı’nın desteğini almak için değil midir?

Tanrı, soyut ve pasif olandır. Birey ise somut ve aktif olandır. Sizce de öyle değil mi? Siz bir dindarın insanlık için ibadet ettiğine tanık oldunuz mu? Bir dindarın teolojik uğraşısı, güç durumlarda Tanrı’nın olası desteğini almak için değil midir?

Dolayısıyla kendisi için ibadet eder. Bu yüzden değil midir savaşlar, katliamlar, kıyımlar, ölümler?

“Cennete gitmek için iyilik yap.”

İnsanlığı kurtarmak için iyilik yap demezler, mesela. Cennete gitmek için iyilik yap derler. Bu da yine bencil bir eylem değil midir?

Dindar bir insanın sabah kalktığında ilk söylediği cümle: “Tanrım beni koru.”

Başkasının mutluluğu için dilekte bulunmaz. Çünkü böyle bir dilek dindar bir insanın bencil dünyasında yer teşkil edebilir mi sizce?

Bencil bireyleri çatısında barındıran numune bir ülke

Milli birlik ve beraberlikten bahsedenler dindar bireye iyi bir numune değil midir? Kendileri şu ana kadar insanlar arasındaki beraberliği yıkmak için büyük çaba sarf etmedi mi?


Meydanlarda haykırmadı mı “Cem evi ibadet yeri değil, Karaca Ahmet Cem evi ucubedir” diye. Devasa kültürlü bir toprak parçasını yöneten bir dindarın ağzından çıkan bu cümleler…

Ve kesinlikle söylemeden geçemeyeceğim bir konu var ki: “Ayşegül Terzi” Belediye otobüsünde şort giydiği için Abdullah Çakıroğlu tarafından tekme yiyen, Ayşegül Terzi… Abdullah Çakıroğlu ilk duruşmasında Türk hukuku tarafından serbest bırakıldı. Benim gibi sizler de şaşırmadınız değil mi? İşte bencil dindar birey ve bireylerde budur, bunlardır… Sadece istediği ve istedikleri gibi yaşamak değil, başkalarını istediği ve istedikleri şekilde yaşamaya zorlamaktır…

Oysa din özgürlüktür…

Din, inançtır. İbadettir. Bana göre İslam’dır, sana göre Hristiyanlıktır. Ona göre ateist olmaktır. İçindeki imandır, özgür inancındır, yaşam tarzındır.

Velhasılıkelam…

Cumhuriyet kesinlikle bu numunelere bırakılmamalıdır.

Çünkü Cumhuriyet, devlet yönetiminde ve hukukunda herhangi bir dinin referans alınmasını ilke benimsemiş bir yönetim şekli değildir.

Çünkü Cumhuriyet haktır. Özgürlüktür. Çağdaşlıktır. Eşitliktir. Adalettir. Demokrasidir. Devrimdir. Çünkü Cumhuriyet, bazılarının söyleyemedikleridir. Meclis odalarından kaldırılan Atatürk portreleridir.

Son olarak Türkiye Cumhuriyeti çatısı altında barınan bu türdeki numunelere karşı yazabileceğim daha fazla söze hacet olmadığını ve Cumhuriyetin çağdaşlık, eşitlik, adalet, demokrasi için bu tür numunelere bırakılmaması gerektiğini düşünüyor, 29 Ekim Cumhuriyet yönetim şeklinin 93. yıl dönümünü kutluyorum.

Video: Mustafa Kemal Atatürk’ün Onuncu Yıl Nutku

Atatürk’ün 15 Ekim 1927’de okuduğu Nutuk neden önemli?

Köprüde Türk bayraklarıyla “Cumhuriyet Her Yerde” konvoyu

Cumhuriyet ile Kadıköy çok daha güzel


Atatürk resimleri sergisi: Bu kalp seni unutur mu?