ABD başkanlık yarışını Donald Trump’ın kazanması ABD ekonomisinde bazı endişeleri beraberinde getirdi. Trump’ın politikaları ekonomiyi nasıl etkiler?
Trump’ın verdiği seçim vaatleri piyasalarda belirsizliğe neden olurken ekonomi dünyasını da ikiye böldü. Kimine göre Trump’ın uygulamayı planladığı ekonomi politikaları ABD ekonomisine iyi gelecek kimine göre ise bir ekonomik zayıflamayı beraberinde getirecek.
Destek Yatırım Araştırma Uzman Yardımcısı Aysun Göksu, Çin mallarına ekstra vergi getirmek, Meksika sınırına duvar örmek, göçmen politikasını sıkılaştırmak ve gelir vergisini azaltmak gibi planları olan Trump’ın bu uygulamalarının ABD ekonomisini yavaşlatabileceğini belirtti.
Çin’e ekstra vergi, Meksika sınırına duvar
Trump’ın seçim vaatlerinde dikkat çeken iki önemli detay ticaret politikaları ve Amerika Merkez Bankası (FED)’nın geleceği oldu. Bilindiği üzere Trump, , ihracatının büyük bölümünü ABD’ye yapan Çin mallarına yüzde 45 gümrük vergisi uygulamak istiyor. ABD’nin Çin ile ithalatı bu yılın Eylül ayında 42 milyar 22 milyon dolar seviyesinde bulunuyor.
Çin ve Meksika’nın da gümrük vergisini yükselterek misilleme yapmasından endişe duyan Amerikan iktisatçılar bunun ticareti ve büyümeyi yavaşlatabileceğini düşünüyorlar. Ayrıca Meksika sınırına duvar örmek isteyen ve kaçak göçmenleri sınır dışı etmek isteyen Trump’ın Kuzey Amerika Ülkeleri Serbest Ticaret Anlaşması’nda izlenecek yol da ekonomiler için tedirginlik yaratıyor. Trump Kanada, ABD ve Meksika’nın taraf olduğu bu anlaşmadan ABD’nin ayrılmasını istiyor. Elbette bu gelişme ABD ekonomisinin yanında Meksika ekonomisi için de tedirginlik yaratan bir gelişme.
Trump’ın göçmen politikası işsizliği arttırır
Diğer taraftan, Meksika sınırına duvar çekilmesinin istihdamını da etkilemesi bekleniyor. Bilindiği üzere ABD’de 11 milyon kaçak göçmen bulunuyor. Göçmen politikaları çerçevesinde kaçak işçilerin çalıştırılmasının büyük ölçüde engellenmesi işverenler tarafından Amerikalı ve sigortalı çalışan sayısının artırılmasına yol açacaktır.
Ancak iktisatçılar ucuz Amerikalı işçi bulunamayacağından bunun da işsizliği artıracağından ayrıca işverenlerin maliyetini artarak şirket büyümelerinin büyük ölçüde etkilenmesinden şüphe duyuyorlar. Bazı iktisatçılar ise, bu durumun ABD’de istihdamı artırarak ekonomiye olumlu katkı sağlayacağını düşünüyorlar. Trump’ın istihdamı canlandırmak adına teşvik politikaları uygulamayı planladığını da belirtelim.
Düşürülen vergiler bütçe açığını arttırabilir
Diğer taraftan Trump, seçimleri kazanması durumunda ABD’de en yüksek gelir vergisi oranını yüzde 40’tan yüzde 33’e ve kurumlar vergisini ise yüzde 35’ten yüzde 15’e indireceğini açıklamıştı. Uygulamayı planladığı bu vergi reformu kimi iktisatçılara göre iç tüketimi artırarak enflasyona katkı sağlayacakken kimine göre ise ABD’nin bütçe açığına yılda 1 trilyon dolar olumsuz katkı sağlayacak. İç tüketimi canlandırmak demişken, enflasyondaki görünüme bağlı olarak rotasını belirleyen FED’in de politikalarının yeni dönemde nasıl şekilleneceği merak ediliyor.
FED bağımsız kalabilecek mi?
Bilindiği üzere Trump, Fed Başkanı Janet Yellen’ın performansını beğenmediğini ve görev süresi dolduğunda yeniden aday göstermeyeceğini açıklamıştı. 2014 Şubat ayında FED başkanlığına gelen Yellen görev süresinin dolacağı 3 Şubat 2018 tarihine kadar görevde kalmaya devam edecek. Bu süreçte Trump’ın ekonomik politikalarının çalışması ve iç talebin canlanması artan enflasyonla birlikte FED’in de elini rahatlatarak faiz artırışında yol almasını sağlayacak.
Peki ya düşünüldüğü gibi ABD ekonomisi enflasyon yaratamazsa ne olacak? İşte bu noktada FED’in bağımsızlığının sorgulandığı bir süreç söz konusu olabilir. Faiz artışını destekleyen Trump’ın FED üzerinde baskı oluşturması söz konusu olabilir. Her ne kadar Yellen görevine devam etse de Trump’ın bu yıl görev düresi dolacak iki üye yerine Cumhuriyetçi üyeler ataması bekleniyor. Bu durumda faiz artışı için FED üzerinde baskı oluşturarak piyasaları tedirgin edecek bir unsur. Ancak Trump’ın Yellen’a zeytin dalı uzatarak daha etkin politika çarçevesi belirlemeleri piyasalar için yeni bir umut olabilir.
Teknoloji sektörü hedeflediği büyümeyi yakalayamadı.
Cepkask A.Ş. Yönetim Kurulu Başkanı Tayfun Gülgeç, piyasalarda “Bekle Gör Havası”nın estiğini söyleyerek, “Ekonomik dalgalanma sonucunda, teknoloji sektörü 3. çeyrekte hedeflediği büyümeyi yakalayamadı. Yılın son diliminde global kur faktörü göz önüne alındığında sektörün hedeflerine ulaşıp ulaşamayacağını bekleyip göreceğiz.” dedi.
Türk halkı Samsung’a güveniyor
Türkiye gündemine ek olarak sektörde yaşanan talihsizliklerden dolaylı da olsa etkilendiklerini belirten Gülgeç, “Son dönemde Note 7 model telefonların batarya problemi sebebiyle patlaması ve bunun sonrasında üretici firmanın telefonları geri çağırması, satışları olumsuz etkiledi. Note 7 satışlarında azalma olsa da Samsung’un şeffaf duruşu sayesinde diğer ürün gamının satışlarında bir azalma olmaması Türkiye’de Samsung’a duyulan güvenin bir göstergesidir.” dedi.
Eğitim artık teknoloji odaklı
Günümüzde eğitimin teknoloji odaklı olduğunu belirten Tayfun Gülgeç, özellikle okulların açılması ile birlikte satışların arttığını söyledi. Gülgeç, “Eskiden özellikle anneler çocuklarına, ‘Haydi kalk bilgisayarın başından, biraz ders çalış.’ derken, günümüzde eğitimin teknoloji odaklı olmasıyla öğrenciler ödev ve sunumlarını teknolojik cihazlar ile yapmaya başladı. Bu durum da ailelerin binlerce lira ödeyerek satın aldıkları cihazların güvence hizmeti ihtiyacını ortaya çıkardı. Okulların açılmasıyla birlikte bu ihtiyaç satışlara olumlu yönde yansıdı.” açıklamasında bulundu.