Yeni yıla girerken eskisi pek güzel uğurlanmaz genelde, ama bu sene fazlasıyla acımasız şekilde veda ediliyor 2016’ya. Üstad Turgut Uyar’ın çok sevilen şiiri Göğe Bakma Durağı’nın mısralarındaki gibi “falanca durağa şimdi geliriz göğe bakalım, inecek var deriz, otobüs durur ineriz” de diyemedik…
Sosyal medya paylaşımlarına ve çevreme baktığımda ilk kez bu kadar çok kişinin lanet ettiği bir yıl ile karşılaşıyorum şahsi fikrimi sorarsanız ben de kendisinden pek hoşnut kalmadım en yoğun duygusu “acı” olan bir yıldı. Peki yeni yıl gerçekten tertemiz bir sayfa ile mi geliyor?
Geçen sene sizlere bu platformdan ilk merhaba yazım yeni yıla dairdi her yıl yaptığım yeni yıl kararlarımdan ve yıl sonu temizliğimden bahsetmiştim. Bu sene yeni yıldan en büyük dileğim 2016 gibi ölüm dolu bir yıl olmaması bu denli yılgın bir haldeyim. Keşke suçlu insan uydurması takvimler, sayılar olsaydı yeni yıl geldiğinde her şeyi temize çekmek mümkün olsaydı oysa aslında yıllar önce Turgut Uyar üstadın dizelerinde belirttiği gibi değişmedi acı, “başarısız boktan bir kış geçirdik kanımız bile doğru dürüst akmadı bir sürü çocuğu öldürdüler” ve başka türlüsü olmayacak bu yıl çünkü sorumlular değişse bile sorunlu sistem değişmedikce yine masumlar yitirilecek.
O halde bizim payımıza düşen ne?
Takımının maçını izlemiş evine dönerken az önce bulunduğun yerde bombaların patladığını öğrenip yaşadığına dair duyduğun sevinç ve şükre karışan utanç duygusuyla baş etmek mi, telefon başında askerdeki yavrundan haber beklerken onun ölümünün haberini aldığındaki yıkım mı, sokak ortasında kanlar içinde yatan anneler ve çocuklara sırf kendisinden olmadığını düşündüğü için söven insanların yerine utanç duymak mı?
Ülkemiz hayatlarımıza bir hastalık ekledi; “travma sonrası stres bozukluğu” çoğumuz farkında olmasak da bundan muzdaribiz hayatlarımıza devam etmeye çalışırken vicdan azabı duyuyor, bazen aşırı tepkiler gösteriyor hayatımıza devam etmekte zorlanıyoruz ki zaten bunca acı varken kendi hayatına kendince güvenli bir çemberde devam etmek de pek sağlıklı ruh hali olmasa gerek…
Bir de geçen gün Beşiktaş’da karşılaştığım bir manzara var; stadın orada kaybedilen canlar için bırakılan çiçeklerin yanıbaşında gülümseyerek fotoğraf çekilen insanlar, işte onların ruh durumu ise en ilginci olmalı!
Yeni yıla yakışır bir yazı olmadı lakin hem kendime hem sizlere bir hatırlatma yapayım ve yazıya umut katayım, az önce yukarda alıntı yaptığım üstad Turgut Uyar çok sevilen şiiri Göğe Bakma Durağı’nda der ki:
Göğe Bakma Durağı
… falanca durağa şimdi geliriz göğe bakalım,
inecek var deriz otobüs durur ineriz
bu karanlık böyle iyi aferin tanrıya
herkes uyusun iyi oluyor hoşlanıyorum
hırsızlar polisler açlar toklar uyusun
herkes uyusun bir seni uyutmam bir de ben uyumam
herkes yokken biz oluruz biz uyumayalım
nasıl olsa sarhoşuz nasıl olsa öpüşürüz sokaklarda
beni bırak göğe bakalım…
Yiten çocukların ardından can yakan dizeleri yazan aynı üstadın kaleminden çıkmış bu umut dolu dizeler hatırlayalım, karanlık var ama eşsiz güzellikte bir doğa var, gökyüzü var.
Bir insanı sevmekle başlar her şey illa karşılıklı olacak değil ya sevebilme yetimizi karşılık bekleyerek köreltmeden sevelim, uyuyanları uyandıralım dengemizi bozanların dengesiyle oynayalım o suratsız komşuya inadına her gördüğümüzde gülümseyerek “günaydın” diyelim.
Hayatında sevgi ne bilmediği için fesatlanıp sevgililere hor gözle bakan amcanın yanında sevgilimize sarılalım, yabancılardan sadece kötülük beklemesi öğretilen çocuklara umut dolu hikayelerle iyi yabancıların da olduğunu öğretelim. Hep aynı kanalı izleyen aynı gazeteyi okuyanlara başka bakış açılarını göstermeye çabalayalım…
Dünya her zaman karanlıkla aydınlığın, iyiyle kötünün savaşına tanık olmuş. Pandora’nın kutusunda tutsak kalan “umut” varlığına en çok hasret kaldığımız duygudur.
Kötülüklere inat ve yiten masumlar için, geleceğimiz için biz her şeye rağmen umuda sahip çıkalım. Güzellikler için bahaneler yaratalım, yeni yıla umutla başlayalım, yarınlarda yine yorgun düştüğümüzde başka vesileler bulup yine umutlanalım.
Bu sene gönüllü çalışmalarda bulunalım, çocuklarla ve hayvanlarla daha çok vakit geçirelim, en azından bir hobi edinelim umudumuzu yeşertmeyi unutmayalım…
Yazımı geçtiğimiz yıl yazdığım gibi noktalamak istiyorum; “Sevgiyle kal, sanatla kal, yeni yıl ile hayatın mucizelerinin farkında ol, daha çok gülümse bazen farkındalıkla bazen inadına. Gün geçirme şu dünya denen yerde günü yaşa…
Hayat ne yaş, ne sağlık, ne para, ne mevkii, ne iş yoğunluğu ile kısıtlanmayacak kadar özel, hayat senin kadar özel, hayat senin farkına vardığın kadar, değer verdiğin kadar özel…”