İpek Ongun ile bir gençlik hikayesi

İpek Ongun denince gençlik yıllarımızın ilk aşkı, ilk heyecanı, ilk sancısı gelir. Aslında o herkesin bir parça gençliğine dokunur…

İpek Ongun ile bir gençlik hikayesi

Özellikle 80 ve 90’lı yılların genç kızlarında İpek Ongun’un yeri apayrıdır. Serra deyince akan sular durur… Serra’yı hepimiz çok sevdik, kah ağladık kah güldük onunla… Şimdi sıra Selin’de… Selin Serra’nın kızı, bu dönem onun maceralarına tanık oluyoruz ve İpek Ongun ile “Nerde kalmıştık?” diyoruz…

Röportaj | İpek Ongun

‘Gençlik yazını’ diye bir tür henüz gelişmemişti

Sizi yıllar önce gençler için yazmaya iten sebep neydi?


Kızlarım büyürken ilk gençlik yılları için kitap olmadığını fark ettim, ya çocuk kitapları vardı, ya da büyükler için kitaplar. Oysa gelişmiş ülkelere gittiğimde, kütüphanelerde, kitapçılarda çocuk ve büyüklerin yanı sıra ilk gençlik çağı için de geniş bir bölüm ayrılmış oluyordu.

‘Gençlik yazını’ diye bir tür henüz gelişmemişti oysa ilk gençlik dönemi yaşamın belki de en kritik dönemi. Düşünün ki o genç, çocukluktan gençliğe adım atıyor, kişiliğini bulmaya çalışıyor.

Eğitimiyle, geleceğiyle ilgili kararlar alması gerek ama hiçbir birikimi, deneyimi yok. İşte bütün bu düşüncelerle yazmaya başladım. Amacım, hayatla ilgili konularda gence destek vermek, ona bir hizmet sunmaktı.

İpek Ongun ile bir gençlik hikayesi

Romanlarınızda aile bağları, dostluk, ilk gençlik aşkları, kalp ağrılarını o kadar güzel kaleme alıyorsunuz ki… Aradaki jenerasyon farkına rağmen gençleri bu derece nasıl anlayabiliyorsunuz?

Gençleri böylesine anlayabilmemi büyük bir armağan olarak görüyorum. Hem kendimi onların yerine koyabiliyorum; bakışlarında, duruşlarında, hatta sessiz kalışlarında neyi anlatmak istediklerini sezinleyebiliyorum, hem de kendi gençliğimi ve duygularımı unutmamışım anlaşılan.

Bu yaşımızda bizler, bir genç bir olay için gözyaşı döktüğünde, aman canım ne var bunda bu kadar üzülecek, diyoruz. İşte tam da bu noktadaki fark ve yanılgı, bizlerin bu tür olayları yılların içinde pek çok kez yaşamış ve bir direnç oluşturmuşluğumuza karşın onun olayı ilk kez yaşıyor olmasıdır. Ben bunu duyumsayıp onu anlayabiliyorum. Armağan dediğim budur.

Bir Genç Kızın Gizli Defteri 12: Nerde kalmıştık ipek ongun

Bir Genç Kızın Gizli Defteri 12: Nerde kalmıştık

En son yazdığınız kitabınız “Nerde Kalmıştık”ta sokak hayvanları, sahillerin temizliği gibi sosyal sorumluluk konularına odaklanıyorsunuz. Sizce günümüz gençlerinde böyle güzel örnekleri neden artık göremiyoruz? Neler yapılarak çoğaltılabilir?

Günümüz gençleri gerek okullarda, gerekse evlerinde aileleri tarafından bu tür davranışlara özendirilse onlara birine bir iyilik yapmanın insanı nasıl da mutlu ettiği gösterilse; almak değil vermenin mutluluğu tattırılsa eminim bu tür etkinliklerde seve seve yer alacaklardır.

Göstermezseniz, yaşatmazsanız nereden bilecekler. Burada görev gençlerden çok aile ve öğretmenlere düşüyor.

İpek Ongun ile bir gençlik hikayesi

Selin bir bölümde günlük defterine şöyle yazıyor:

“Biliyor musun arkadaşım iyi işler yapmak istiyorum. Benden küçüklere yararlı şeyler öğretmek istiyorum. Hayvanların hayatını iyileştirmek istiyorum. Temiz sokaklar, temiz denizler, temiz parklar, istiyorum. Bir şeyler yapmak gerek. Bunları hayata geçirmek için bir yerden başlamak gerek”.

Şimdiki zamanın gençleriyle aralarında dağlar kadar fark var. Romanlarınızda karakterlerinize giydirdiğiniz rollerle aslında yine gençlere ve topluma mesaj vermeyi mi amaçlıyorsunuz?”

Evet, bu açık bir mesajdı. Kim güzellikleri sevmez ki… Hepimiz gelişmiş ülkelere   gittiğimizde temiz ve bakımlı sokaklara, çiçeklere imrenmiyor muyuz? Oysa bütün bunlar elde edilmesi imkansız şeyler değil. Bilinçli vatandaşların gayretiyle pek çok şey değişebilir ve öğrencilik yılları da bunun için güzel bir başlangıç, diye düşünüyorum.

İpek Ongun ipek ongun indigo dergisi röportaj

“Hızlı tempo nedeniyle ilişkilerimizden çok şey kaybediyoruz”

Teknoloji ve hız çağı yediden yetmişe duygulardaki saflık ve temizliği ne yazık ki bir parça aldı… Sizce gençlerin duygu dünyaları bu hız çağından nasıl korunabilir?

Gerçekten de bu hızlı tempo nedeniyle ilişkilerimizden çok şey kaybediyoruz. Koşullar değişiyor, değişimin de önüne geçilemez. Hani derler ya, tek değişmeyen, değişimdir diye, o nedenle bu koşulları kabullenip bunun yanı sıra ilişkilerimizi nasıl koruruz diye düşünmek gerek.


Mesela, arkadaşlarla buluşmak için belirli bir gün saptamak, ama haftada bir, ama ayda bir kez ve bir araya gelip zaman geçirmek, yaşananları paylaşmak.

Mesela aileyle yine bir araya gelmek için herkese en uygun koşul ve zamanı saptamak ve bunu gerçekleştirmek, uzaktakilerle en uygun telefonlaşma zamanına karar vermek ve en azından bir diğerinin hayatında neler olup bitiyor haberdar olmak gibi…

İpek Ongun

“Çocuklara model sunmalıyız”

Öğrenme ve sorgulama becerisini erken yaşta kazanmış, muhakemesi yüksek, akıllı, okuyan, bilginin peşinde, araştırmacı çocuklar yetiştirmede sizce aileler ve okullara düşen görevler nelerdir?

Sorgulayarak düşünebilen çocuklar yetiştirmek için her şeyden önce bizler onlara iyi bir model sunmalıyız.

Demokratik bir tutum sergileyerek düşüncelerini çekinmeden, korkmadan bize söyleyebilmeliler. Hem aileler hem öğretmenler sorulara açık olmalı, uygarca tartışma ortamı yaratılmalı ki çocuğun kişiliği ve kendine güveni gelişsin.

Bunun yanı sıra ona, onun da sorumlulukları olduğu, ondan da başkalarına saygılı davranması gerektiği öğretilmeli diye düşünüyorum. Yani ne sessiz ve sadece itaatkar olmalı ne de evin kralı.

Sizin gibi Türkiye’nin sevilen yazarlarından Ayşe Kulin ile dostluğunuz ortaokul yıllarına dayanıyormuş. O zamanlar Arnavutköy Amerikan Kız Koleji bugünkü Robert Koleji’nde ortaokul ve liseyi birlikte okumuşsunuz…

ipek-ongun-ile-bir-genclik-hikayesi

Sevgili 60 yıllık arkadaşım Ayşe’nin büyük bir yazar olacağını hepimiz biliyor ve bekliyorduk. Onun yazdıklarını okumak ya da kendisinden dinlemek en büyük keyfimizdi. Bana gelince…İşte ben büyük sürpriz oldum, hem arkadaşlarıma hem de kendime…

Eski zamanların Arnavut Amerikan Kız Koleji bugünkü adıyla Robert Koleji’nde okuyan birçok genç bugün çok farklı bir profil çiziyor. Size göre benzer isim yapmış okullarda öğrenim gören kişilerdeki kendini üstün görme veya ayrıştırma gibi davranışlar neden görülüyor?

Bizim dönemimizde ben böyle ‘snob’ kişileri pek hatırlamıyorum. Hiç birimiz ‘kolejliyiz’ havalarına girmedik, ayrıca çok da milliyetçiydik. Atatürk hayranıydık, hala da öyleyiz. Daha önceki kuşaklarda bu tür davranışlar yaşanmış olabilir, mesela annemin döneminde Fransız okullarından mezun olanların Fransız kültürüne aşırı bir hayranlığı vardı. Her dönemde tek tük de olsa böyle itici tipler olabiliyor.

Kültürü nasıl tanımlarsınız ve kültürlü insan kimdir?

Kişinin ufkunu açabilmesi, dar görüşlü ve bağnaz olmaması için yapılan bol bol değerli okumaların sonunda akılda kalan tortuya kültür diyebiliriz sanırım.

Gençler Cumhuriyet'in kıymetini bilsinler İpek Ongun
İpek Ongun

“Gençler Cumhuriyet’in kıymetini bilsinler”

Son olarak gençler için ne söylemek istersiniz?

Her şeyden önce sorgulayarak düşünen bir kafaya sahip olmaya çalışsınlar çünkü ancak o zaman gerçek ve kendi kişiliklerini bulmuş olabilecekler. Bunun yanı sıra hayatlarından sanat ve sporu eksik etmesinler çünkü sanat ve spor gri ve tekdüze bir hayatı renkli, anlamlı ve keyifli bir yaşama dönüştürecektir.

Ve tarihlerini araştırsınlar, okusunlar, bilinçli birer yurttaş olsunlar. Bir önceki kuşakların onlar için ne tür fedakarlıklar yaptığını bilsinler. Cumhuriyetin kıymetini bilip ona sahip çıksınlar çünkü onlar da bu topraklarda yaşayıp çocuklarını burada yetiştirecekler.

İpek Ongun ile bir gençlik hikayesi


Yarattığı Serra karakteriyle çocukluk yaşlarından itibaren çoğumuzu ufak ufak yaşama hazırlayan, ilk gençliğin zorlu yıllarında kalemiyle pek çok gence yaşamın inceliklerini göstererek destek olan sevgili İpek Ongun’a çok teşekkür ederiz…

Tutsak bir güneş Ayşe Kulin

Usta Kalemler ile Yazmak ve Aşk


Gizem Serra Sözen
2006 yılında tanıştığım Mevlana’nın Mesnevisi ile manevi yolculuğum başladı diyebilirim. Manevi değerleri her zaman maddi değerlerin önünde tutan bir anne ve babayla büyüdüğüm için maneviyata yakın bir genç olarak büyüdüm, bu yüzden kendimi hep şanslı gördüm. Çünkü hayattaki en yakın iki rol modelim hal ehli insanlardı. Şimdi cüz-i irademle öğrendiklerimin üstüne her gün bir yenisini daha ekleyerek burada sizlerle paylaşmayı diliyorum… Söz uçar, yazı kalır… Biz en iyisi her ay yazılarda buluşalım…