Küresel ısınma: 2025 yılında su kıtlığı Dünya’yı tehdit edecek!

2025 yılı gibi yakın bir gelecekte Dünya’nın en büyük sorunu küresel ısınma kaynaklı kuraklık ve su kıtlığı olacak!

Küresel ısınma: 3 milyar insan su kıtlığı çekecek!

 

Çölleşme tehlikesi

Dünya tarım alanlarının yüzde 70’inin çölleşme tehlikesi ile karşı karşıya olduğunu belirten Tarakçıoğlu, dünyadaki toplam su tüketimin neredeyse yüzde 70’inin sulama için kullanıldığını, su ile ilgili çözüm önerileri sunarken tarım ve hayvancılık sektörünün öncelikli olarak ele alınması gerektiğini sözlerine ekledi.

Rotary Kulübü Federasyon Başkanı İsmail Rodoplu ise, dünyanın dörtte üçünün sularla kaplı olmasına rağmen, insanoğlunun bu suların sadece yüzde 3’ünü kullanabildiğini, su ve hijyeni öncelikli konu olarak ele aldıklarını, Afrika, Hindistan ve Türkiye’de su ile ilgili projeler geliştirdiklerini, yatırımlar yaptıklarını anlattı. Rodoplu, “Ülkemizde havzaların korunması için göletler yaptık. Çölleşme riskini ortadan kaldırmak için su yönetimi hayati öneme sahip. Suyu korumak ve sürekli kılmak zorundayız” diye konuştu.


Su kıtlığı başımıza bela olacak!

Birleşmiş Milletler (BM), dünya üzerindeki 1,4 milyar kilometreküp sudan yalnızca 200.000 kilometreküp suyun insan tüketimi için uygun olduğunu tahmin etmektedir.

Dünyadaki her altı kişi içinde birden fazla kişi su stresi yaşamaktadır. Yani içilebilir suya erişimi bulunmamaktadır. Dünya’da gelişmekte olan ülkelerde yaşayan 1,1 milyar kişi su stresinden muzdariptir. Falkenmark Su Stres Göstergesi’ne bağlı olarak bir ülke veya bölgede yıllık kişi başına düşen su tüketimi 1700 metreküp altına düştüğünde “su stresi” yaşandığı belirtilmektedir.

Kişi başı su tüketimi yıllık 1000 ve 1700 metreküp arasında olduğu zaman periyodik veya limitli su sıkıntısı yaşanması beklenmektedir. Bir ülkede kişi başına düşen su tüketimi her yıl 1000 metreküpün altında ise bu ülke su kıtlığı ile karşı karşıyadır. 2006 yılında 43 ülkede yaşayan yaklaşık 700 milyon kişi, kişi başı tüketim eşiği olan 1700 metreküpün altında bulunmaktaydı.

Su kıtlığı Çin, Hindistan, Alt Sahra Afrika’sı gibi neredeyse nüfusun 1/4’inin su sıkıntısı olan bölgelerde yaşadığı, en çok su kıtlığı çeken ülkeleri kapsayan bölgelerde görülmektedir. Kişi başı 1200 metreküp su ile Dünya’da en fazla su sıkıntısı çeken bölge Orta Doğu’dur. Çin’de 538 milyondan daha fazla insan su sıkıntısı çeken bölgede yaşamaktadır. Su stresi yaşayan nüfusun çoğunluğu kaynakların kullanımının yenilenmeden daha fazla olduğu nehir havzalarında yaşamaktadır.

NASA'nın raporuna göre Türkiye'nin de içinde bulunduğu Doğu Akdeniz bölgesinde son 9 asrın en kötü kuraklık dönemi yaşanıyor.

Türkiye, su varlığı zengin olan bir ülke değil

“Türkiye zannedildiği gibi su varlığı zengin olan bir ülke değil, tam tersine kaynakları hızla azalan ve su sorunu olan bir ülke” diyen Tarakçıoğlu şöyle devam etti; “Önlemler hızla yoğunlaştırılmaz ve çözümler uygulamaya dönüştürülemez ise bizden sonraki nesle bırakacağımız kötü bir miras daha ilk sıralarda yerini almış olacak. Peki ne yapacağız; su yönetimini küresel su tüketimin en yoğun olduğu sektör tarımda, endüstriyel üretimin arttığı sanayide, dünya nüfusunun % 54’ünün kentlerde yaşadığı gerçeğini göz önünde bulundurarak evsel kullanımda; planlı ve akılcı şekilde yönetip yönetilmesini sağlayacağız. Yani özetle suyun muhasebesini yapacağız.”

Dünya genelinde yaşanan küresel ısınma ve su yönetiminin kötülüğü, dünya genelinde kullanılabilir su kaynaklarında ciddi azalmaya yol açıyor.

NASA'nın raporuna göre Türkiye'nin de içinde bulunduğu Doğu Akdeniz bölgesinde son 9 asrın en kötü kuraklık dönemi yaşanıyor.

Ege İhracatçı Birlikleri’nde Konak Rotary Kulübü tarafından düzenlenen “Su Atölyesi” organizasyonunda su kaynaklarının ciddi erozyona uğradığı ve 2025 yılında dünya genelinde 3 milyar insanın su kıtlığı çekeceği vurgusu yapıldı.


Yeryüzünün büyük bir kısmı sularla kaplı olmasına rağmen, bunun çok kısıtlı bir bölümünün kullanılabilir ve tatlı su olduğuna işaret eden Ege İhracatçı Birlikleri Koordinatör Başkan Yardımcısı Nurettin Tarakçıoğlu, günümüzde dünyada 6 insandan birisinin güvenilir içme suyuna sahip olmadığını kaydetti.

Birleşmiş Milletler verilerine göre; 43 ülkede 700 milyon kişi su kıtlığı çektiğine dikkati çeken Tarakçıoğlu, “Gerekli önlemler alınmazsa dikkat çekilen nokta çok yakın bir gelecekte 2025 yılında bu rakamın 3 milyar insanı geçebileceği yönünde. Küresel ısınma, bilinçsiz tüketim, çarpık kentleşme, özellikle kalkınmakta olan ülkelerde sanayileşmenin yarattığı çevre kirliliği gibi sebeplerle hızla azalan varlığımızı korumanın yolu, küresel yaklaşımlarla bu soruna çözüm oluşturmaktan geçiyor” diye konuştu.

İklim değişikliği ve su sorunu

Diğer popüler görüş mevcut tatlı su miktarının iklim değişikliği sebebi ile azalmasıdır. İklim değişikliği buzulların eriyip çekilmesine, nehir ve akarsu akışının azalmasına ve gölet ve göllerin daralmasına sebep olmaktadır. Aşırı su çekilen bir akifer hızlı bir şekilde kendini yenileyememektedir. Toplam temiz su kaynağının tükenmemiş olmasına karşın birçoğu kirlenmiş, tuzlanmış, uygunsuz veya diğer türlü içme, endüstri ve tarım için kullanışsız hale gelmiştir. Küresel bir su krizini önlemek için çiftçiler, artan gıda talebini karşılamak için verimliliğin artması için gayret etmeli, endüstri ve şehirler ise suyu daha verimli kullanmanın yollarını bulmalıdır.

New York Times gazetesinde yayımlanan “Güneydoğu Kuraklık Araştırması, küresel bir tehlike yerine nüfusun su sıkıntısı ile ilişkilidir ” isimli makale Columbia Üniversitesi araştırmacılarının 2005 ve 2007 yıllarında Güneydoğu Amerika’daki kuraklık bulgularını özetlemektedir. İklim Dergisi’nde yayımlanan bulgular popülasyon boyutunun yağış miktarından daha fazla olduğunda su sıkıntısının oluştuğunu söylemektedir.

Nüfus sayımı analizleri, 1990 ve 2007 yılları arasında Gürcistan nüfusunun 6,48 milyondan 9,54 milyona artış gösterdiğini belirtmektedir. Hava aletleri, bilgisayar modelleri ve ağaç halkası ölçüm verileri incelendikten sonra kuraklığın beklenilen bir durum olduğu ve normal iklim kalıpları ve rastgele hava olayları sonucu oluştuğu anlaşılmıştır. “Geçen bin yılın üzerinde benzer kuraklıklar yayılmıştır” yazan araştırmacılar, ” İklim değişikliği ne olursa olsun gelecekte benzer sonuçlar ile birlikte benzer hava kalıpları beklenebilir” şeklinde ekleme yapmıştır. Sıcaklıklar arttıkça güneydoğuda yağış miktarı artacak ama buharlaşma nedeniyle bölge daha da kuruyacaktır. Araştırmacılar herhangi bir yağışın atmosferdeki karmaşık iç süreçlerden kaynaklandığı ve değişkenlerin büyüklüğü nedeniyle tahmin yürütmenin zor olduğu sonucuna varmışlardır.

NASA'ya göre Türkiye, İsrail, Ürdün, Lübnan, Filistin, Kıbrıs ve Suriye'yi kapsayan Doğu Akdeniz'de son 9 asrın en kötü kuraklığı yaşanıyor.

Su kıtlığı sorununun çevreye etkileri nasıl olacak?

Su kıtlığı, göller, nehirler, sulak alanlar ve diğer tatlı su kaynakları da dahil olmak üzere çevre üzerinde birçok olumsuz etki oluşturmaktadır. Genellikle tarım alanlarında uygulanan aşırı sulamaya bağlı olarak oluşan su kıtlığı tuzluluğun artması, besin kirliliği ve taşkın ve sulak alanların kaybında içeren birkaç şekilde çevreye ciddi zararlar vermektedir. Ayrıca su kıtlığı, kentsel nehirlerin ıslahında uygulanan akış yönetimini problemli hale getirmektedir.

Son yüzyıl boyunca Dünya’daki sulak alanların yarıdan fazlası tahrip edilmiş ve yok olmuştur. Bu sulak alanlar memeliler, kuşlar, balıklar, amfibiler gibi çok sayıda canlıya yaşam alanı sağlamakla birlikle aynı zamanda pirinç ve diğer besinlerin yetiştirilmesinde su filtrasyonu ve sel ve fırtınalardan koruma sağlamaktadır. Orta Asya’daki Aral Denizi gibi tatlı su gölleri de zarar görmüştür. Bir zamanlar dördüncü büyük tatlı su golü olan Aral Denizi 58000 kilometre kare alan kaybetmiş ve son 30 yıl içerisinde tuz konsantrasyonunda büyük ölçüde artış olmuştur.


Alçalma veya yer şekillerinin kademeli olarak çökmesi su kıtlığının bir diğer sonucudur. Birleşik Devletler Jeolojik araştırmalarına göre, 45 eyalette 17.000 mil kareden daha fazla alanın çöküntüye uğradığı ve bunun %80’in yeraltı suyu kullanımı sonucu olduğu tahmin edilmektedir. Houston, Teksas’ın doğusundaki bazı bölgelerde çöküntü sebebiyle toprak 2.74 m daha fazla alçalmıştır. Teksas, Baytown yakınlarındaki Brownwood sık sık meydana gelen selin yarattığı çöküntü sebebiyle terk edilmiş ve Houston Doğa Merkezi’nin bir parçası haline gelmiştir.

Türkiye su programı raporu açıklandı


Editor
İndigo Dergisi Haber Merkezi | İndigo Dergisi, 18 yıldır yayın hayatında olan bağımsız bir medya kuruluşudur. İlkelerinden ödün vermeden tarafsız yayıncılık anlayışı ile çalışmaktadır. 2005 yılında kurulan İndigo Dergisi, indigodergisi.com web sitesi üzerinden tamamen dijital ortamda günlük yayın yapmaktadır. Aynı zamanda Türkiye’nin ilk internet haber dergisi olmakla birlikte, tüm yayın kadrosu ve okurlarıyla birlikte sürekli gelişmektedir. İndigo Dergisi’nin amacı; gidişatı ve tabuları sorgulayarak, kamuoyu oluşturarak farkındalık yaratmaktır. Vizyonu; okuyucularında sosyal sorumluluk bilinci geliştirerek toplumun olumlu yönde değişimine katkıda bulunmaktır. Temel değerleri; dürüst, sağduyulu, barışçıl ve sosyal sorumluluklarının bilincinde olmaktır. İndigo Dergisi, Türkiye’nin saygın İnternet yayınlarından biri olarak; iletişim özgürlüğünü halkın gerçekleri öğrenme hakkı olarak kabul etmekte; Basın Meslek İlkeleri ve Türkiye Gazetecileri Hak ve Sorumluluk Bildirgesi’ne uymayı taahhüt eder. İlaveten İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi’ni benimsemekte ve yayın içeriğinde de bu bildiriyi göz önünde bulundurmaktadır. Buradan hareketle herkesin ırk, renk, cinsiyet, dil, din, siyasi veya diğer herhangi bir milli veya içtimai menşe, servet, doğuş veya herhangi diğer bir fark gözetilmeksizin eşitliğine ve özgürlüğüne inanmaktadır. İndigo Dergisi, Türkiye Cumhuriyeti çıkarlarına ters düşen; milli haysiyetimizi ve değerlerimizi karalayan, küçümseyen ya da bunlara zarar verebilecek nitelikte hiçbir yazıya yer vermez. İlkelerinden ödün vermeyen şeffaf yayıncılık anlayışını desteklemektedir. Herhangi bir çıkar grubu, örgüt, ideoloji, politik veya dini; hiçbir oluşumun parçası değildir. Köşe yazarlarımızın yazdıkları fikirler, kendi özgür düşünceleridir; İndigo Dergisi yayın politikası dahilinde değerlendirilir ve yayın ilkeleri ile çelişmediği müddetçe, düşünce ve ifade özgürlüğünü teşvik ederek yayına alınır. İndigo Dergisi, sunduğu tüm bilgilerin doğruluğunu teyit ve kontrol eder; bu bilgilerin geçerliliğine son derece önem verir.