Kemal Kılıçdaroğlu’nun 15 Temmuz darbe girişimine ‘kontrollü’ demesi gündeme oturdu. Kılıçdaroğlu, “15 Temmuz kontrollü darbe girişimiydi, asıl darbeyi 20 Temmuz’da iktidar yaptı!” açıklamasında bulundu.
CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, 15 Temmuz darbe girişimine ilişkin olarak, “15 Temmuz kontrollü darbe girişiminden sonra, 20 Temmuz’da gerçek darbe yapıldı. 20 Temmuz’da hiç kimsenin unutmaması lazım. Parlamentodan OHAL yetkisinin alındığı tarih” ifadesini kullandı.
CHP Parti Meclisi Toplantısı’nda konuşan Kemal Kılıçdaroğlu’nun konuşmasının satır başları şöyle:
Şimdi Yenikapı ruhu diyorlar. Açık ve net söylüyorum. Yenikapı’da saydığım 12 maddenin halen arkasındayım. Yenikapı ruhuna ihanet etmeyen o ruhu sonuna kadar savunan tek lider benim. Diğerleri çıkıp hamaset yaptı ve ilk yaptıkları iş bu topluma ihanet etmek oldu. Kendi partilerinin mutfağında anayasa taslağı hazırladılar. Camiye kışlaya adliyeye siyaset sokmayın dedik. Dün yayınlanan KHK ile kışlaya siyaset soktular. Mete Han’dan bu yana gelen emir komuta zinciri alt üst edildi.
Kendisine milliyetçi diyen vatandaşın durup düşünmesi gerekir. Mete Han’dan beri süregelen emir komuta zinciri yok edildiyse ben onların milliyetçiliğini sorgularım. Bu anayasa değişikliği parlamentodan geçerse ne olur? Bu anayasa değişikliği aynen geçerse bir partinin genel başkanı, 15 Anayasa Mahkemesi üyesinin 12’sini atayacak. Ve bir partinin genel başkanı HSYK üyelerinin çoğunu atayacak.
Bu anayasa değişikliği geçerse bugünkü cumhurbaşkanı bir sonraki günün cumhurbaşkanı olmayacak. Aynı zamanda bir partinin genel başkanı olacak.
“Bu ne demek? Yargının siyasileştirilmesi demektir.”
Getirilen değişikliğin nasıl büyük vahim sonuçlar doğuracağını henüz kitleler farkında değil. Bunu anlatmak bizim görevimiz. Bu anayasa geçerse, açık söyleyelim, TürkiyeCumhuriyeti bir parti devletine dönüşecektir. Hangi parti iktidardaysa devlet ona göre şekillenecektir. Yeni gelecek genel başkan bakanlıkları açıp kapatabilecektir. Yeni vilayetler kurabilecektir. Burası Patagonya mı?
Rahmetli Ecevit’in başbakanlığında anayasanın 38 maddesi değişti. Kavga oldu mu gerginlik oldu mu hayır. Partiler geldi konuştu ve değişiklikleri parlamentodan büyük bir uyum ile girdiler.
“2010’dan sonra AKP tam tersini yaptı.”
Dayatma kültürüyle anayasayı değiştirmek istediler. 2010 referandumunda şehir şehir dolaşıp bu yanlış demiştik.
Pensilvanya’dan o dönem dost şimdi düşman belledikleri kişi de demeçler veriyordu: İmkan olsa mezardakileri bile kaldırarak evet oyu kullanmak lazım diyordu.
Ve kendisi de, referandum sonucu onlara göre olumlu çıkınca, okyanus ötesine selam ve sevgilerini göndermişti. Sonra ne oldu yargı, terör örgütüne teslim edildi. 15 Temmuz kontrollü darbe girişiminden sonra, 20 Temmuz’da gerçek darbe yapıldı. 20 Temmuz’da hiç kimsenin unutmaması lazım. Parlamentodan OHAL yetkisinin alındığı tarih.
20 Temmuz’dan sonra ne oldu:
1-TBMM OHAL KHK’ları ile devre dışı bırakılmasının yanında parlamentonun vermediği yetkiler de kullanılmıştır.
2-Bu süreçte kolektif suç yaratılmıştır.
3-OHAL ile muhalif medya susturulmak istenmiştir.
4-Türkiye cumhuriyeti tarihinde ilk kez hükümet birleşmiş milleteler başvurarak OHAL uygulamaları ile adil yargılamayı rafa kaldırdığını ilan etmiştir.
5-Darbe girişiminde bulunanlarla mücadele hukuk zemininden çıkarılmış bir kişinin kin ve öfke nöbetlerine teslim edilmiştir.
6-iş dünyası STK’lar konuşamaz hale gelmiştir. Kimsenin can ve mal güvenliği yoktur.
7-KHK’lar ile üniversiteler susturulmuş akademisyenler atılmıştır.
8-Yaratılan atmosfer nedeniyle hakim her önüne geleni tutuklamıştır. AYM de bu atmosferin etkisinde kalmıştır.
9-Türkiye bir hukuk devlet olmaktan çıkmıştır. Güçler ayrılığı ilkesi rafa kaldırılmıştır.
20 Temmuz darbecileri fiili durumu anayasal zemine çekmek istiyorlar.
“Hangi kanunu istediniz de çıkarmadınız”
Şu 2 soruyu sormak zorundayız:
15 yıldır AKP iktidarda. 15 yıldır hangi kanunu istediniz de çıkartamadınız. O halde rejimi neden değiştiriyorsunuz. İkinci soru daha önemli: Bu anayasa değişikliği Türkiye’nin hangi sorunun çözecek? Bir Allah’ın kulu çıksın desin ki şu sorunu çözeceğiz. Her türlü hukuksuzluk milli irade kisvesiyle meşrulaştırılmaya çalışılmaktadır.
Seçimlerde halk kendisine ait egemenliği devretmez. Egemenlik tasarrufunun kim tarafından kullanılacağını belirler. Milletin tercihi esastır ancak bu tercih koşulsuz değildir. Zira milletimiz tercihini yaparken seçtiklerinin anayasa ve yasalara uyacağın düşünür. Edeceği yemine sadık kalacağına inanır ve oyunu ona göre veririz.
Hiç kimse seçilmiş olmayı mutlak ve sınırsız bir egemenlik olarak düşünmemelidir. Siyaset milletin birliğini temsil etmesi gereken bir makam tarafından kendisinden olmayan herkesi düşmanlaştırma yoluyla temsil edilmektedir.”