Gazeteciliğe 1992 yılında ‘Gerçek’ isimli bir dergide atılan, 1995 yılında ise Evrensel Gazetesinde muhabirlik yapmaya başlayan Metin Göktepe, 8 Ocak 1996 günü öldürüldü.
“Mutlaka Ben İzlemeliyim Arkadaşlar”
Evrensel Gazetesi Muhabiri Metin Göktepe, 8 Ocak 1996 günü “Mutlaka ben izlemeliyim arkadaşlar” diyerek, Ümraniye Cezaevi’nde öldürülen tutukluların cenazesini izlemek üzere gittiği Alibeyköy’de ‘Sarı Basın Kartı’ olmadığı gerekçesiyle ilçeye sokulmamış, gözaltına alınmış ve polislerce dövülerek öldürülmüştü.
Devlet yetkilileri çelişkili açıklamalar yaparak cinayeti gizlemeye çalıştı.
Dönemin Başbakanı Tansu Çiller ve İstanbul Emniyet Müdürü Orhan Taşanlar, Metin Göktepe’nin gözaltına alınmadığını; Eyüp Cumhuriyet Savcısı Erol Canözkan gözaltına alındığını ancak sonra çay bahçesinde otururken fenalaşarak sandalyeden düştüğünü; İçişleri Bakanı Teoman Ünüsan ise spor salonunun duvarından düşerek öldüğünü iddia etti.
Daha sonrasında kamuoyu baskısı ile gözaltında dövülerek öldürüldüğü kabul edilmek zorunda kalındı. Bu yüzden dönemin İçişleri Bakanı Teoman Ünüsan savunduğu bu tez çürütülünce Metin Göktepe’nin annesi Fadime Göktepe’den özür dilemiş, ancak Fadime Göktepe bu özürü kabul etmeyerek sorumluların yargılanmasını talep etmiştir.
Metin Göktepe gözaltında öldürülmüş gazeteciler içinde katilleri yargılanmış ilk gazetecidir.
İlden ile dört yıl süren dava 1999 yılı Şubat ayında yapılan mahkemeyle alınan kararla 11 memurdan altısına 7 yıl 6 ay hapis cezası verilmiş, usul yönünden bozulan dava 5 Mayıs 1999’da Yargıtay tarafından, altı ceza alan memurdan beşinin cezası onanmış sanık emniyet amirine verilen ceza esastan bozulmuştur. Kamuoyunda Rahşan affı diye bilinen afla şartlı tahliyeden yararlanan polisler toplam 1 yıl 8 ay hapis yatmışlardır.
Süleyman Demirel: “Cinayeti polis işlemiştir tabirini beğenmiyorum”
Dönemin Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel, “hadiseleri kendi sınırları içinde mütalaa etmeliyiz. Münferit hadiselerden netice çıkarırken, devleti yargılamayalım. Yargılanacak olan suçu kim işlemişse odur. Polis teşkilatını yargılamamız yanlıştır. Ama üstünde polis üniforması olan A veya B şahsı işlemişse, yakasına yapışırız. Cinayet örtbas edilemez” demişti.
Mesut Yılmaz ve Bülent Ecevit ise olayın takipçileri olacaklarını ve ellerinden geleni yapacaklarını söylemişlerdi.
ANAP Genel Başkanı Mesut Yılmaz, Göktepe’nin ölümüne ilişkin resmi makamların yaptıkları açıklamaların tatmin edici olmadığını ve olayın takipçisi olacaklarını ifade ederken, DSP Genel Başkanı Bülent Ecevit, Metin’in öldürülmesinin demokrasi ayıbı olduğunu söyleyerek, DSP olarak olayın aydınlatılması için ellerinden geleni yapacaklarını ifade etmişti.
Nail Güreli davanın her duruşmasını yerinde izledi, yazdı, raporlaştırdı
O yıllarda Türkiye Gazeteciler Cemiyeti Başkanı olan Nail Güreli ise davanın her duruşmasını yerinde izledi, gözledi, yazdı, raporlaştırdı.
Dava, adeta Türkiye’nin gündemine oturdu. Polis teşkilatı adamlarını iki yıl sakladı. Nail Güreli ve genç gazeteci arkadaşları sayesinde Başbakan ve Cumhurbaşkanı ise davaya müdahil olmak zorunda kaldılar ve sanık polislerin teslim olmaları için talimatlar verdiler.
Nail Güreli gazeteciliğin ‘fikri takip’ kuralını bizzat uygulayarak tüm âleme gösterdi. Bu yüzden 1998’de düzenlenen Metin Göktepe Gazetecilik Ödülleri’nin birincisi Nail Güreli’ye verildi. Davayı izleyen tüm gazetecileri temsil eden isim ise Nail Güreli idi.
O yıl Türkiye Gazeteciler Cemiyeti’nin genel kurulunda bulunan bütün gerici yapılar Nail Güreli’yi Türkiye Gazeteciler Cemiyeti’nin başından uzaklaştırmak için adeta seferber oldular. Ama Nail Güreli o kongreyi en farklı şekilde kazanmıştı.
Böylesine taarruzlara dayandığı Türkiye Gazeteciler Cemiyeti’nden istifa eden Nail Güreli; “bunu daha önce yapacağımı yakın çevrem biliyordu” dedi.