Farklı kişiliğinin yanı sıra sert söylemleri ile de ön plana çıkan ABD’nin yeni başkanı Donald J. Trump, 20 Ocak itibari ile Beyaz Saray’a çıktı.
8 Kasım’daki seçime kadar, Barack Obama ve FED’in uyguladığı birçok ekonomik ve siyasi politikaya karşı çıkan Trump, bundan sonraki süreçte başkanlık yürüyüşünde tek başına olmayacak. Yanındaki kabine üyeleri ile birlikte politikalarını belirleyecek yeni başkanın kabinesi de kendisi gibi renkli ve keskin söylemlere sahip kişilerden oluşuyor.
Obama’nın halefi Trump, şu ana kadar birlikte çalışmak istediği 24 kabine üyesinin ismini bizlerle paylaştı. Kabinenin şu anki olası haline baktığımızda, isimlerin %80’nin beyaz erkeklerden oluştuğunu görüyoruz.
Trump’ın ana seçmen yapısını da oluşturan bu kitlenin daha milliyetçi, korumacı ve keskin politikalara yatkın olduğu biliniyor. Obama kabinesinin sadece %35’i beyaz erkeklerden oluşurken, o dönemki kabine, ayrımcılığa karşı söylemleri ile ön plandaydı.
Ancak, Trump’ın kabinesi maskulen tutumuyla ABD ekonomisini, liderliğini her alanda perçinleme amaçlı daha sert askeri, ekonomik ve siyasi politikalara yöneltebilir.
Ekonomik anlamda, kur savaşlarının ilk sinyalini Trump’ın Çin’i Yuan değeri üzerinden tehdit etmesi ile şimdiden karşıladık bile. Ayrıca, ABD dışında üretim yapmak isteyen firmaların işinin kolay olmayacağını tahmin etmek zor gözükmüyor.
Dünyanın en büyük ekonomisinin öncülüğünde, küresel ticaret kurallarının yeniden yazıldığı günlere şahit olabiliriz. Trans Pasifik Anlaşması’nın iptalinin ardından NAFTA’nın da revize edilmesi gündemde. Beyaz erkeklerin bu eğilimleri, küresel anlamda siyasi ve askeri etkilere de yol açabilir.
Trump’ın Adalet Bakanı tercihi, göçmen karşıtlığı ile tanınan Jeff Sessions oldu. Sessions, yasadışı göçün yanı sıra göçmen reformuna da karşı görünüyor.
Vize kuyrukları uzayabilir
Milli Güvenlik Bakanı olarak ise Güney Komando Birliği’nden emekli General John Kelly karşımıza çıkıyor. Trump, Kelly’nin Meksika sınırları ile ilgili tecrübesinden faydalanarak, ABD’ye olabilecek yasadışı göçlerin engellenmesini hedefleyebilir.
Ulusal Güvenlik Danışmanı Michael Flynn ise Müslümanlara karşı olumsuz ifadeleri ile tanınıyor. Bu durum, Türkiye de başta olmak üzere birçok ülke vatandaşı için vize sıraları anlamına gelebilir.
Kabinede ayrımcı politikalara karşı duruşuyla ön plana çıkabilecek tek güvercin isim ise Reince Priebus gibi gözüküyor. Kabine içerisinde barışçıl isimlerin bu kadar marjinal kalması ve birçok ismin asker kökenli olması, jeopolitik risklerin tırmanması anlamında ileriki günlerde dünya için tehditler oluşturabilir.
“CEO”lardan oluşan kabine daha fazla rekabetçilik getirebilir
Kabinenin diğer bir önemli özelliği ise özel sektörden gelen milyonerlerden oluşması olarak görünüyor. Kabinedeki kişilerin serveti, dünyanın en fakir 39 ülkesinin toplamını karşılıyor. Yarısı özel sektör orjinli kişilerden oluşan kabine, bu özelliği ile ABD tarihinde de bir ilki sağlıyor.
Özel sektörün rekabetçi yapısına alışık bu isimler, ileriki günlerde benzer politikaları ABD’nin mali yapısında da uygulamak isteyebilir. Özel sektör ağırlıklı ve düşük devlet katkılı yeni büyüme yapısı, minimal vergi oranları ile birlikte ABD’nin büyüme yapısını oluşturan yeni normal olabilir.
Çalışma Bakanı olarak aday gösterilen CK fastfood restoranlarının CEO’su Andrew F. Puzder’ın Obama döneminde yüksek asgari ücrete karşı söylemlerinin bulunması da işçiler için kötü günlere delalet gözüküyor.
İç İşleri Bakanı Zinke’nin kamu arazilerinin özelleştirme konusunda fikirleri de hükümetin özelleştirme politikaları anlamında önemli bir sinyal olabilir.
Rusya’ya ambargolar kalkabilir
Kabinedeki isimlere tek tek baktığımızda da daha ilginç sonuçlara varabiliyoruz. Trump’ın Dış İlişkiler Bakanlığı’ndaki tercihi petrol devi Exxon’un eski CEO’su Rex Tillerson oldu.
Rusya ile sıkı bağlarının olduğu bilinen Tillerson, ABD’yi önümüzdeki günlerde Rusya ile yakınlaştırabilir. Bu süreçte, Rusya üzerindeki siyasi ve ekonomik ambargoların da kaldırılması sürpriz olmayacaktır. 2017 yılı, iki kutuplu dünya yerine tek kutup ABD’nin yardımıyla yükselen Rusya ekonomisine şahit olabilir.
Hazine Bakanı olması beklenen Steven Mnuchis’in ise kendi fon şirketini kurmadan önce 17 yıllık Goldman Sachs tecrübesi bulunuyor. Mnuchis’in daha önce Trump’ın fonlarını yönettiği de biliniyor.
Bu durum da, Trump baskısı altında kalan Hazine Bakanlığı ve dolayısıyla Trump tarafından belirlenen mali politikalar görmemizi sağlayabilir. Genişlemeci mali politikalar ile bezenmiş özelleştirme politikaları, Hazine tarafından uygularken FED bu politikalara ayak uydurmaya çalışmak zorunda kalabilir.
2017 yılında göreve başlayacak Trump kabinesi, tüm dünyanın yakından izlemesi gereken isimlerden oluşuyor. Özellikle keskin söylemlere sahip ancak hükümet çalışmaları anlamında tecrübesiz kişilerin çoğunlukta olması jeopolitik riskleri artıracak tehlikeli politikaların izlenmesini işaret ediyor.
Rusya ile iyi ilişkileri olan Çin’e karşı kur savaşı içinde hareket eden ABD de ihtimaller arasında. Bunun yanı sıra, ABD’yi şirket gibi yönetmeye eğimli kurul farklı ekonomik politikaları önümüzde serebilir.