Bilmemenin yarattığı ben bilirimciler

Öğrenmeye kapalı her toplum, kendi ben bilirimcilerini yetiştirir. Bu yarım bilginin ürünü olan zihniyetin sayıca artması, arkasından gelecek karmaşaya zemin hazırlar…

Bilmemenin yarattığı ben bilirimciler

Kendini değersiz görmenin baskılanışı olarak değerlendirildiğinde ben bilirimcileri anlamak zor olmayacaktır lakin bu zihniyetin karşısında duracak yegane başkaldırı öğrenmektir. Öğrendikçe bilginin enginliğinde yükselenler, ben bilirimcilerin yarım kalmışlığına karşı büyük bir avantaj sağlamış olacaklardır.

Bilgi engin bir deniz olarak karşımızda dururken ve bu sonsuzluğun içinde ancak ve ancak bilginin birazını elde edebilecekken öğrenmeye kapalı her kişi, aslında hayata kapalıdır. Hayatın bilginin omuzlarında yükseldiğini anlamak, kişinin kendine doğru atacağı en gerçek adım olacak demek sanıyorum ki abartılı bir yaklaşım olmaz. Bilginin tabanında duran bilgisizlik oldukça, yeniye açık akıl daha fazlasının peşinde olacak, başaklar gibi doldukça başını eğecektir.


Öğrenmek iştahını kaybetmeyen nesillerin hayalini kurmak yerine onları yetiştirebileceğimiz gerçeğini bilmek öğrenmek ile bilginin arasında duran köprüyü kurmak manasına da gelecektir. Okumanın düşünmeyle birleştiği, düşünmenin ifade biçimleriyle iletildiği, iletişimin araçlarına sahipken kendini yitirdiğimiz günümüz dünyasında bilginin ben bilirimcilerin elinde özünü yitirdiği gerçeğini görmeliyiz. Yarım bilginin panzehri tam bilgidir ve bunu elde etmenin yolu öğrenmekten geçmektedir.

Herkes her şeyi bilemez…

Bu cümleyi akılda tutarken bilmek ve öğrenmek noktasında cahil periler olduğumuzu kabul etmek gerekmektedir. Aksi halde ben bilirimcimlerden farkımız kalmayacaktır.

Sözlük bilgiyi; “İnsan aklının alabileceği gerçek, olgu ve ilkelerin tümüne verilen ad” olarak tanımlarken bilmek kelimesi; “Bir şeyi öğrenmiş, anlamış olmak, bir şeyle ilgili bilgisi bulunmak” olarak tanımlar. İlginizin boyutunu belirleyecek olan kısım için ise “bilgi edinmek” tanımıyla öğrenmek kelimesi bizi karşılar.

Bu üç aşamalı durumun toplumsal yapı içinde ne kadar işlediği sorusunun cevabı ayrı bir tartışma konusu olacak niteliktedir. Bu noktada konuya yaklaşım noktamızı oluşturan bilmenin öğrenmekle mümkün olabileceği savından hareketle gönül rahatlığıyla söyleyebiliriz ki bilgi öğrenmekle, öğrenmek ise hiçbir şeyi bilmediğimiz gerçeğiyle mümkün olur.


Lao-Tzu‘nun dediği gibi “Bilmediğini bilmek en iyisidir. Bilmeyip de bildiğini sanmak, tehlikeli bir hastalıktır.”

İnsan olmanın sırrı: Kendini bilmek


Editor
Haber Merkezi ▪ İndigo Dergisi, 19 yıldır yayın hayatında olan bağımsız bir medya kuruluşudur. İlkelerinden ödün vermeden tarafsız yayıncılık anlayışı ile çalışmaktadır. Amacı; gidişatı ve tabuları sorgulayarak, kamuoyu oluşturarak farkındalık yaratmaktır. Vizyonu; okuyucularında sosyal sorumluluk bilinci geliştirerek toplumun olumlu yönde değişimine katkıda bulunmaktır. Temel değerleri; dürüst, sağduyulu, barışçıl ve sosyal sorumluluklarının bilincinde olmaktır. İndigo Dergisi, Türkiye’nin saygın İnternet yayınlarından biri olarak; iletişim özgürlüğünü halkın gerçekleri öğrenme hakkı olarak kabul etmekte; Basın Meslek İlkeleri ve Türkiye Gazetecileri Hak ve Sorumluluk Bildirgesi’ne uymayı taahhüt eder. Ayrıca İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi’ni benimsemekte ve yayın içeriğinde de bu bildiriyi göz önünde bulundurmaktadır. Buradan hareketle herkesin ırk, renk, cinsiyet, dil, din, siyasi veya diğer herhangi bir milli veya içtimai menşe, servet, doğuş veya herhangi diğer bir fark gözetilmeksizin eşitliğine ve özgürlüğüne inanmaktadır. İndigo Dergisi, Türkiye Cumhuriyeti çıkarlarına ters düşen; milli haysiyetimizi ve değerlerimizi karalayan, küçümseyen ya da bunlara zarar verebilecek nitelikte hiçbir yazıya yer vermez. İndigo Dergisi herhangi bir çıkar grubu, ideolojik veya politik hiçbir oluşumun parçası değildir.