Hobi olarak ilgilendiği konuda kendini geliştirmek isteyenlerin önünde birçok kurs ve seminer seçeneği var artık. Fotoğrafçılığı hobi olarak seçenler ise bunu daha ziyade açık havada yapmayı tercih ediyor. Günlük fotoğraf gezileri her gün daha fazla fotoğrafseveri cezbediyor.
Fotoğrafçılıkla düzenli olarak ilgilenen ve yeni bir rota keşfedip bol bol fotoğraf çekmek isteyenler, fotoğraf çekmeye başlamayı düşünenler ya da bir şehrin gizli kalmış köşelerini, farkedilmemiş manzaralarını görmek isteyenler haftasonu fotoğrafçılık gezilerinde buluşup farklı bir gün geçiriyor.
Yalnız gerçekleştirildiği düşünülen bu hobi, bu şekilde sosyal bir faaliyete de dönüşüyor. İstanbul’un farklı semtlerine geziler düzenleyen ve fotoğraf meraklılarına “sokak fotoğrafçılığı”nı sevdiren Koray Akten‘in fotoğraflarını birçok yazımızda görsel olarak kullanmıştık. Bu sefer de Akten’den mesleğini anlatmasını istedik.
Röportaj: Koray Akten
“Anı dondurarak zamana meydan okumak”
Fotoğraf çekmek insana ne katar?
Koray Akten: Fotoğrafçılık eğitimi almak isteyenlere sormayı sevdiğim bir soru vardır: “Fotoğraf çekmeyi neden seviyorsunuz?” Kimi anılarını kayıt altına almak, kimi gördüğü güzelliklere veya yaşadığı güzel anılara daha sonra tekrar bakmak, onları çevresiyle paylaşabilmek, kimi zamana meydan okumak, kimi evrenin kendisine sunduğu ve sadece kendisinin içinde güzellik veya değer görebildiği anları yakalamak diye cevap veriyor.
Fotoğrafa ilgi duyup bu alanda kendini geliştirdikçe, insanın kendisini çevreleyen bu karmaşık dünyada “anı dondurmak”tan kaynaklanan bir “zamana meydan okuma”, yani zamanı kontrol altına alabilme becerisi de geliştirdiğini gözlemliyorum. “Anda oluşan” güzelliği veya yan yana gelerek hayat dediğimiz o olağanüstü macerayı oluşturan o küçük ve kayda değer zaman dilimlerini kaydedebilmenin yanında, fotoğrafın bir tür ifade yöntemi olduğunu düşünüyorum. Kimi konuşarak, kimi yazarak, kimi çizerek, kimi de fotoğrafı kullanarak, yani “ışıkla çizerek” kendini ifade eder.
Fotoğraf hayata bakabilme, onu oluşturanı görebilme, detayları okuyabilme, küçücük ve basit güzellikleri ortaya çıkarabilme yetisini güçlendirdiği gibi, insanın kendini var edebilmesi, en iyi şekilde ifade edip çevresine katkı sağlamasına yardımcı oluyor bence. Fotoğraflarımızla saniyenin binde biri ya da dakikalar boyunca pozlama yaparak oluşturduğumuz o biricik tablolar hayatı anlamamıza ve kendimizi tanımamıza sebep oluyor. İşte bu sırra vakıf olunca da fotoğraf ömür boyu vazgeçilmez bir tutku haline dönüşüyor. Zira kendimizi tanıma ve bilme yolculuğumuz hiç bitmez.
“İnsanlara göremedikleri şeyleri göstermek istiyorum.”
Herkes fotoğraf çekebilir mi? Çocuk yaşta öğrenciniz var mı?
Koray Akten: Bana kalırsa kendini konuşmak, yazmak, çizmek gibi faaliyetlerle bir şekilde ifade eden insan fotoğraf çekerek de ifade edebilir. Geçenlerde izlediğim bir Güney Kore filminde henüz altı yaşında ama içinde müthiş bir yaratıcı güç bulunan bir çocuk eline aldığı basit bir fotoğraf makinesiyle kendince çekimler yapıyordu. Ama nedense insanları hep arkalarından fotoğraflıyordu. Çekmiş olduğu bir seri fotoğrafta hep arkadan fotoğraflanmış insan kafalarını fark eden babasına verdiği cevap beni sarsmıştı: “İnsanlara göremedikleri şeyleri göstermek istiyorum.”
4-5 yaşlarında piyano çalmaya, 6 yaşında okuma yazma öğrenmeye başlayan çocuklar fotoğraf da çekebilirler. Eğitmenlerinden biri olduğum İFSAK’ta (İstanbul Fotoğraf ve Sinema Amatörleri Derneği) yaz aylarında 12-16 yaşındaki çocuklara yönelik fotoğrafçılık eğitimleri veriliyor.
Yine İFSAK’ta Koruncuk Vakfı ile birlikte çocuklara yönelik bir fotoğrafçılık eğitiminde ve Şile Belediyesi ile birlikte çevre köylerden gelen çocuklara fotoğrafçılık eğitimi vererek bir hobi kazanmalarına ve kötü alışkanlıklardan korunmalarına yardımcı olmaya çalışan bir projede eğitmen olarak yer aldım. Galatasaray Lisesi Fotoğrafçılık Kulübü’ndeki öğrenci kardeşlerime fotoğrafçılık eğitimi veriyor, proje ve geziler yaptırıyorum. Kendi özel fotoğraf projelerimde de en genç katılımcım 13 yaşında ve oldukça da başarılı fotoğraflar çekiyor. Ortaokul ve liselerde fotoğrafçılık kulüpleri oluşturmak, onlara destek ve danışmanlık vermek çok sevdiğim bir faaliyet.
Hayatı ve kendimizi tanıma macerası
Gezilerinize katılanlar nasıl bir gün geçiriyor, siz neler tecrübe ediyorsunuz?
Koray Akten: İstanbul içindeki 15 kadar rotada üç yılı aşkın bir süredir elli kadar fotoğraf gezisi ve saha uygulama etkinliği yaptım. Hala yeni rotalar ekliyorum. Bu geziler öncelikle temel fotoğrafçılık eğitimi almış, ama yeterince pratik yapma şansı bulamadıkları için bilgileri tam oturtamamış veya uzun süredir ilgilenemedikleri için bilgileri unutmuş kişilere yönelik. Ancak saha tecrübesini arttırmak, yeni fotoğraf rotaları ve mekanları öğrenmek ve ileri düzey çekim tekniklerini kazanmak isteyenler için de çok yararlı.
Katılımcılarla birlikte rotamızda ilerlerken sokakta rastladığımız insanlarla, dükkanında ziyaret ettiğimiz esnafla ya da atölyesinde misafir olduğumuz zanaatkarla doğal ışıkta portre çalışmaları, keşfettiğimiz ilginç mekanlarda içimizden kişilerle kurgu ve portre çalışmaları yapıyoruz.
Sokak fotoğrafçılığında “anı yakalama” önemlidir. O an etrafımızda olup bitenler ve bizi çevreleyen karmaşa içinde fotoğraflanmaya değer tek bir anı bulup çıkartma, onu görebilme ve fotoğrafı tüm doğallığı içinde kompozisyon, grafik, ışık ve gölge kurallarına göre yakalayabilme konularında tecrübe kazanıyoruz.
Bunun dışında sadece cep telefonuyla fotoğraf çekenler, hatta hiç fotoğraf çekmeyenler için bile keyifli ve öğretici geçiyor geziler. Zira ben o günkü rotamızdaki camiler, kiliseler, hanlar, sokaklar, köprüler, önemli binalarla ilgili tarihi hikayeler, ilginç insan öyküleri ve genel kültür anlamında ilginç gelebilecek bilgileri de paylaşıyorum. İyi bir fotoğrafçının çevresiyle derinlemesine ilgili ve onun tarihine, geçmişine, hikayelerine de meraklı olmaktan keyif alacağını düşünüyorum. Böylece keşfettiğimiz mekanlara ve atmosfere daha iyi nüfuz edebiliyor ve mekanı hissedebiliyoruz. Bu da fotoğraflarımıza yansıyor.
Gezilerin diğer faydası da tüm gün bol bol fotoğraf konuşmak ve çekmek, kendi kişisel arşivimizi güçlendirmek, ortak noktamız fotoğraf olan çeşitli mesleklerden ve sosyal statülerden kişilerle tanışmak, bilgi alış verişi yapmak, güzel dostluklar kurmak. Ben de her saha etkinliğinde tecrübe ettiklerimizden ve katılımcılardan çok şey öğreniyorum. En çok da gezi sonunda o günü bilgilenerek, tecrübe kazanarak ve büyük keyif alarak, yaşadıkları şehri ve insanlarını daha bir tanıyarak tamamlayan insanların teşekkürleri, gözlerindeki mutluluk bana büyük bir manevi haz ve mutluluk veriyor.
Hayattaki temel hedefimizin “kendimizi bilmek” olduğuna inanan biri olarak, yaptığım her saha etkinliğinin kendime doğru bir yolculuk olduğunu söyleyebilirim.
Ömür boyu sürecek bir yolculuk
Uzun bir kurumsal iş hayatından sonra, şimdi serbest olarak sadece fotoğraf ile uğraşıyorsunuz. Nasıl oldu bu geçiş?
Koray Akten: Tam 20 yıl bilişim sektöründe pazarlama, satış ve satış öncesi pozisyonlarda çalıştıktan ve yöneticilik yaptıktan sonra içimde oluşan tatminsizlik, ruhumun kendine uygun olmayan yollarda yıllardır süren anlamsız yolculuğa daha fazla dayanamaması ve bu pozisyonlarda olması gerektiği kadar verimli olamadığımı görmem bu gidişe bir son vermem gerektiğini hissettirdi.
Geçimine destek olmam gereken bir ailem olduğu için severek yapabileceğim ve başarılı olabileceğim konunun ne olduğunu düşününce bunun fotoğraf eğitmenliği ile ilgili olacağına karar verdim. Son iki yıldır bu konuda oldukça yol aldım ancak daha alacak çok yol var. Ömür boyu sürecek bir gelişme yolculuğu bu. 7 gün 24 saat fotoğraf düşünüyor, yeni projeler üretiyor, fiziksel olarak da kendimi her fırsatta fotoğraf uğruna zorluyor, gün boyu fotoğraf peşinde koşuyor, eğitim veriyorum.
Artık ofis hayatına göre daha çok açık havadayım. İnsan ilişkisi ağırlıklı, daha çok sevdiğim bir işte çalışıyorum. Bu nedenle belli bir mesai saati olmamasına rağmen hiç yorgunluk veya ruhsal bezginlik hissetmiyorum. Her sabah erkenden kalkıp yeni planlar yapmak ve gün sonunda kafamın hala işimle ilgili çalışıyor olması hoşuma gidiyor. Yaratıcı yeteneklerimin yanında kariyerim boyunca kazandığım satış tecrübelerimi de kullanmaktan memnunum.
Bu iş fotoğrafçılığımın daha dikkat çekici hale gelmesine, yeni yetenekler kazanmama, yaratıcılığımı ortaya koymama, yaşadığım şehri mekanlarıyla, tarihiyle, yaşayanlarıyla daha iyi tanımama, yeni insanlar tanımama, dolayısıyla kendimi de daha iyi anlamama neden oldu. İnsanların verdiğim eğitimlerden ve yaptığım saha etkinliklerinden memnun kalması, gözlerindeki o ışıltıyı görmem de büyük bir manevi tatmin.
Maddi olarak eski beyaz yakalı kariyerimdeki gibi sosyal güvencem ve maaş garantim olmasa da, eskisine nazaran çok daha az para kazansam da ruhumun sevdiği işi yapmanın ve işin manevi getirilerinin verdiği güçle her güne yeni bir enerjiyle başlıyorum.
Tek model, farklı kareler
Fotoğraf çekenler genelde bir konuyu diğerlerinden çok daha iyi fotoğraflayabiliyorlar. Siz sokaktaki insanı çok iyi anlatıyorsunuz, eşiniz Dilara Akten başarılı bir doğum ve aile fotoğrafçısı, bazıları da çok iyi doğa fotoğrafı çeker. Bunu nasıl açıklarsınız?
Koray Akten: Fotoğraf biçim ve içeriğin ön planda olduğu bir sanat. Fotoğrafın kompozisyonunu, anlatım biçimini, neyi ve nasıl anlattığını belirlerken fotoğrafçının iç dünyası, birikimi, kişiliği, dünyaya bakışı, görme biçimi, doğduğu ve yetiştiği yer, aile yapısı, okuduğu okullar, aldığı mesleki formasyon, ilgi alanları, yani kim olduğu çektiği fotoğrafı derinlemesine etkileyecektir.
Geçen yıl bir fotoğraf makinası üreticisinin gerçekleştirdiği bir proje vardı; bir odaya aynı modelle çalışmak üzere altı farklı fotoğrafçıyı sırayla sokuyorlardı. Sonuçta elde edilen fotoğraflar aynı modele ait olmasına rağmen o modelin yorumlanışı fotoğrafçıdan fotoğrafçıya çok farklıydı. Sonuçta her fotoğraf içeriği olan o modelin portresi olduğu kadar fotoğrafçının da bir portresiydi adeta. Hayata ve modeline nasıl baktığıyla ilgili olarak çok farklı kareler çıkarabiliyordu birbirinden farklı fotoğrafçılar.
Sizin sorunuzdaki farklılıklar da fotoğrafçının kişiliği, ilgi alanı, çektiği konuyla kurabildiği ruhsal bağ, kendini o konuda nasıl ifade edebildiği, konusuyla arasında gerçekleşen empati ve konuya kendini bir bütün olarak verebilmesiyle ilgili bana kalırsa.
Sokakları arşınladıkça hayatı keşfettim
Fotoğrafın günlük hayatınızdaki rolü nedir?
Koray Akten: Fotoğraf daha önce de hayatımda en önemli hobilerimden biriydi. Profesyonel kariyerimden, aile hayatımdan geri kalan zamanlarımda oldukça zaman ve enerji ayırdığım, beni çok mutlu eden, stresimi hafifleten, yaşadığımı hissettiren, yaratıcılığımı ortaya koyabildiğim, kendimi en iyi şekilde ifade edebildiğim bir alandı. Profesyonel kariyerimden ayrıldıktan sonra ise ailemden sonra gelen en önemli uğraşım oldu. Uyku ve aileme ayırdığım zaman dışında bütün günümü kaplıyor diyebilirim.
Sürekli yeni projeler ve fotoğraflar üretmeye, insanlara ilham olmaya çalışıyorum. Yeni gezi rotaları keşfediyor, fotoğraf üzerine sürekli okuyor, izliyor, araştırıyor, kendimi geliştiriyorum. Eşim de bir doğum, yenidoğan, bebek, aile ve özel gün fotoğrafçısı olduğundan onunla sohbetlerimizde de önemli yer tutuyor fotoğraf.
Sokak sizin için ne ifade ediyor?
Koray Akten: Fotoğraf eğitimini alıp ciddi anlamda fotoğrafla ilgilenmeye başladığım sıralarda ilgi alanım daha çok doğa fotoğrafçılığıydı. Daha sonra birkaç yurt dışı fotoğraf gezisinde geniş açı objektifler edindim ve onlarla elde ettiğim fotoğrafları tele objektiflerle elde ettiklerimden daha fazla sevmeye başladım. Gezmeyi ve keşfetmeyi de sevdiğimden şehrin dar sokaklarında, girdiğim dar mekanlarda çok işe yaradı bu objektifler.
Elde ettiğim fotoğrafları sevmem beni daha çok gezmeye, her fırsatta fotoğrafa çıkmaya yöneltti. Sokakları arşınladıkça, yeni sokaklar, bu sokaklarda yeni mekanlar, insanlar ve yaşam biçimleri keşfettikçe genel anlamda hayatı keşfettiğimi fark ettim. Karşılaştığım her mekan, tanıştığım her insan, tanık olduğum insanlık halleri, gözlerimle dokunduğum her yaşanmışlık beni derinden etkiledi. İnsanları, hayatı keşfederken kendimi de tanıdığımı anladım.
“Kendini bil” düsturuyla yaşayan ve kendini bilme yolculuğunun tüm ömür boyu süreceğini bilen biri olarak bu maceralı yolculuğumda sokaklarda olmanın çok değerli bir katkısı var. Sokaklar kimi zaman sakince akan, kimi zaman da vahşi ve acımasızca kendi kurallarını koyan bir nehir gibidir. Zaman ve mekan içinde hayat sürekli akar durur ve sadece bir an, “o an” bir fotoğraf oluşur. Onu kaydetmeyi başarmak o vahşi nehirde çok değerli bir hazine veya av bulmak gibidir.
Fotoğrafçı için sokaklarda olmak terapidir, meditasyondur. Bunu keşfettiğimde sokak fotoğrafçılığı daha çok ilgimi çekmeye başlamıştı ve ben de onun büyüsüne kapılıp gittim. Hala da o nehrin akışına kendimi kaptırmış gidiyorum. Buna “akışta olmak” diyorum.
Fotoğrafçılığa olan heves bitmez
Fotoğrafçılık eğitmenliğinin meslek olarak geleceğini nasıl görüyorsunuz?
Koray Akten: Özellikle sayısal teknolojinin gelmesinden sonra fotoğrafçılık hızla gelişiyor. Fotoğraf teknolojisinin mobil telefonlarda geldiği nokta da her geçen gün daha üst seviyeye ulaşıyor. Milyonlarca insan fotoğrafçılığın büyüsüne kapılıyor, her gün yüz milyonlarca kare fotoğraf üretiliyor. Gelişen makineler sayesinde havadan, sualtından nefis kareler elde edilmeye başlandı.
Teknoloji ne kadar gelişirse gelişsin fotoğrafa olan ihtiyaç ve fotoğrafçılığa olan heves bitmeyecek. Bu durumda fotoğrafçılık eğitmenliği de her geçen gün daha da popüler bir meslek haline geliyor. Portre, stüdyo, sokak, ürün, stok, yemek, düğün, doğum, özel gün, aile, doğa, sualtı, hava fotoğrafçılığı derken çeşitlilik de artıyor. Bir fotoğrafçılık eğitmeninin de bu tür branşlarda özelleşmesi, derinleşmesi onu daha da vazgeçilmez kılacaktır.
İstanbul sadece tarihi yarımadadan ibaret değil
Şimdilik sadece İstanbul gezileri yapıyorsunuz. Hangi semtleri tercih ediyorsunuz?
Koray Akten: Fotoğraf gezi rotalarımı belirlerken daha çok İstanbul’un kalbi sayılacak Sultanahmet, Karaköy, Galata Köprüsü, Eminönü, Sirkeci kısmından başladım. Kapalı Çarşı ve Hanlar, Cankurtaran, Kadırga, Kumkapı, Yenikapı, Samatya, Yedikule, Cihangir, Beyoğlu’nun arka sokakları, Galata, Küçükpazar, Süleymaniye, Vefa, Zeyrek, Fener, Balat, Edirnekapı, Eyüp şeklinde çemberi genişlettim. Tabii bu semtler İstanbul’un en tarihi, en renkli, en ilginç insanlarının, hayatların, hikayelerin yaşandığı dolayısıyla fotoğrafçıların en rağbet gösterdikleri yerler. Yeldeğirmeni’nden Moda’ya Kadıköy, Akaretler, Nişantaşı, Feriköy, Kurtuluş gibi semtlerde de fotoğraflık mekan ve insanlar keşfettikten sonra bu rotaları da programlarıma ekledim.
En son Yedikule’den Ayvansaray’a kara surları rotasına keşfe çıktığımda buralarda da pek çok farklı fotoğraf karesi yakaladım. Bu rotayı da programıma Mart 2017’de ekleyeceğim. Fotoğraf projelerimin gezilerinde Anadolu Kavağı, Paşabahçe, Beykoz, Anadolu Hisarı, Kandilli, Kanlıca, Kuzguncuk, Garipçe, Tarabya, Sarıyer, Emirgan, Rumeli Hisarı, Bebek, Arnavutköy, Ortaköy, Beşiktaş, Prens Adaları rotalarında dolaşıyor ve keşifler yapıyoruz. İstanbul sonsuz bir derya. Neden Gaziosmanpaşa, Çarşamba, Halkalı, Cennet Mahallesi, hatta Şile, Çatalca, Tuzla, Pendik gibi yerlere de fotoğraf turları yapılmasın? İstanbul sadece tarihi yarımadadan ibaret değil.
Zaman içerisinde şehir dışı gezilere de başlamayı planlıyorum. Yurt dışı fotoğraf gezileri organize etmek ve bu gezilerde fotoğraf danışmanlığı yapmak da hayallerimden biri.
Direnen şehir İstanbul
İstanbul şehrini bir fotoğrafçı gözüyle değerlendirir misiniz?
Koray Akten: İstanbul her zaman beni büyülen, hayran olduğum, keşfetmekten büyük keyif aldığım, doğduğum, büyüdüğüm, değişimlerine tanık olduğum şehirdi. Kendimi tamamen fotoğrafa verdikten sonra İstanbul’a daha farklı bir gözle, bir fotoğrafçı gözüyle, daha dikkatli, daha detaycı, daha araştırmacı biçimde bakmaya başladım ve hayranlığım daha da arttı.
Ne zaman fotoğrafa çıksam İstanbul’u ve onun sayesinde hayatı ve kendimi tanımaya devam ediyorum. Her gün bana yeni bir şey öğretebilen, gerçekten çok dolu bir şehir. Geçirdiği değişimlerin pek çoğu onu tahrip edip, yaşanması daha zor hale getirse de, hala direniyor ve insanlara güzelliklerini sunmaya devam ediyor.
“Bakmaya” ve “görmeye” dayanan fotoğrafçılık bana bu şehrin güzellikleri kadar acıları, zorlukları, kontrastları, ironileri, çelişkileri, çirkinliklerini de daha çok görme konusunda yardımcı oluyor. Ama sonuçta yine onu çok sevdiğimi, ona hayran olduğumu anlayıp ertesi gün tekrar aynı hevesle ve sevgiyle sokağa çıkıyorum.
Peki en sevdiğiniz fotoğrafçı kim?
Koray Akten: En sevdiğim ve etkilendiğim fotoğrafçılar sıra dışı kişilikleri ve ilginç hayat öyküleriyle, en çok da fotoğrafa ve hayata olan tutkularıyla beni etkileyen fotoğrafçılar sanıyorum. Bunların pek çok fotoğrafı beni büyülemiştir. Bunun arkasında tabii ki onların hayata bakışları, görme biçimleri, hayatta onları etkileyen, fotoğrafını çekmeye değer gördükleri anların onların yoğun hayat tecrübeleri ve kişiliklerinin ışığı altında şekillenmesinin de önemli bir payı var. En sevdiklerim ve etkilendiklerim Henri Cartier-Bresson, Sebastião Salgado, Vivian Maier ve Garry Winogrand’dır. André Kertész, Robert Frank, Alex Webb, Nicos Economopoulos, Elif Gülen, Erdal Kınacı gibi fotoğrafçıların çalışmalarını da çok severim.
Fotoğraf asla tükenmez
İşinizde sosyal medyanın rolü ne? Sosyal medyayı nasıl kullanıyorsunuz?
Koray Akten: Günümüzde hemen her işte olduğu gibi fotoğrafçılık ve eğitmenlikte de sosyal medyanın rolü çok büyük. Özellikle sadece fotoğraf ve video paylaşımına açık bir platform olan Instagram’da “beğeni” ve “takip” sayısı adeta tüm ilgileri daha da çeken sihirli bir mıknatıs haline geldi. Ben de eğitim, saha etkinliği ve proje duyurularımı Facebook ve Instagram hesaplarımdan yapıyor, saha etkinliklerim için Facebook’taki “Amatör Fotoğrafçılık Saha Eğitimi” adlı sayfamda etkinlik açıyor, gün içerisinde gelen talep ve sorulara bu ortamlardan cevap veriyorum. Ayrıca kişisel web sitem korayakten.com da tüm hizmetlerimi, portfolyomu derli toplu bir özet halinde meraklılar ile paylaşma konusunda destek veriyor. Yaklaşık iki ayda bir de Instagram ve Facebook’da birkaç gün süreli reklam veriyorum.
Görsel kültürün çağımızdaki önemi nedir sizce?
Koray Akten: Fotoğrafın gelişmekte olduğu yıllarda fotoğraf dünyada olup bitenler hakkında bir haber alma ve dünyayı tanıma aracı olarak büyük ilgi görüyordu. Yazılı basın ve fotoğraf muhabirleri dünyayı insanlara taşıyorlardı. 20. yüzyılda fotoğraf ve sinema sanatları da büyük gelişmeler gösterdiler. 2000’li yılların başında sayısal teknolojinin gelişmesiyle fotoğraf ve video alanında büyük bir devrim başladı. Ardından gelen üstün görsel yeteneklere sahip cep telefonları ve sosyal medya sayesinde insanlar yeni bir görsel kültür geliştirmeye başladılar.
Tüketimi özendirmeye çalışan kapitalist dünyanın reklamlarla müthiş bir bombardımana tuttuğu insanlık artık kendisini de pazarlanacak birer marka gibi görmeye başladı. Andy Warhol “Bir gün herkes on beş dakikalığına ünlü olacak” diyordu. Bugün görsel kültür her gün binlerce fotoğrafı veya hareketli görüntüyü beyinlerimize ve bilinçaltlarına nakşederken, elinde kameralı bir telefonu ve internet bağlantısı olan herkes de kendini bir marka gibi beğenilere sunuyor, “like”lar almaya, “follower”lar edinmeye, kendini bu değerlerle ifade etmeye ve var olmaya çalışıyor. Fotoğraf asla tükenmeyecek. İnsanlık var oldukça çok önemli bir ifade ve tanıtım aracı olmaya devam edecek gibi görünüyor.
Bu pahalı bir hobi. Yeni başlayanlara ya da hevesli ama bütçesi az olanlara ne önerirsiniz?
Koray Akten: Fotoğrafın ışık kullanımı ve kompozisyonu, biçimi ve içeriği, “doğru an” duygusu pek çok teknik değer ve beceriden daha önemlidir. Bu nedenle de iyi bir fotoğraf için öyle çok pahalı teknik donanımlara gerek yoktur. İcabında kartondan bir “camera obscura” (karanlık kutu) ile de fotoğraf çalışmaları yapılabilir. Cep telefonları ile de harikalar yaratan insanlar mevcut.
Yeni başlayan, bütçesi az olan, ama bir cep telefonuyla yapabileceklerinden çok daha fazlasını yaparak fotoğrafçılığın zevkine varmak isteyen aynalı veya aynasız bir DSLR (Digital Single Lens Reflex) makina ile pek çok yeni tekniği öğrenir.
Çok daha kaliteli fotoğraflar elde etmek isteyenler de bütçelerine uygun sıfır veya temiz kullanılmış bir ikinci el makine ile bu işe başlayabilirler. Giriş seviye makinelerin çoğu ekonomiktir ve yeni başlayanlara uzun süre yeterli olur. Bu arada makinaya çok takılmadan fotoğrafı çeken en önemli şey olan gözlerini, beyinlerini, görme biçimlerini eğitebilirler.
Zamana direnen fotoğraflar
İyi fotoğraf çekmek için hangisi daha önemli peki? Bakış açısı mı, teknik bilgi mi?
Koray Akten: Farklı bir bakış açısı bence teknikten önce geliyor. Zira teknik kısım bir şekilde öğrenilebilir, ancak farklı, zengin, yaratıcı bir bakış açısı mevcut değilse çekilen fotoğraflar sıradan olacaktır. Hele ki sayısal devrimin yaşandığı, her gün yüz binlerce fotoğrafçı tarafından milyonlarca görüntünün üretildiği ve görüldüğü günümüzde, artık olağanüstü bir görüntü bile kolayca sıradanlaşabiliyor.
Hele ki şimdiye dek binlerce kez çekilmiş görüntüler öyle klişe ki. Bu müthiş hızla tüketilen görsel dünya içinde farklı, sıra dışı, zamana direnen fotoğraflar üretebilmek için gerçekten oldukça donanımlı ve yaratıcı olmak gerekiyor.
Teknik de mutlaka önemli. Yaratıcı bir beyinde teknik ile farklı bakış açısı birleşince tadı dimağlarda kalan, muhteşem fotoğraflar ortaya çıkabiliyor. Yani teknikleri bilmek ve bunlara hakim olmak önemli, ama farklı bir bakış açısı olmadan zihinlerde yer eden, kalıcı, iyi fotoğraflar elde etmek oldukça zor bence.
Teşekkür ederim. Bir fotoğrafçılık gezinizde buluşmak üzere.
Koray Akten kimdir?
1969, İstanbul doğumlu. Galatasaray Lisesi ve İTÜ Elektronik ve Haberleşme Mühendisliği mezunu. 1995 – 2015 arası bilişim ve telekom sektörlerinde pazarlama, satış, hizmet çözümleri satışı, iş geliştirme, yöneticilik, koordinasyon ve danışmanlık yaptı. 2007 yılından beri, 2009 – 2011 yılları arasında Yönetim Kurulu’nda da yer aldığı, İstanbul Fotoğraf ve Sinema Amatörleri Derneği İFSAK’ın Eğitim Birimi’nde temel fotoğrafçılık ve saha eğitmeni olarak görev yapmakta, sokak fotoğrafçılığı atölyesi ve projeleri yürütmektedir.
Serbest fotoğrafçı olan Koray Akten, ayrıca Facebook “Amatör Fotoğrafçılık Saha Eğitimi” sayfasında fotoğraf etkinlikleri düzenliyor, bire bir temel ve ileri düzey fotoğrafçılık, fotoğraf işleme dersleri veriyor, kurumsal fotoğraf kulüplerine danışmanlık yapıyor, fotoğraf projeleri ve gezileri organize ediyor. Bilim ve diğer sanat dallarında araştırma, merak ve sorgulamayı teşvik etmek amacıyla sosyal medya üzerinden “Bugün Neyi Merak Edelim?” ve sinema sanatını sevdirmeyi, iyi filmler önermeyi hedeflediği “Sinema Hayattır” gibi sayfaları da hazırlayan Koray Akten doğum, aile ve özel gün fotoğrafçısı Dilara Akten ile evli ve bir çocuk babasıdır.