Yalnızlığı kabullenememek, varmış gibi yaşamaya devam etmek

Yitirilen bir kişinin ardından o varmış gibi yaşamaya devam etmek, yalnızlığı kabullenememek olsa gerek…

Yalnızlığı kabullenememek, varmış gibi yaşamaya devam etmek

Sabah uyandığında ilk fark ettiği şey alyansının parmağında olmadığıydı

Yüzüğü kaybetmiş olabileceği düşüncesi endişelenmesine ve telaşlanmasına neden oldu. Uyurken sürekli sağına soluna döndüğü için yüzüğü yatağın içine düşürmüş olabileceği fikrine kapıldı. Eliyle yorganın altını kontrol etti. Ardından da yorganı kaldırıp çarşafın üzerinde göz gezdirdi. Yatağın altı ve odanın zemininde de yüzüğe rastlayamadı.

Arayışını sürdürdü. Ancak uzun arayış gösteriyordu ki yüzüğü evde kaybetmemişti. Son haftalarda hem dalgınlaşıyor hem de unutkanlaşıyordu. İşin kötü tarafı yüzüğünü kaybettiğini ve aradığını söyleyebileceği, ardından da nasıl kaybedersin diye azar işitebileceği bir eşi de yoktu artık.


Çünkü o birkaç ay önce ölmüştü

Yine de eşi anlamadan önce yüzüğünü bulması gerekiyormuş gibi aramaya devam etti. Yalnızlığı kabullenememek bu olsa gerekti…

Çay demleyip 2 fincan hazırlamak ya da yeni gelen bir filme 2 bilet alıp sürpriz yapmayı düşünmek gibi gayrı ihtiyari yapılan ve sonrasında gerçeğin yüze vurmasıyla salt bir üzüntü ile son bulan dalgınlıklar daha da beterdi. Yaptığı bu tip hareketler, eşini kaybetmeden önceki alışkanlıklarından kaynaklanıyordu.


Alışkanlıklarından vazgeçememesi ya da spontane olarak o hala varmış gibi davranması onsuz bir hayata başlayamamasındandı.

Acılar zamanla yok olabilir. Bazı acılar ise yok olmaz ve fakat hafifler. Onun acısı da zamanla hafifledi. Öyle bir gün geldi ki çayı sadece kendisi için demlemeye, planını kendisi için yapmaya başladı.

Belki de doğrusu buydu ve hep söylenildiği gibi hayat devam ediyordu.
Dışarı çıktı. Bulunduğu ortamda hoş bir karşı cins kendisine alıcı gözle bakım gülümsedi. O da gülümsemeye kayıtsız kalmadı ve karşılık verdi.


Eve döndüğünde eşinin fotoğrafını gördü. Bir başkasına bakıp gülümsemekten öteye gitmemiş olsa da utandı, utanmanın da ötesinde vicdan azabı duydu. Ölmüş birinin fotoğrafına bakarak ve hiç konuşmadan özür diledi. Birkaç saatliğine de olsa onu unuttuğu için. Fotoğrafa dikkatli bakınca eşinin resimde gülümsemiş olduğunu gördü. Demek ki beni affetti diye düşündü. Çayı demledi ve fincanları hazırladı…

Erkeği güçlü görmek isteyen; toplum değil kadın

Yaşlı bir çift el ele ölüme gitti


Çağrı Gırlangıç
14.03.1985 tarihinde Kadıköy'de dünyaya geldim. Kadıköy'de doğdum, Kadıköy'de büyüdüm. Yazma sevdası içime düşünce önce 2 roman yazdım, sonra da sinemaya dair yazılar yazmaya başladım. 2011'in başından beri bloğum cagrigirlangic.blogspot.com da 500'ü aşkın filme dair yazdım. Hala da devam ediyorum. Sonra metin yazarlığı yapmaya başladım ve yazarlık mesleğim haline geldi. Yazımına devam ettiğim Türk Sinema Tarihi Ansiklopedisi, emek ve zaman isteyen bir proje. Sabırla yazımına devam ediyorum. Bir sinema yazarı olarak yazmaya başladığım, sonrasında ise deneme, gündem, kritik, yaşam ve kişisel gelişim yazıları yazmaya başladığım İndigo Dergisi ise hem beni geliştiren, hem de bir parçası olmaktan haz aldığım yer.