GDO nedir? Sağlığa ve ekosistemi zararları neler? En çok hangi besin gruplarında bulunur? Kanser yapar mı?
GDO nedir?
GDO nedir? GDO açılımı: Genetiği Değiştirilmiş Organizma.
GDO en kısa adıyla genetiği değiştirilmiş ürün demektedir. Genetik mühendisliğinin çeşitli teknikler kullanarak yaptığı müdahalelerle kalıtımsal değişikliğe uğrattığı organizmalar günümüzde, GDO (genetiği değiştirilmiş organizmalar) kısaltılmış adıyla ifade ediliyor. Bu teknikler; rekombinant DNA ya da “rekombinant DNA teknolojisi” olarak biliniyor.
Rekombinant DNA teknolojisi sayesinde DNA molekülleri tüpte (LN vitro), yani canlı organizmanın ya da hücrenin dışında, yeni bir tür yaratmak üzere bir molekül içinde bir araya getirilebilmekte. Bu DNA da bir organizmaya aktarıldığında değiştirilmiş özellikleri ya da kendine özgü özellikleri olan bir canlının ortaya çıkmasını sağlamaktadır.
GDO’nun Zararları
Ekosistemi bozması ve çevreye zararları
GDO’lu ürün üretimi sonucu, zirai ilaçlamaya çok dayanıklı zararlı bitki türü ve böcekler oluşur. Bu böcekleri yok etmek zor olduğundan tarım için büyük tehdit teşkil eder. Tozlaşma mevsiminde, tozlaşma yoluyla GDO’lar doğal türlere bulaşırlar, biyoçeşitliliği yok etmeye başlarlar.
GDO’lu ürünler ve onlarla alakalı böcek öldürücüler kuşlar, böcekler, amfibiler, arılar, kelebekler, balıklar gibi zararsız canlıların ölümüne sebep olarak deniz ekosistemine ve topraktaki organizmalara zarar vermektedirler. Bu zararlı kimyasallar biyoçeşitliliği azaltmakta, su kaynaklarını kirletmektedir.
Örneğin, GDO’lu mısırlar kral kelebeklerin habitatını ortadan kaldırmaktadır. Bu kelebeklerin miktarı ABD’de %50 oranında azalmıştır. Böcek öldürücüler amfibilerde doğum bozukluklarına, embriyonik ölümlere, hormonal bozukluklara ve organsal tahribatlara neden olmaktadır. GDO’lu kanola yağının da benzer zararları verdiği ispatlamıştır.
Zehir bulaştıran GDO’lar toprağa bulaşıp yayılarak toprağın verimsiz olmasına sebebiyet verir, kıtlık sorununun artmasına sebep olur.
GDO’lu tarım ürünlerinin tohumlarındaki tekrar ekilme yani tohumluk özelliği bilinçli olarak yok edildiğinden, bu ürünleri kullanan ülkeler dışa bağımlı olurlar, sürekli bu ürünlerin tohumlarını almak zorunda kalırlar.
En yaygın GDO’lu ürünler
Başlıca GDO’lu ürünleri sıralayacak olursak; Soya, mısır, yer fıstığı, ayçiçeği, kabak, bal kabağı, buğday, pirinç, domates, patates, bazı balık türleri, biber, karpuz, kavun, kanola, ananas, kiraz, ahududu, çilek, muz vb. ürünleri bir çırpıda sayabiliriz.
Diğer yandan, GDO’lu soyadan ve mısırdan üretilen früktoz, yağ, sakkaroz, un, glikoz şurubu, nişasta içeren günlük tüketim maddeleri (hazır çorbalar, çikolatalar, gofretler, bebek mamaları, şekerlemeler, bisküvi, bitkisel yağlar, pudingler, krakerler) ve GDO’lu soya ve mısırı yem olarak tüketen büyükbaş, küçükbaş hayvanların etleri, sütleri, yağları da GDO riskini taşımaktadır.
Bitki ve besi hayvanları ürünleri gibi GDO’lu ürünler marketlerde bulunmaktadır. GDO bitkileri sandığımızdan çok daha fazla yaygındır. Aşağıda en azından bir marketten alışveriş yaparken daha dikkatli olabileceğimize yarayabilecek en yaygın GDO’lu ürünlerin listesi verilmiştir.
Soya Fasulyesi
Marketlerde bulunan soya fasulyesinin yaklaşık % 90’ı yabancı bitki öldürücü kimyasallara karşı dirençli olması için modifiye edilmiştir. Bu kimyasallara karşı artan direnç çiftçileri yabani otları öldürmek için daha fazla ilaç kullanmaya zorlamıştır. Sonuçta sadece genetik olarak modifiye edilmiş soya fasulyesi üretilmekle kalınmamış ve daha çok kimyasalla yüklü bir ürün ortaya çıkmıştır.
Mısır
Mısır da en fazla oranda genetiğiyle oynanan ürünlerden biridir. Örneğin Amerika’da çiftçilerin yarısı GDO’lu tohumlar kullanmaktadır. Bu da büyük oranda doğrudan ya da dolaylı (hayvanlara verilen mısır daha sonra süt ürünleri olarak yine insanlara dönmektedir) olarak insanların tüketimiyle sonuçlanmaktadır.
Pamuk
Pamuk da hastalıklara karşı direnç kazanabilmesi için genetik olarak modifiye edilen ürünlerdendir. En büyük risk de pamuk yağındadır. Hindistan, ve özellikle Çin kaynaklı pamuğun insan hayatı için büyük risk taşıdığı düşünülmektedir.
Süt
İneklere daha hızlı büyümeleri için ve verimlerinin artması için büyüme hormonu enjekte edilmektedir. Bu hormonlar da üretilen bazı sütlerde bulunabilir. Bu büyüme hormonlarının insan vücudu içinde değişik olumsuz etkileri olabilmektedir.
Şeker
Şeker kamışlarının da direnç kazanabilmesi için birçok ülkede genetiği değiştirilmektedir.
Aspartam
Aspartam da yapay tatlandırıcı olarak birçok insan tarafından şeker yerine kullanılmaktadır. Aspartamın vücutta kanserojen etki yaptığı ispatlanmıştır. Aspartam genetik olarak modifiye edilmiş bakterilerden üretilmektedir.
Kanola Yağı
Kanola yağı da en fazla satışı yapılan GDO’lu ürünlerdendir.
Kabak
GDO’lu kabaklar böceklere karşı daha dirençli olmasını sağlayan bir toksik protein içermektedir. Bu böcek öldürücü son zamanlarda insan kanında, hamile kadınlarda ve fetüste görülmüştür. Bu da bazı böcek öldürücülerin parçalarına ayrılıp vücuttan atılmadan insan vücudunda kalabildiğini göstermektedir.
Vücut sistemlerini bozması
Hayvanlar üzerinde yapılan deneylerde GDO’lu ürünlerin organ tahribatına, sindirim ve bağışıklık sisteminde düzensizliklere, yaşlanmanın hızlanmasına ve kısırlığa neden olduğu tespit edilmiştir.
Vücuttan atılamaması
İnsanlar üzerindeki çalışmalarda ise GDO’lu proteinlerin ve kimyasalların bazılarının sindirime uğramadan vücut içinde kalabildiği ve muhtemel uzun vadeli zararlara neden olabileceği görülmüştür. Örneğin, soya fasulyesine enjekte edilen gen vücudumuzda yaşayan bazı bakterilerin DNA’larına transfer olabilmektedir ve ayrıca GDO’lu mısır tarafından üretilen toksik böcek öldürücü hamile kadınlarda ve onların doğmamış fetüslerinde görülebilmektedir
Kronik hastalıklarda artış
ABD’de GDO’ların 1996 yılında ortaya çıkmasından sonra sağlık problemleri artmıştır. Kronik hastalıklara sahip Amerikalıların oranı sadece 9 yıl içinde %7’lerden %13’lere çıkmıştır. Gıda alerjileri birdenbire yükselmiş, otizm gibi hastalıklar, üreme düzensizlikleri, sindirim problemleri ve diğer rahatsızlıklarda bariz artışlar gözlenmiştir.
Tahmin edilemeyen riskleri artırması
Genetik mühendisliği birbiriyle alakası olmayan türlerin genlerini birbirine karıştırarak tahmin edilemeyecek yan etkilere kapı aralamaktadır. Dahası transfer edilen genin türünden bağımsız olarak üretilen yeni tür bitkiler yeni toksinler, alerjenler, kanserojenler ve beslenme zaafiyetleri gibi zararlar doğurmaktadır.