Sonar Festivali ilk kez Türkiye’ye geliyor

Yaratıcılık ve teknoloji konseptleriyle katılımcılara eşsiz bir deneyim yaşatan Sonar Festivali ilk kez Türkiye’ye geliyor.

Sonar Festivali: Akademi Sahnesi'ndeki ilk yabancı isimler belli oldu

1994’te Barselona’da gerçekleştiğinde benzersiz konseptiyle kendisine sadık bir kitle yaratan Sonar Festivali gerçekleştiği günden bu yana 50 farklı şehirde avangard ve elektronik müziğin önde gelen isimlerini ve en yeni trendleri bir araya getirdi.

Türkiye ayağı 24-25 Mart 2017 tarihlerinde Zorlu PSM’de Charm Music işbirliğiyle gerçekleşecek festivalde 13 yıldır Sonar’la güçlerini birleştiren Red Bull Music Academy’nin kürasyonunu üstlendiği SonarLab sahnesi de güçlü programıyla öne çıkıyor.


Space disco’nun önemli temsilcilerinden Prins Thomas, dubstep müziğinin başarılı ismi Kode9 ile techno ve elektro’ya bambaşka bir boyut kazandıran Helena Hauff Akademi’nin SonarLab sahnesi için anlaştığı ilk isimler arasında.

Onlarca ülkeden binlerce insanı bir araya getiren uluslararası bir festival olan Sonar Festivali İstanbul’a taşınıyor. Şehrin şimdiye kadar deneyimlemediği bir festival anlayışını kendi çok kültürlü, renkli, dinamik ve canlı kimliğiyle sentezleyecek olan Sonar İstanbul için geri sayım başladı.

Sonar İstanbul, Türkiye’de ilk kez İstanbul Zorlu Performans Sanatları Merkezi’nde (PSM) 24-25 Mart 2017 tarihlerinde Zorlu PSM – Charm Music işbirliğiyle izleyicisi ile buluşacak.

İki gün boyunca 5 bin katılımcıyla 4 farklı sahnede gerçekleşecek festivale 18 senedir müzik alanındaki yaratıcı üretimi destekleyen Red Bull Music Academy de SonarLab sahnesinin programlamasını üstleniyor.

13 senedir Sonar ile partnerliğini sürdüren ve Sonar Dome sahnesinin kürasyonunu üstlenen RBMA, yerel ve global isimlerle Sonar’da özenle seçilmiş bir müzikal programa ev sahipliği yapıyor.

Kuzeyin deneysel disco müziği: Prins Thomas

Prins Thomas

Norveçli DJ ve yapımcı Prins Thomas, space disco olarak tanımlanan müziğinde house, minimal techno ve jazz fusion’ı bir araya getiriyor.

House müziğin yenilikçi ismi Prins Thomas, Norveç’in ‘Grammy Ödülleri’ olarak görülen Spellemannprisen ödüllü Hans-Peter Lindstrom ile bir araya gelerek Principe Del Norte’yi yayınlamıştı.

Şu ana kadar iki albüm çıkaran ikili, Principe Del Norte albümüyle deneysel disco müziğin en önemli örneklerinden birini üretti.

Kendi plak şirketleri Full Pupp ve Internasjonal’le önemli müzisyenlere ev sahipliği yapan Norveçli prodüktör, kürasyonu Red Bull Music Academy tarafından yapılan SonarLab sahnesinde müzikseverlerle buluşacak.

Dubstep müziğin taçsız kralı: Kode9

Kod9

Dubstep müziğin önemli isimlerinden Scott Goodman, Kode9 kimliğiyle SonarLab sahnesinde dinleyicileri sert bas düşüşleriyle heyecanlandıracak.

Dubstep ve grime müziğin en önemli plak şirketlerinden birinin kurucusu olmasının yanında, DJ/yapımcı kimliğiyle elektronik müziğin kült isimlerinden bir haline gelen Goodman, Dubstep’in yükselişindeki en büyük pay sahiplerinden biri olarak gösteriliyor.

1990 yılında henüz henüz 16 yaşındayken jungle ve drum’n’bass’ten aldığı ilhamla DJ’liğe başlayan İskoç sanatçı, 1997’de Londra’ya taşınmasıyla birlikte bas ağırlıklı setleriyle ünlenmeye başladı.


Kode9 ismiyle ilk kez 2002 yılında çalışmalarını yayınlamaya başlayan Goodman, 2004 yılında kendi plak şirketi Hyperdub’ı kurdu.

İlerleyen yıllarda Burial, Jessy Lanza, Zomby, Mark Pritchard ve Fatima Al Qadiri gibi isimlere ev sahipliği yapacak olan Hyperdub, 2006 yılında The Spaceape ile birlikte çalıştığı Memories of the Future adlı ilk Kode9 albümünü yayınladı.

2006’da Dubstep Allstars ve 2010’da ise DJ-Kicks serisi için hayli başarılı mix kayıtlar yayınlayan Kode9’ın arkasındaki isim Scott Goodman, 2009’da yazarlık kariyerinin ilk adımı olan Sonic Warfare: Sound, Affect, and the Ecology of Fear isimli kitaba hayat verdi.

Yıllarca The Spaceape ile çalışan Kode9, 2014 yılında çalışma arkadaşını kaybedince ilk solo Kode9 albümü olarak kayıtlara geçecek Nothing albümünü 2015 yılında yayımladı.

Almanya’nın fark yaratan DJ’yi: Helena Hauff

Helena Hauff

Hamburg’daki Golden Pudel Club’da acid house, EBM/endüstriyel ve electro setleriyle DJ’lik kariyerini başlatan Helena Hauff, Birds and Other Instruments adlı geceleriyle kendisine iyi bir isim yaptı.

Müziğinde analog ekipmanları tercih eden Hauff, genellikle tek seferde tamamladığı kayıtlarıyla techno ve electro’ya farklı bir boyut kattı.

The Cure ve Karlheinz Stockhausen gibi sanatçılarla genç yaşta tanışan DJ, bu isimlerden esinlendiği setleriyle kariyeri boyunca Werkdiscs, Ninja Tune, PAN ve Blackest Ever Black gibi prestijli plak şirketleriyle çalıştı.

İlk EP’si Actio Reactio’yu 2013’te Actress’in sahibi olduğu Werkdiscs etiketiyle yayınlayan Helena Hauff, eş zamanlı olarak Golden Pudel’den tanıdığı DJ F#x ile birlikte Black Sites adlı projeyi sürdürdü.

Black Sites da ilk EP’si Prototype’ı Bill Kouligas’ın plak şirketi Pan etiketiyle yayınlarken Hauff iş birliklerine James Dean Brown’un 1983’ten beri analog techno/endüstriyel türlerinde doğaçlama işler üreten Hypnobeat projesine katılarak devam etti.

2014’te Shatter Cone ve Return to Disorder adlı maxi single’larını sırasıyla Lux Rec ve Panzerkreuz Records’tan çıkaran Hamburglu DJ, aynı zamanda Andreas Gehm’le ortak bir EP ve iki adet Black Sites kaydı daha yayınlayarak üretkenliğini sürdürdü.

Pankow ve Factory Floor gibi ekiplerin parçalarını remix’leyen Hauff’un bir zamanlar kasetlere kaydettiği deneysel çalışmalar, 2015’te Teksaslı plak şirketi Hand Made Birds tarafından A Tape adıyla yayınlandı.

Actio Reactio’ya benzer bir çalışma olarak nitelendirilen Lex Tertia adlı EP, yine Werkdiscs etiketiyle piyasaya sürüldü.


İlk stüdyo albümü Discreet Desires’ı 2015’in sonlarında Werkdiscs etiketiyle yayınlayan Helena Hauff, kariyerinin erken dönemlerindeki tadı korurken sound’unu daha melodik bir electro yapısına taşıdı.

Zorlu PSM Caz Festivali: Müziğin farklı renkleri


Editor
Haber Merkezi ▪ İndigo Dergisi, 19 yıldır yayın hayatında olan bağımsız bir medya kuruluşudur. İlkelerinden ödün vermeden tarafsız yayıncılık anlayışı ile çalışmaktadır. Amacı; gidişatı ve tabuları sorgulayarak, kamuoyu oluşturarak farkındalık yaratmaktır. Vizyonu; okuyucularında sosyal sorumluluk bilinci geliştirerek toplumun olumlu yönde değişimine katkıda bulunmaktır. Temel değerleri; dürüst, sağduyulu, barışçıl ve sosyal sorumluluklarının bilincinde olmaktır. İndigo Dergisi, Türkiye’nin saygın İnternet yayınlarından biri olarak; iletişim özgürlüğünü halkın gerçekleri öğrenme hakkı olarak kabul etmekte; Basın Meslek İlkeleri ve Türkiye Gazetecileri Hak ve Sorumluluk Bildirgesi’ne uymayı taahhüt eder. Ayrıca İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi’ni benimsemekte ve yayın içeriğinde de bu bildiriyi göz önünde bulundurmaktadır. Buradan hareketle herkesin ırk, renk, cinsiyet, dil, din, siyasi veya diğer herhangi bir milli veya içtimai menşe, servet, doğuş veya herhangi diğer bir fark gözetilmeksizin eşitliğine ve özgürlüğüne inanmaktadır. İndigo Dergisi, Türkiye Cumhuriyeti çıkarlarına ters düşen; milli haysiyetimizi ve değerlerimizi karalayan, küçümseyen ya da bunlara zarar verebilecek nitelikte hiçbir yazıya yer vermez. İndigo Dergisi herhangi bir çıkar grubu, ideolojik veya politik hiçbir oluşumun parçası değildir.